Bir Yaz gecesi Rüyası |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla
Konu: Bir Yaz gecesi Rüyası Gönderim Zamanı: 11.Kasım.2011 Saat 16:37 |
KİŞİLER THESEUS Atina Dükü HIPPOLYTA Amazon Kraliçesi, Theseus'un Nişanlısı EGEUS Hermia'nın babası HERMIA Egeus'un Kızı, LYSANDER Hermia'ya aşık bir delikanlı DEMETRIUS Hermia'yla evlenmek isteyen bir delikanlı HELENA Egeus'un kızı, PHILOSTRATE THESEUS'un eğlence işlerinden sorumlu OBERON Periler Kralı TITANIA Periler Kraliçesi PUCK Peri BEZELYE ÇİÇEĞİ Peri ÖRÜMCEK AĞI Peri PERVANE peri HARDAL TOHUMU Peri PETER QUINCE Marangoz - Önsöz NICK BOTTOM Dokumacı - Pyramus FRANCIS FLUTE Körükçü - Thisbe TOM SNOUT Lehimci - Duvar SNUG Doğramacı - Arslan R. STARVELLING Terzi - Ay Işığı Periler ve Diğer Maiyet PERDE I - SAHNE I (Atina. Theseus'un Sarayı. Theseus, Hippolyta, Philostrate ve hizmetkârlar girer.) THESEUS Eee, canım Hippolyta, hepi topu dört gün sonra evleniyoruz. Bu dört gün bize yepyeni bir ay getirecek. Ama şu eski ay da babanın mirasıyla oğlun arasına giren dul kadın gibi oyalanıp duruyor. Bir türlü gitmek bilmiyor. HIPPOLYTA Dört gün dediğin rüyalarla dolu dört gecenin içinde kaybolup gider. Ondan sonra da ay gümüş bir yay gibi düğün gecemize ışık tutar. THESEUS Hadi Philostrate, Atina'nın bütün gençlerini uyandır. Eğlence başlasın. Neşenin şımarık ruhu uyansın. Kasvetliler doğru cenazelerine gitsinler, beti benzi atmışları şölenimizde görmeyelim. (Philostrate çıkar.) Sana kılıcımla kur yapmıştım Hippolyta, seni bazan incitsem de yüreğini kazanmayı becerdim. Ama şimdi kılıcımı bir yana bırakıp zafer şenlikleriyle gireceğim yatağına. (Egeus, Hermia, Lysander ve Demetrius girer.) EGEUS Şanlı dükümüze mutluluklar dilerim. THESEUS Teşekkürler sevgili Egeus, ne haberler getirdin bakalım? EGEUS Sinirlerim çok bozuk efendim. Kızım Hermia'yı size şikayet etmeye geldim. Gel bakalım Demetrius. Soylu efendim, bu adam benim kızımla evlenmek için benim rızamı aldı. Sen de gel bakalım Lysander! Nazik efendim, bu adam kızımı büyülemiş. Sen Lysander, sen, kızıma kafiyeli mafiyeli şiirler yazdın, ona hediyeler verip ondan hediyeler aldın, ayışığında penceresinin önünde serenadlar döktürdün. Yalan aşkını yalan sözlerle anlatıp, hayallerini süsledin. Yüzükler, bilezikler, çiçekler, şekerler, değersiz ıvır zıvırla, türlü kurnazlıklar edip kızımın aklını çeldin, kalbini çaldın. Hiç sözümden çıkmayan kızımı isyankar ettin, bana olan namus borcunu unutturdun! Saygıdeğer efendim, eğer kızım sizin huzurunuzda Demetrius'la evlenmeye rıza göstermezse, ben de yasaların bana verdiği hakka dayanarak ölene kadar evlenmesine izin vermeyeceğimi bildirmek istiyorum. THESEUS Ne diyorsun Hermia? Unutma ki babalar yarı tanrıdır. Sahip olduğun bütün güzellikleri bir balmumu ustası gibi o yoğurmuştur tezgahında. Şimdi o balmumunu iyi ya da kötü yoğurmak onun elindedir. İyi düşün, hem Demetrius da iyi bir çocuk. HERMIA Lysander de öyle efendim. THESEUS Orası öyledir tabii ki. Ama şu anda babanın sözünü dinlemek zorundasın.Baban Lysander'la evlenmeni uygun görmüyor. HERMIA Görmez tabi, benim gözümle bakmıyor ki... THESEUS Kararı verecek olan onun gözleri ama. HERMIA Israr ettiğim için cüretimi mazur görün soylu efendim. Böyle kaba konuşmayı ben de istemiyorum ama yine de öğrenmek istiyorum, eğer Demetrius'la evlenmeyi reddedersem başıma en kötü ne gelir? THESEUS Ya hemen ölüp gidersin, ya da bir daha erkeklerin olduğu bir yerde bulunamazsın. Onun için sevgili Hermia, duygularını iyice bir tart, damarlarında akan deli kana bir sor bakalım, babanın seçtiği gençle evlenmeye razı olmazsan hayatın boyunca bir manastırın gölgesinde rahibe