Nerede hata yapıyoruz?... |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
kızıl boy
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 13.Şubat.2011 Konum: ÖĞRENCİ Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 12 |
Alıntı Cevapla
Konu: Nerede hata yapıyoruz?... Gönderim Zamanı: 28.Mayıs.2011 Saat 11:36 |
Ellerinize sağlık hocam
|
|
Misafir
Misafir |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 21.Mayıs.2011 Saat 23:27 |
|
|
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 20.Mayıs.2011 Saat 22:56 |
Nerede hata yapıyoruzŞu günlerde önemli televizyon kanallarımızdan bir bey elinde mikrofonla yakaladığı insanlara sorular soruyor. Özde basit sorular ancak sanki bilemeyecek olanlara soruluyormuş izlenimi veren ve arada doğru cevap verenlerin görüntülerinin yayınlanmadığı düşüncesini oluşturan bir tarz… Bence çok da doğru değil. İnsanları bilmedikleri için suçlamak, alay konusu yapmak etik midir yoksa onlara doğru bilgiyi vermemiş olmak bir sorumluluktur ve sorumluları mı eleştirilmek yerine kaçış mı bulmuş durumdayız?. Sahi sizce nedir bu düştüğümüz durumun sebebi? Neden hala 29 Ekimin ağustosta kutlandığı ya da 80 ihtilalinin 83 de olduğu gibi cevaplarımız oluyor... Çocuklarımızın öğrenememe sorununun arttığı belirgindir. Ancak bu konu için çözümler geliştirilirken öğreticinin rolü çok da değerlendirilmemektedir. Öğrenimin salt okulun sınırları içinde çözülmek istenmesi, sosyal etkinliklerin son derece sıradan ve geliştirmek yerine göze hitap eden ya da daha açık anlatımıyla anne babanın bu, bu “benim çocuğum” görüntüsünü aradığı, öğretmenin ya da yöneticinin benim öğrencim diye böbürlendiği bir durumu oluşturmaktadır. Halbuki sosyal etkinlik ve özellikle tiyatro- drama eğitimi alan çocuklar düşünmeyi hayatın içine sokabilmekte, gelişmelerle ve gerçeklerle ilgili yorum yapabilmektedir. Sanat yapıtıyla ona bakan göz arasındaki alışverişi simgeleyen kavram beğeninin gelişmesidir. Beğenisi gelişen fert her konuda daha iyinin peşinden gidecektir. Gerçek anlamda eleştirel bir gözün ve beyinin oluşması farklı ve eğitilmiş bireyin ürünü olacaktır. Buyurun sizi tiyatroya davet ediyorum dediğinizde öğretmenin ‘ben duyururum ama ısrar edemem, Tiyatro farklı beğenilere(!) hitabeden bir kavramdır’ demesi yöneticinin de bunu onaylaması inanılır gibi gelmemektedir. Önceliklerimizdeki değişmeleri besleyen davranışlarımız içerisinde iş yapmazsam hata da yapmam… Tatil günümü niçin feda edeyim… Amaaan şimdi onay al, yaz çiz, sonra da velinin biri gelsin beğenmeyeceği bir şey bulsun… Al sana soruşturma... Otur oturduğun yerde… Tavrını mı bulmaktayız. Tüm dünyada zorunlu dersler arasına giren drama ve ilerisi tiyatro çalışmalarına neden sadece tiyatrocu yetiştiriliyormuş gibi bakılmakta bu işin eğitim destek enstrümanı olduğu hatta en önemli destek olduğu anlatılamamakta, anlatılsa da kabul edilmemektedir. Ben renklerin dünyasını, fırça ve kalem tutmasını Dünyaya renkli bakışı Beykoz ortaokulunda resim öğretmenimden, Bir kulağım olduğunu, seslerin farklı olduğunu, güzel müziğin ayırt edilebileceğini ve seçilmesi gerekliliğini de aynı yıllarda aynı kurumda öğrendim. Şimdi ise bu dersler ruhu dinlendirmek ve becerileri eğitmek amaçlı kullanılmak yerine test çözmeye veya başka türlü kaçışa ayrılmakta olduğu yanlış bir ifade midir? Öğrenimin ilk yıllarında konuşma katılma yorumlama ve değerlendirme becerisini veremediğimiz çocuklarımızı sonrada lise seviyesinde sınavsız girebileceği bir tek okul bırakıp bu okula da bu dönemin öğrencilerinin yüzde altmış beşini doldurup, üniversiteye de bu okulun mezunlarının yüzde beşinin yerleştiriliyor olması nasıl izah edilmelidir… Neredeyse tüm velilerin çocuklarını internette aramayla bulup ya da davet usulüyle yakalayıp katılmaya ikna(!) ettikleri farklı sınavlar, çocuklarının özel ders takviyeleri, ek çalışma, etüd desteği ile güçlendirmeye çalışmaları, Tüm öğretim kurumlarının sayısına nerdeyse eşit dersane olmasına rağmen yine de başarıların istenilen seviyeyi yakalayamaması ironik değimlidir?. Özel okul öğretmeni bir sevgili dostumun; çocuklarımı çalıştığım okula almalıyım yoksa seneleri ziyan olacak diye düşünmesi, böyle düşünen arkadaşımın mı, böyle düşünmesine sebep olan kavramların suçu mudur? Peki ama ellerinden tutup gözlerine bakmadığımız ,Yavrum diye saçını okşamak yerine ,haydi, yapmalısın, ne yapıyorsam senin iyiliğin için, kazancımızın bilmem kaçta kaçı sizin eğitiminize gidiyor diye bir de duygularına çizik attığımız çocuklarımız sabah kalkma sebebini; niye kalkayım ki?.. okul… Sonra dersane, sonra sınav, sonra ‘nebilim ben hiç bişi gözükmüyor’ diye kaybedip, Kendimi çok kötü hissediyorum, ben herkesten çirkinim… Başarısızım… Kimse beni sevmiyor… okulu istemiyorum, sınava da girmeyeceğim,zaten kazansam ne olacak mezun olunca işsiz kalacağım. İş yoksa ev yok, ev yoksa evlilik yok… diye uzun bir liste sunarsa çaresi eline bir psikolog adresi mi tutuşturmak olacaktır? Biraz daha uç düşünmeye doğru gidiyorum. Ailelerin pek çoğu eğitimi çocuklarını için gereklilik yerine bir yatırım olarak değerlendirmekte ve özellikle üniversite şansı yoksa geri dönüşünün olmadığını düşünmektedirler. Geçmiş yıllarda ben çocuğumu okutacağım diye hedef koyan anne babalar artık yaptığı eğitimden iyi para kazanabilecek mi… kazanamayacaksa okuyup da ne olacak… öyle de zor, böyle de… bari futbolcu, popstar ya da artist olsun… belki şansı döner diye düşünmeye başlamışlardır. Ortada bir hata varsa bu çok hisseli bir hatadır. Anne baba, toplum, eğitim politikaları ve onların oluşturduğu koşullar ve o koşulların eğitimcileri …herkes pay sahibidir. Masum olan sadece çocuktur. Masumun hakkı korunmalıdır. R.Sinan AKBAŞAK |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |