Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >7 - DİĞER KÜLTÜR VE SANAT DALLARI >Felsefe,Sosyoloji,Psikoloji
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumBeyin Teri ... Veysel İkibudak

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
terapist Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1803
  Alıntı terapist Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Beyin Teri ... Veysel İkibudak
    Gönderim Zamanı: 13.Haziran.2009 Saat 10:36

Veysel İkibudak

Beyin Teri

Yorick, kafatasının bir gün Hamlet’in parmakları arasında tutulup da “Olmak ya da olmamak” denileceğini bilebilseydi acaba ne düşünürdü?
İşte insanı yeniden düşünmeye yönelten ve etkisi geçmeyen, her zaman güncel kalabilen günlük konuşmalarda bile kullanılan (Belki de anlamı bilinmeden kullanılan) bu söz ne anlatır bizlere?
Ne anlaşılır olmaktan ve olmamaktan? Ne oluyor, ne olmuyor? Nedir yıllardır süre gelen bu sözün anlatmak istediği? Nedir bu kadar güncel tutan şey onu?
Napolyon Bonaparth’ın para, para, para’sını günümüze kadar getiren şey nedir?
“Bir şey var bildiğim. O da hiç bir şey bilmediğim” sözü ne anlatır? Ne düşündürür?
Nedir “Sen de mi Bruthüs?” sözünü günümüze getiren ve hâlâ anlamlı kılan?
Yorum yapmak işin en kolay bölümü. Bir düşünenin hazır bulunması ve birilerinin adına düşünülmesi ne kadar rahatlatıyor beyinleri değil mi? Ama sıfırdan başlayıp araştırarak ve beyin teri dökerek çözümleyebilmek için, merak ve şüphe duymalı insan...
İnsanı insan yapan en önemli şey; düşüncesinden önce emeğidir. Çünkü insan düşünürken bile emek harcar. Düşünebilmesi ve düşünce üretebilmesi için, insanın önce merak etmesi ve şüphe duyması gerekir; emek harcaması, beyin teri dökmesi gerekir.
Bildiklerinden merak ve şüphe duymayan insan, durmuş  sarkacı olan saat gibidir. Birilerinin onu kurması gerekir.
Siz ne kadar varsınız?
Ne kadar algılanıyorsunuz?
Kendinizi nasıl ve ne kadar ifade edebiliyorsunuz? Beraber yaşadığınız insanları ne kadar algılayabiliyorsunuz? Yoksa bir alışkanlığı mı yaşıyorsunuz?
İşte bütün sorun budur. Var olabilmek ya da var olamamak. Bütün komplekslerin, kibirlerin, kaprislerin ve paranoyaların karbon kağıdında bu vardır.
“Cogito ergo sum”
Rodrigo’yu nasıl bilirsiniz? Ben, Rodrigo’yu kısa bir zaman öncesine kadar, yüz yıl kadar önce ölmüş bilirdim.
Oysaki Rodrigo, 1990’lı yılların sonlarında ölmüş. Adıyla tanımayanlar bile ünlü gitar konçertosunu mutlaka duymuşlardır. Konçertosu, İspanya iç savaşını anlatır. Her dinleyişimde duygudaşlığım artar, etkilenip hüzünlenirim.
Peki o zaman, düğün salonlarında ya da özel gecelerde, Rodrigo’nun gitar konçertosuyla dans edip eğlenenlere ve bunu bilmeden çalanlara ne demeli?
Bundan başka, El Cordobes yine öyle. Ünlü bir İspanyol matador olan El Cordobes, boğa ile güreştiği arenada hayatını kaybetmiş bir İspanyol; halkın sevgilisi, matadorların idolü…
Ölümünün arkasından ağıtlar yakılıp, gözyaşları dökülmüştür. Bu ağıtlardan en önemlisi, yine kendi adını taşıyan “El Cordobes” tir. Bu ağıtın üzerine Türkçe sözler yazılmış ve “Seni beklerim öptüğün yerde, belki bir akşam dönersin…” diyerek söylenmiştir. Bu ağıtla bu sözler, birbiriyle ne kadar örtüşmüştür? Buna ne demeli?
Aya ilk ayak basan insan Neil Armstrong”dur. “İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım” acaba sol ayakla mı, yoksa sağ ayakla mı atılmıştır? Bu adımı atarken, sağla sol arasında kararsız kalmış mıdır? Ne hissetmiştir?
Bunun ne önemi var diyebilirsiniz. Bruthüs de Sezar’ı belki ağlayarak, belki de gülerek hançerlemiştir. Sonuçta hançerlemiştir.
Önemli olan yalnızca sonuç mudur? Size geldiği ana kadar geçen sürede hangi değişime uğramıştır? Tüm yalınlığı ve doğruluğuyla gelebilmiş midir? İşte, insanı insan yapan değerlerden ikisi yine karşımızda: “Merak ve şüphe.”
Bazı şeylerin son hali değişimlere uğrayarak oluşmuştur. Uyanık olmalı, bilgilerimizi çağcıl ve güncel tutabilmeliyiz.
Bir şeye “Evet” demek kolaydır. Daha öncesinde bir bilginiz yoksa konuşulanları ilk kez duyuyorsanız çabuk etkilenirsiniz. Hemen anlayabilirsiniz. Bu işin “evet” kısmıdır. “Hayır” diyebilmek hem yürek ister, daha da önemlisi “bilgi” ister. “Hayır” diyen insan, “Evet” dediği şeyin kapsamını bilmeli  ve karşı düşünce üretebilmeli.
Çünkü  bilgi kokmayan karşı çıkışlarda, cehalet kokusu ve kompleks vardır.

 

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,074 Saniyede Yüklendi.