elbiselerinin içinde yaşayacaksın. Gülün daha mutlu olması için kokusunu damıtmak gerekir. Ancak böylelikle dikenin üzerinde solmaktan kurtulur, gelişir, yaşar ve tek başına yok olur gider. HERMIA Böyle büyüyeceksem, böyle yaşayacaksam ve böyle öleceksem bekaret haklarımı kendime saklarım daha iyi. Ruhum bedenimin hükümdarlığını kimsenin boyunduruğuna sokmama izin vermiyor. THESEUS Yeni ay doğana kadar bekle. Sevgilimle benim sonsuza kadar sürecek ölümsüz aşkımızı mühürleyeceğimiz güne kadar... O güne kadar ya ölüme hazır olursun ya da babana itaat edip Demetrius'un koynuna girersin. İsyankarlığın devam edecek olursa Diana'ın mihrabının yüz sürüp yalnız yaşamaya mahkum olursun. DEMETRIUS Bana acımıyorsan kendine acı sevgili Hermia. Sen de Lysander, vaz geç bu çılgın inadından, benim olanı bana ver. LYSANDER Seni kızın babası seviyor Demetrius. En iyisi sen Hermiya'yı bana bırak, babasıyla evlen. EGEUS Aman ne komik Lysander! Demetrius'u sevdiğim doğru ve benim olan bir şeyi ona vereceğim de. Madem ki bu kızın bütün hakları bana ait, bütün haklarımı Demetrius'a devrediyorum. LYSANDER Ben efendim, hiç de ondan aşağı kalmam. Onun kadar varlıklıyım, aşkım da ondan büyüktür. Beni de parlak bir gelecek bekliyor. Bütün bunları bir yana bırakın güzeller güzeli Hermia'nın gönlü de bende. Bu durumda onun üzerinde hak iddia etmeyi haketmiyor muyum? Şimdi herkesin önünde açıklamak istiyorum. Bu Demetrius Nedar'ın kızı Helena'yla sevişmiştir. Ve kızcağızın ruhunu ele geçirmiştir. O güzel, o inançlı kız bu lekeli ve vefasız adama bir puta tapar gibi tapmaktadır. THESEUS İtiraf etmeliyim ki bunu ben de duymuştum. Bu konu hakkında Demetrius'la konuşmayı da düşündüm. Ama işim başımdan o kadar aşkın ki aklımdan uçup gitmiş işte... Demetrius, gel benimle, sen de Egeus, sizinle konuşmak istiyorum. Sana gelince Hermia, hayal gücün babanın buyruklarına uydursan iyi edersin. Aksi takdirde hiç kimsenin yumuşatmaya gücünün yetmeyeceği Atina yasalarına boyun eğmen gerekecek. Ya öleceksin ya da yalnız yaşamaya yemin edeceksin... Haydi Hippolyta'm, sen de neş'elen biraz. Demetrius ve Egeus, haydi gidelim, hem bizim düğün hazırlıklarımızla ilgilenelim. Ayrıca sizinle ilgili söyleyeceklerim var. EGEUS Size eşlik etmek hem görevim hem de en büyük mutluluğumdur. (Lysander ile Hermia'nın dışındakiler çıkar.) LYSANDER Aşkım, nasıl da betin benzin atmış öyle... Nasıl da solmuş yüzündeki o güzelim güller... HERMIA Yağmura hasret kaldılar, ondandır. Ama gözlerimdeki fırtına birazdan sağanağa dönecek. LYSANDER Ne acı! Tarihte de, hikayelerde de gerçek aşkıkların işi rast gitmiyor. Aşıkların ya kanları uymuyor... HERMIA Ne korkunç! Yüksekteki alçaktakinin hükmü altına alıyor. LYSANDER ...ya da yaşları... HERMIA Allah kahretsin! Çok yaşlı birine genç biri yakışır mı! LYSANDER Ya da çevreleri uymaz... HERMIA Aman Allahım, başkalarının gözlerine göre mi seçecek seven sevdiğini... LYSANDER Tam denk düşse de sevenle sevilen, savaşlar, ölümler ve hastalıklar kuşatır etraflarını... Bir ses gibi belli belirsiz, bir gölge gibi hızlı, bir düş gibi kısa, gece çakıveren bir şimşek gibi aniden yaşanıp bitiverir. İnsan daha aklını başına toplayıp "dikkat et" diyemeden gecenin dişleri ışıltılı olan herşeyi bir anda silip süpürür. HERMIA Herkes aşık olunca acı çekiyor, iç geçiriyor, gözyaşı döküyor ve zavallı hayallerin peşine düşüyor madem, bizim elimizden de bir şey gelmez. Gerçek aşıklar bu acıları çekmeye mahkumlar madem, o zaman biz de birbirimize sabırlı olmayı öğretelim. LYSANDER Ne güzel söyledin Hermia... Öyleyse dinle beni. Benim şehrin yedi fersah uzağında yaşayan dul bir teyzem var. Çok zengin ve hiç çocuğu yok. Beni de oğlu gibi sever. Gel onun yanına gidelim, orada evlenebiliriz, Orada bu şehrin yasaları geçmez. Eğer beni seviyorsan yarın gece sessizce sıvış babanın evinden. Şehrin dışındaki ormanda buluşalım. Hani sen, ben ve Helena, baharın gelişini kutlamak için buluşmuştuk ya, tam orada seni bekleyeceğim. HERMIA Sevgili Lysander, bak sana yemin, hem de yemin üstüne yemin, yarın gece orada olacağım. LYSANDER Sözünü unutma aşkım... Aaa, Helena geliyor. (Helena girer) HERMIA Acelen ne güzel kardeşim! Hızlı hızlı nereye böyle? HELENA Güzel mi dedin! Ben bunu duymamış olayım. Demetrius'un gönlündeki güzel sensin! Ne mutlu sana! Onu gözünde senin gözlerin, çoban yıldızından daha parlak, sesin bülbüllerin sesinden daha güzel. Keşke hastalık gibi güzellik de bulaşıcı olsaydı da biraz da bana bulaşsaydı Hermia. Sesime sesinin, gözlerime gözlerinin güzelliği bulaşsaydı, Demetrius'u alıp dünyanın geri kalanını sana verirdim... N'olur kardeşim, bu Demetrius'un kalbini fethetmenin sırrını öğret bana, HERMIA Ben yüz vermedikçe daha da sokuluyor yanıma. HELENA Bense hem yüz veriyorum hem astarını, ama boşuna! HERMIA Ben ona lanetler yağdırıyorum, o bana aşk sözcükleri. HELENA Ben hayır duaları ediyorum diye mi sevmiyor acaba beni! HERMIA Ben nefret ettikçe o bana daha da tutuluyor.. HELENA Ben ona tutuldukça o benden nefret ediyor. HERMIA Delirmiş. Benim hiç suçum yok. HELENA Senin suçun güzelliğin, keşke senin suç ortağın olsam. HERMIA Sen hiç kafana takma kardeşim, bir daha asla benim yüzümü göremeyecek. Lysander'la birlikte buradan gidiyoruz. Lysander'ı görmeden önce bu Atina bana cennet gibi görünürdü. Ama aşkın büyüsüyle cenneti cehennem gibi görüyorum artık... LYSANDER Helen, senden saklımız gizlimiz yok. Yarın gece ayın gümüşten ışığı sulara yansıyıp da otların ucunda inci damlaları belirince aşıkların kaçma zamanı gelmiş olacak. Bu şehri terkedip gideceğiz. HERMIA O koruluğu bilirsin, seninle sık sık giderdik. Sarı çuha çiçeklerinin üzerine uzanır, dertleşirdik. İşte Lysander'imle orada buluşacağız. Oradan da gözlerimizi Atina'nın dışına çevireceğiz. Tanışmadığımız insanlarla tanışıp yeni dostlar edineceğiz. Elveda oyun arkadaşım, duanı eksik etme. Senin de talihin açık olsun... Lysander, sen de sözünü unutma, yarın gece yarısına kadar birbirimizi görmemiz yasak... LYSANDER Sözüm Söz Hermia... (Hermia çıkar.) Elveda Helena, umarım Demetrius da senin onu sevdiğin kadar sever seni. (Çıkar.) HELENA Ne kadar da mutlular... Benim de onun kadar güzel olduğumu bütün Atina biliyor. Ama neye yarar, Demetrius onu beğeniyor. Herkes gibi düşünmüyor. O Hermia'nın gözlerine hayran olurken ne kadar hatalıysa ben de onun her şeyine hayran olurken o kadar hatalıyım. Aşk bütün kötü özellikleri, çirkinlikleri, rezillikleri biçimlendiriyor, erdeme çeviriyor. Boşuna dememişler aşkın gözü kördür diye! Bir aşık, olup biteni değil, görmek istediğini görür... Aşığın kanatları vardır ama gözleri kördür... Yoluna çıkanlara aldırış etmeden aceleyle kafasına estiği yere kanat açar... İşte bu yüzden aşkı çocuğa benzetirler. Aşkın tercihleri de çoğu zaman çocuklarınki gibi doğru değildir, yemin etmek de bozmak da çocuk oyuncağıdır, onun için de habire yemin edip dururlar... Demetrius da "seninim" diye ne yeminler etmişti bana. Ama Hermia'dan biraz sıcaklık görünce bütün yeminler bozulup gitti... Şimdi gidip ona Hermia'nın kaçacağını haber vereyim. O da yarın gece Hermia'nın peşine düşüp ormana gider. Bu değerli bilgiye karşılık bir teşekkür alsam dünyalara değer... Bu yaptığım çok ayıp ama hiç değilse Demetrius'u orada bir kere daha olsun görmeye değer. (Çıkar.) PERDE I - SAHNE 2. Atina Quince'in evi. (Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout ve Starveling girer.) QUINCE Bütün takım burada mı? BOTTOM Sen en iyisi elindeki rol çetelesinden tek tek yoklama yap. QUINCE Şu anda elimde bulunan bu tomarda, Dükle Düşesin düğününden önce gerçekleştirilecek müsamerede rol alacak kişilerin isimleri yazılıdır ve bu isimler bütün şehir halkı tarafından onaylanmıştır. BOTTOM Önce oyunun mevzuunu söyle, oyuncuların adını madını sonra söylersin. QUINCE Pekala! Oyunumuz Acıklı bir komedi! Pyramus'la Thisbe'nin zalim ölümü! BOTTOM Desene, güzel bir oyun... Hem de çok eğlenceli... Evet Sevgili Peter Quince, şimdi rol dağılımını oku da işimize bakalım. QUINCE Adını söylediğim "burada" desin. Dokumacı Nick Bottom... BOTTOM Burada. Benim rolümü söyle ve devam et . QUINCE Sen, Nick Bottom, sen Pyramus'a çıkıyorsun. BOTTOM Kim bu Pyramus? Bir aşık mı yoksa zorba bir hükümdar mı? QUINCE Bir Aşık, aşkı uğruna canına kıyacak kadar yiğit bir aşık. BOTTOM Desene bu hayli gözyaşına malolacak. Bu rolü ben oynayacağıma göre seyirci gözlerine dikkat etsin. Fırtınalar koparacağım. Ama ölçüyü de elden kaçırmamak lazım... Hem aslında zalime çıksam daha iyi olur gibime geliyor. Mesela arada bir Herkül oynarım ama, ortalığı da kırıp geçiririm yani... Kayaların öfkesi Parçalar, kırıp geçer Mahpusane kapısını Apollo'nun arabası Uzaktan parlar Aptalların talihini Hem yapar hem bozar Mühtişti yahu! Şimdi öteki oyuncuların rollerini söyle. İşte Herkül bu!, İşte zalim bu! Bir aşık daha acılıdır. QUINCE Körük tamircisi Francis Flute. FLUTE Buradayım, Peter Quince. QUINCE Flute, sen Thisbe'ye çıkıyorsun. FLUTE Nedir bu Thisbe? Sergüzeşt bir şövalye mi? QUINCE Bu Pyramus'un aşkıyla tutuşan bir hanımefendi. FLUTE Olmaz, yapmayın, bana kadın oynatmayın; Bakın, sakallarım çıkıyor artık. QUINCE Ne önemi var: Bir maske takarsın olur biter. Bir de sesini tizden aldın mı tamamdır. BOTTOM Yüz göstermeden oluyorsa, Thisbe'yi de ben oynarım. Sesimi acayip tiz yaparım. "Thisbe, Thisbe" "Ah biricik sevgilim Pryamus! İşte sevgilin geldi!" QUINCE Olmaz, olmaz; Senin Pyramus'u oynaman lazım: Flute, senin de Thisbe'yi. BOTTOM Peki, devam edelim. QUINCE Terzi, Robin Starveling. STARVELING Buradayım, Peter Quince. QUINCE Robin Starveling, Sen de Thisbe'nin annesine çıkıyorsun. Tenekeci Tom Snout. SNOUT Buradayım, Peter Quince. QUINCE Sen, Pyramus'un babası oluyorsun, Ben de Thisbe'nin babası. Dogramacı, Snug; sen arslana çıkıyorsun: Galiba bütün roller de bu kadar. SNUG Arslanın rolünü yazdın mı? Çok rica ediyorum yazdınsa ver, biliyorsun, ezberim zayıftır. QUINCE Doğaçlama da takılabılırsın, Arada bir kükre yeter zaten. BOTTOM Bırakın arslanı da ben oynayayım. Öyle bir kükrerim ki insanlar beni yüreklerinin derinlerinde duyarlar. Öyle bir kükrerim ki Dük ayağa kalkıp "Bir daha! Bir daha!" diye bağırır. QUINCE Tabii, sen öyle korkunç bir şekilde kükre, oradaki bütün kadınlarla Düşes de bassın feryadı ondan sonra da hepimiz dosdoğru darağacına... HEPSİ Evet, dosdoğru darağacına! BOTTOM Haklısınız arkadaşlar, eğer hanımları korkutup akıllarını başlarından alırsanız, akılları kalmadığı için sizi darağacına göndermekten çekinmezler... Ama meraklanmayın, ben sesimi ayarlayacağım, nazik nazik kükreyeceğim. Öyle bir kükreyeceğim ki bülbül ötüyor zannedecekler... QUINCE Boşuna dil dökme, sen Pyramus oynayacaksın. Bu Pryamus güler yüzlü, yakışıklı bir adam. Hatta en yakışıklı adam. Onun için de Prymus'u ancak sen oynayabililirsin. BOTTOM Pekala, Pryamus mes'elesini olmuş bil... Yalnız nasıl bir sakal takacağıma karar veremedim.? QUINCE Farketmez, canın nasıl isterse. BOTTOM Acaba saman rengi bir sakal mı taksam, yahut kavuniçi kahverengi, o da olmadı mor ve buğday rengi, en kötü ihtimalle de sapsarı bir sakal olabilir. QUINCE Evet beyler, herkesin rolü belli oldu. Hepinize yalvarıyorum, rica ediyorum ve emrediyorum: Yarın geceye kadar rollerinizi bir güzel ezber edin. Yarın ay çıkınca şehrin bir mil dışındaki ormanda buluşacağız. Provayı orada yaparız. Şehirde buluşursak millet başımıza üşüşür ve bütün numaramızı öğrenirler. Yarına kadar ben de aksesuar listesini hazırlarım... Beyler, rica ederim, ricalarımı kulak arkası etmeyin. BOTTOM Buluşacağız ve en açık saçık, en cesur şekilde provamızı yapacağız. Acı çekin ve mükemmelleşin. Eyvallah. QUINCE Dük'ün meşesinin orada buluşuyoruz. BOTTOM Anlaşıldı... Sözünü tutan tutar, tutmayan kendi kaybeder.. (Çıkar) PERDE I - SAHNE 2 (Atina dışında bir ormanlık.) (Puck ile Peri birbirlerinin aksi taraflardan girerler.) PUCK Güzel pericik, yolculuk ne tarafa? PERİ Az giderim uz giderim, Dere tepe düz giderim, Yangında uçar, selde kaçarım Orda burda ben her yerde yaşarım Hızlılıkta ay küreyi aşarım Kraliçem çağırdı mı koşarım, En iyisi ben gideyim periler maskarası, Kraliçem birazdan damlar. PUCK Kral da bu gece burada alem yapacak. Kraliçe ortalıkta görünmese iyi olur. Oberon'a gelmişler, burnundan soluyor. Çünkü, Kraliçe Hint Mihracesi'nin sarayından kaçırılan bir hizmetçi oğlanı maiyetine almış. Ve kıskanç Oberon vahşi ormanlarda yanında gezdirmek için oğlanı istemiş. Ama kraliçe vermem diye tutturmuş. Oğlana çiçeklerden taçlar yapmış. Sözün özü Kraliçeyle kral ne çayırda görüşüyorlar ne bayırda. Lakin yine de hizmetindekiler kazara karşılaşırlar diye meşelerin palamutlarında saklanıyorlar. PERİ Bak eğer ben senin şekline bakıp da yanılmıyorsam, sen şu sahtekar, düzenbaz, açıkgöz peri Robin Goodfellow'sun... Şu köylü kızların yüreğini ağzına getiren sen değil misin? Hani sütün kaymağını, biranın köpüğünü çalıp götüren, yayıkları başında kadınları çılgına çeviren başı boş serseri sensin... Ama biri sana "Aman ne şirin şey, pek de şakacı" demeye kalktı mı, ona da bol şans getirip bütün işlerinin rast gitmesini sağlarsın... O sensin değil mi? PUCK İyi bildin. Ben gecelerin adamıyım. Oberon'un bir gülümsemesi için yapmayacağım yoktur. Fasulyeleri lüpletmiş bir aygır görsem dayanamam, fingirdek bir kısrak olur alırım aklını başından. Kimi zaman da kızarmış bir yengeç kılığında dedikoducu bir cadalozun kasesine gizlenirim. Cadaloz kaseyi ağzına götürdü mü zıplarım dudaklarına. Sonrası çığlık kıyamet... Kimi zaman üç ayaklı bir tabure olurum ve berbat hikayenin en heyecanlı yerinde altından çekiliveririm. Kıçüstü oturdu mu başlar ağlamaya zırlamaya. Çanak kırıldı ya etraftakiler patlatır kahkahayı. Ve gülüp eğlenirler o güne kadar gülüp eğlenmedikleri kadar... Ama bak, Oberon geliyor. PERİ Bu taraftan da benimki geliyor. İkisinden biri gelmeseydi keşke. (Bir taraftan maiyetiyle Oberon girer, öte taraftan Titania ve Perileri) OBERON Ayışığında seni görmek ne büyük zevk, mağrur kraliçe. TITANIA Kıskanç Oberonmuş yolumuza çıkan. Periler sıvışın. OBERON Azgın karı, ben senin kocan değil miyim?? TITANIA Sen benim kocamsın da ben senin karın değil miyim! Hem Periler Ülkesi'nden tüyüp bütün gün sevgilin Phillida'ya kaval çalıp aşk şiirleri düzdüğünü de bilmiyorum sanma... Şimdi burada ne arıyorsun? Tabii, fingirdek sevgilin Hippolyta Theseus'la evleniyor diye değil mi! Aklın sıra gerdek yatağına mutluluk, bolluk getireceksin. OBERON Sende hiç utanma arlanma kalmamış Titania! Hem kendin Theseus'a abayı yak hem de Hippolyta yüzünden bana laf et! Sen değil misin herifçi oğlunu sevgililerinin koynundan çekip çıkarıp yıldızların altında önüne katıp götüren! TITANIA Kıskançlıktan uyduruyorsun! Hıdrellezden beri hiç görüşmedik. Ne derede ne tepede, ne çayırda ne bayırda. Ahenkle uğuldayan rüzgara karşı dansedemez olduk. Olmadık patırtılar çıkarıp neş'emezi kaçırdın! Rüzgar da boşa gidiyor diye uğuldamaz oldu. Ondan sonra da denizdeki bütün illetleri emip karaya üfürdü. Cılız dereler taşıp sel oldu, Öküze boşuna boyunduruk takıldı, boyunduruğu takanın teri de boşa aktı. Süt mısırı sakalı uzamadan çürüyüp gitti... Tarlalar boş kaldı, sürüler leş kargalarına yem oldu. Ölümlü insanoğlunun ayak bastığı her yerde yabani otlar azdı kudurdu... Geceleri ilahi ezgiler duyulmaz oldu. Ay da kızgınlıktan sellere dadılık etmeyi bırakınca başıboş kalan seller hastalığa boğdu dünyayı. Hal böyle olunca mevsimler de uygu kargaşaya, yağmurdan kaçan kırmızı goncalar doluya tutuldu... İlkbahar, yaz, doğurgan sonbahar, öfkeli kış birbirlerinin elbiseleriyle şaşkına çevirdiler dünyayı. Hangisi hangisidir anlayan kalmadı... Ve biz didiştikçe şeytanın bu oyunları da bitip tükenmek bilmeyecek. Bütün belaların anası da babası da biziz! OBERON Bütün bunların düzelmesini istemez misin? Hem ne diye Titania Oberon'la didişsin ki... Bir çocuğu esirgeme benden. TITANIA Değil sen, bütün peri alemi gelseler o oğlanı benden alamazlar. Annesi öl desem ölecek sadık bir hizmetkarımdı. Onunla Hindistan'ın baharat kokulu gecelerinde sarı kumsallarda oturup dedikodu eder, geçen gemileri seyrederdik... Yelkenlilere bakar gülerdik. Yelkenler edepsiz bir rüzgarla şişince uçarcasına peşine düşerdi. Karnında da benim güzeller güzeli kavalyem... Döndüğünde eli kolu dolu hediyeler getirirdi bana... Ama o da ölüp gitti, tam karnındaki doğarken... Oğlu onun yadigarıdır, beslenmesi büyütülmesi benim boynumun borcudur ve onu kimselere bırakmam. OBERON Peki bu ormanda ne kadar kalacaksın TITANIA Theseus'un düğün gününe kadar kalacağım zaar... Sen de adam gibi dansımıza katılacaksan bizimle gel... Bunu beceremeyeceksen ben de senin mekanına uğramam. OBERON Çocuğu ver bana, ben de takılayım sana. TITANIA Periler Krallığını da versen olmaz böyle şey... Biraz daha kalırsam kapışacağız anlaşılan. (Titania ve maiyeti çıkar) OBERON Hayırlı yolculuklar. Bana çektirdiklerini çekmeden bu ormandan gidemezsin.. Sevgili Puck, gel bakalım buraya... Hatırlıyor musun, seninle tepeden denizi seyrederken bir yunusun sırtında gezen denizkızının sesini duymuştuk. Hani şu soluğu ahenkli bir melodiyi andırıyordu. Azgın dalgalar bile onun sesini duyunca çarşaf gibi olmuş, yıldızlar onu dinlemeye yeryüzüne inmişti. PUCK Hatırlamaz olur muyum. OBERON Ben görmüştüm, ama sen görememiştin. Soğuk ayla dünya arasında uçuşup duruyordu... Cupid yüzbin kalbi delip geçecek ateşli aşk okunu yayında gerdi ve batı tarafındaki tahtına kurulmuş bakireye doğru nişan alıp hedefe gönderdi... Ama kendi gözlerimle gördüm... Cupid'in ateşli oku ayın tertemiz sularında sönüp gitti... Cupid'in oku nereye atmak istediğini anlamıştım. Ama ok batıda boy veren bir çiçeğin üstüne düştü... Önceleri süt beyazı olan çiçek gönül yarası alınca morardı. El değmemiş bakireler o çiçeğe hercai menekşe derler... Git bana o çiçeği getir. Bu çiçeğin suyunu uyuyan birinin gözkapağına sürdün mü, kadın erkek farketmez, uyandığında ilk gördüğü canlıya aşık olur... Git bana o çiçeği bul ve su canavarının bir fersahlık yüzme süresi içinde burada ol.. PUCK Kırk dakikada devr-i alem eder burada olurum. (Çıkar.) OBERON Önce şu çiçiğin suyunu bir ele geçirelim, sonra da Titania'nın uyumasını bekleyelim. Ondan sonra da gözüne damlatıveririz... Ondan sonra uyanır uyanmaz bir