Yıllardır çeşitli vesilelerle ve cesitli kimliklerle yazarım. Kimi gün
arkadaştım' kimisinde eğitimci, ancak bir gün dede olarak yazıma
başlıyacağımı pek düşünememişim. Sanki ve o gün geldi. Ben karşınıza
Avrupa’nın bayağı bir ucundan Londra’dan ve artık dede olarak geliyorum.
Dünya güzeli iki minik kız katıldı hayatıma: Torunlarım... Neler oluyor
diye soracak olursanız anlatacak
binlerce duygu yaşıyorum. Ama onları bir araya getirecek kelimelere
ulaşamıyorum. Hangisine el atsam eksik geliyor, beni anlatmıyor,
duygularımı aktaramıyor. Aklımda, fikrimde o iki minik yüz ve iki çift
dünya güzeli bakış var. Gözümü açsam da oradalar, kapasam da oradalar.
Ne güzel... Yavrumun yavrularına iyilikler. Sağlıklı ve onurlu bir
yaşamı tüm sevdikleriyle birlikte geçirmelerini,yaradanın onları iyi
insanlarla karşılaştırmasını diliyorum.
Londra’ya
yıllardır gelirim. Hatta zaman zaman esprisini, ‘Ben Londra’yı
Londralılardan daha iyi bilirim’ diye yaparım. Severim Londra
sokaklarını... Tottenham Court Road’da yürümeyi, Camden Town’da dolaşıp
amatör gruplardan müzik dinlemeyi, Waterloo Park’ta sanat öğrencilerinin minik gosterilerini, müzik grup etkinliklerini izlemeye
bayılırım. Gelirken olabildiğince bozuk para tedarikli gelir her
kutuya, her şapkaya kararınca katkıda bulunmak isterim.
Bu
sefer de Camden'de şansıma muhteşem iki tenor izledim. O kadar
keyifliydi ki hiç bitmesin istedim. Bu arada tiyatrocu yaradılıştan
olacak izleyicileri izlemeyi de kaçırmıyorum. Ama yine şaşkınlık
içerisindeyim... İnsanların gözlerinde olağanüstü bir heyecan, farklı
bir mutluluk yok. Özellikle tekrar tekrar gözlemlediğimde izleyicilerin keyif aldıklarını anlıyorum ama benim
gibi coşku yaşamıyorlar... Kanıksama mı desem, soğukkanlı yaradılışları
mı desem bilemedim... Tenor aryasını söyledi, normal alkışını aldı
genellikle gençler ve küçüklerin eline verilen bozukluklar kutuya
atıldı. Usta ses sistemini topladı çantasına koydu ve gitti bir sonraki
geldi... Şöyle yan gözle bir bakışla kimin geldiği öğrenildi. Herkes yeniden kitabına, gazetesine daldı.
Size
farklı bir mutluluğumu da aktarmak isterim. Pazar günü oğlumla Londra
üzerinde uçtum ve hatta uçağı altı dakika süre ile ben kullandım. Ama bu
altı dakikalık kontrol için dört saat yerde, bir saat da havada
oğlumdan eğitim aldım. Bu duygunun da tarifi çok zor... Aklıma küçücük
hali ve bisiklete binmesini öğretirken bir hayli peşinden koştuğum
geldi. Şimdi o bana uçakta kaptanlık yapıyor hatta detay bilgiler
veriyordu. Bunu tarif etmek çok zor.
Londra’nın
üzerinde uçmak çok keyifli. Bir kere gözün görebildiğince düz arazi ve
inanılmaz yeşil... Yeşilin her türlü tonu ve su ... Kanallar, kanallar
ve kanallar. Korular, korular ve yine korular. Tabii o koruların içinde
ya da hemen yanıbaşında muhteşem malikaneler. Tepeden izlemesi ayrıca
bir keyifli. Oğlumun kullandığı uçakla, havaalanına giderken altı
havaalanının yanında geçtik. Şehir düz olunca ticari dışında
havaalanları, gelişebilmiş başlıbaşına bir sektör. Ah istanbul... Yedi
tepene hayranım ama bu tarz etkinliklere imkan vermiyorsun.
Biraz
da insanlardan bahsetmeli mi acaba... Pek sevmiyorum aslında şöyle
yapıyorlar, böyle yapıyorlar... Adamlar yapmış aaabi kavramlarından
oldum olası hiç hoşlanmadım. Ama trafik düzenlerine hayranlığımı ifade
etmeden geçemeyeceğim. Bu ne tür bir hoşgörüdür... Bu, ne tarz bi
saygıdır tarifini yapamıyorum ama birazını olsun ülkemde yaşayabilmeyi
çok isterdim. Neyse hayalleri bırakıp gerçeklere dönelim. British
Museum’daki Türkiye bölümlerini gezerken kaçırılan ya da hediye edilen
eserleri görünce içim sızlıyor... Ben de gidip Kleopatra’nın mumyasını
izliyor, o 1.55’lik hatunun dünyayı nasıl avucunda oynattığını hayal
ediyorum. En az elli yıllık olduğuna yemin edebileceğim. Kaldırımlarda
yürürken zenginliğin fuzuli harcama yapmak olmadığını, güzelliğin doğal
yapıyı muhafaza etmek olduğunu, bunun için binlerce çiçeğe gerek
olmadığını fark ediyorum.
Döneceğim
ülkeme... Canlarımı buralarda bırakacağım. Başka yolu yok . Ben
mutluluğumu gözümün yaşına gizlerken herkesin bu iyi duyguları
yaşamasını ve ayrılıkların başka türlü olmamasını canı gönülden
diliyorum.