arı mı olur yoksa arslan mı, ayı, kurt ya da her şeye burnunu sokan bir maymun... Titania bütün ruhuyla ona tutulacak... Onu kurtaracak iksir elimde, ama önce bana o oğlanı versin hele... Birileri geliyor, görünmez olalım, ne diyorlar bakalım. (Demetrius ile Helena girer.) DEMETRIUS Seni sevmiyorum, bırak peşimi! Lysander'la güzel Hermia nerede? Birini ben öldürmek istiyorum, öteki de beni öldürmek istiyor. Bana bu korulukta buluşacaklar demiştin. Geldim işte. Ama Hermia'ma kavuşamadım... hadi sen de çekil git, peşimi de bırak. HELENA Kaskatı kalbinle beni sen çekiyorsun... Ama çektiğin demir değil. Benim kalbim çifte su verilmiş bir çeliktir. Senin çekim gücün biterse ben de ancak o zaman seni takip edecek gücü kendimde bulamam. DEMETRIUS Seni ayartacak bir şey mi yapıyorum? Kulağına tatlı sözler mi fısıldıyorum? Hem sana açık açık söylemedim mi: Seni sevmiyorum! Seni sevemem! HELENA Sen bunları söyledikçe ben seni daha çok seviyorum. Ben senin sadık köpeğinim. Bani ne kadar çok pataklarsan ben sana o kadar yaltaklanırım... Beni köpeğin farzet, isteklerimi reddet, vur, ihmal et, aç bırak ama sana layık değilsem de bırak yanında olayım. DEMETRIUS Sabrımın ve nefretimin sınırlarını zorluyorsun! Seni görmek beni hasta ediyor! HELENA Beni de seni görmemek hasta ediyor! DEMETRIUS Alçak gönüllülüğü de abarttın yani... Hem senin gibi bir kız nasıl olur da gecenin bir vakti şehrin dışına çıkıp ıssız bir yerde kendini seni sevmediğini söyleyen bir adamın kollarına bırakır... Ya sana bir fenalık edersem, ya o paha biçilmez bekaretine zarar gelirse? HELENA Senin dürüstlüğüne güveniyorum... Hem benim senin yüzünü gördüğüm zamanlar gündüzdür benim için. Yani, bana göre henüz gece olmadı... Hem benim dünyam senin olduğun yerdir. Değil mi ki sen şu anda buradasın, benim dünyam da burası... Böyle olunca da ne ben yalnızım, ne de burası ıssız bir yer. DEMETRIUS Ben en iyisi buradan gidip bir yerlere saklanayım, sen de vahşi hayvanların insafına emanet ol. HELENA En vahşi hayvanın kalbi bile seninki gibi değildir... Haydi git bakalım, efsane de ters yüz olsun. Kaçan Apollo, kovalayan Defne olsun... Güvercin şahin avına çıksın, yumuşak başlı bir ceylan da son sürat kaplanın peşine düşsün... Kaçan yiğit, kovalayan korkak olsun... DEMETRIUS Burada kalıp senin saçmalıklarını dinleyecek halim yok. Bırak beni gideyim... Ama eğer peşimden gelirsen sana öyle kötülükler ederim ki aklın hayalin almaz. HELENA Zaten tapınakta, sokakta, tarlada her yerde bana kötülük ediyorsun. Ayıp değil mi Demetrius! Bir kadına böyle davranılır mı... Biz kadınlar erkekler gibi aşk için savaşmayı beceremeyiz. Biz erkekler peşimizden koşsun diye yaratılmışız, erkek peşinde koşmak için değil. (Demetrius çıkar.) Aşkından ölürsem cehenneme bile gitsem cennete gitmişim sayılır. (çıkar.) OBERON Yolun açık olsun güzeller güzeli. Seni bırakıp giden o alçak da daha ormandan çıkamadan senin peşine düşecek, merak etme. (Puck yine girer.) Hoş geldin aylak, söylediğim çiceği getirdin mi? PUCK Evet, işte burada. OBERON Versene o zaman. Sahilde her tarafı kekik, mor menekşe, tatlı, güzel hanımelleri, gonca güller ve yaban gülleriyle kaplı bir yer vardır... Geceleri bazan orada uyur Titania. Çiçeklerle dansedip sonra dinlenir. Hani periler sarınsın diye yılanlar bile derilerini burada sıyırırlar... İşte bu çiçeğin suyunu orada süreceğim Titania'nın gözkapaklarına... Ondan sonra gelsin olur olmaz hayaller... Sen de biraz al şundan korulukta dolaş bakalım... Atinalı şirin bir kız göreceksin. Yazık ki gönlünü kendini hor gören bir gence kaptırmış... Gözlerini bu çiçekle biraz yağla. Ama dikkat et, uyandığında ilk olarak bu genç kızı görsün... Adamı Atinalı kıyafetinden tanırsın nasılsa... Gözüne bol bol sür ki uyandığında kızın onu sevdiğinden daha çok sevsin kızı... İş bitince de ilk horoz ötmeden beni bul... PUCK Meraklanmayınız efendim, emriniz başım üstüne. (Çıkar.) PERDE II - SAHNE 2 (Ormanda başka bir yer. Titania maiyetiyle girer.) TITANIA Gelin, dansedelim, şarkı söyleyelim. Sonra, bir dakikanın üçte birinde, sonra bazılarınız gidip güllere musallat olan kurtlarla, bazılarınız da yarasalarla savaşmaya gitsin ve derilerinden küçük perilerime elbise diksin. Kalanlarınız da şu yaygaracı baykuşla ilgilensin. Ciyak ciyak bağırıp gecemizi berbat etmesin... Hadi bakalım, güzel bir ninni tutturun da dalayım derin bir uykuya, ondan sonra siz de doğru görev başına. (Periler şarkıya başlar) BİRİNCİ PERİ Çatal dilli benekli yılan, Dikenli kirpiler, görünmez olun Kör solucanlar, yanlış yapmayın Periler kraliçesi'nin yanına yanaşmayın. Bülbül, güzel sesinle bize güzel bir ninni söyle. Uyusun da büyüsün ninni.. Zarar görmesin, Dil uzamasın, göz değmesin, Mışıl mışıl uyusun ninni. Örümcekler uğramayın buraya, Uzun bacaklı böcekler gidin gidin Kara böcekler uzak durun Solucanlar, sürüngenler saldırmayın Bülbül, güzel sesinle bize güzel bir ninni söyle. Uyusun da büyüsün ninni.. BİR PERİ Haydi herkes yoluna, burada asayiş berkemal, İçinizden biri nöbet tutsun yeter. (Periler çıkar, Titania uyur.) (Oberon girer ve çiçeğin suyunu Titania'nın gözlerine sıkar.) OBERON Uyandığında ne görürsen gör, ona gerçek aşkla tutul. Aşkından eri, sarar, sol... Artık kedi mi olur, ayı mı yoksa sert kıllı bir domuz mu bilmem. Uyandığın zaman canımın cananı, iğrençlerin en iğrenci, korkunçların en korkuncu görünsün gözüne. (Çıkar.) (Lysander ile Hermia girer.) LYSANDER Canım sevgilim, ormanda dolanmaktan neredeyse bayılacaksın. Hem doğrusunu istersen ben yolu da kaybettim. En iyisi biraz dinlenelim. HERMIA Sen nasıl istersen Lysander. Hadi kendine yatacak bir yer bul, ben de başımı şu tümseğe koyup biraz kestireyim. LYSANDER Bu çimenlik ikimizin yastığı olsun. İki gönül bir olunca iki yatak da bir yatak olmaz mı? HERMIA Hayır sevgili Lysander, bir tanem, sevgilim, şöyle uzağa uzan biraz, çok yakınıma gelme. LYSANDER Beni yanlış anlama sakın, masum aşkıma güven. Aşkı anlatmak için aşk dili kullanılır. Yani, benim kalbim senin kalbinle birlikte atıyor, yani birbirine sadakat yeminiyle bağlanmış bu iki kalp zaten bir kalp sayılır. Bu durumda da yanına uzansam da uzanmayacağım daha ötesine... HERMIA Lysander bilmece gibi konuşmayı iyi beceriyorsun... Sen de beni yanlış anlama. Sana yalancı demeye ne terbiyem müsait ne de gururum. Ama aşkıma biraz saygın varsa biraz öteye uzan. Erdemli bir gençle el değmemiş bir bakirenin arasında bu kadarcık mesafe de olur artık. Hadi bakayım, can yoldaşım, iyi geceler. Hayatın boyunca, aşkın hiç eksilmeden, öylece kalakalsın.. LYSANDER Amin Amin. Dualarının gerçekleşmesi için ben de duacı olacağım. Ve bilesin ki ömrüm sadakatimden önce bitecek... İşte şuracığa uzanıyorum, Allah rahatlık versin. HERMIA Dualarının yarısı da duacına kısmet olsun! (Uyurlar) (Puck girer.) PUCK Bütün ormanı dolaştım ama hiçbir Atinalı'ya rastlamadım. Şu aşkı coşturan çiçeğin gücünü de kimsenin gözlerinde deneyemedim. Gece ve sessizlik.. Kim var orada... Atinalı gibi giyinen biri... Bu o olmalı... hani şu Atinalı bakireyi hor görüp benim efendimi kızdıran... Hah, işte kız da şuracıkta. Aşktan ve nezaketten yoksun, ruhsuz herifin yanına sokulamamış da rutubetli, leş gibi yere kıvrılmış uyumuş zavallı... Hödük! Çiçeği gözüne sıktım mı iş tamamdır. Uyandığında bu kıza delice aşık olacaksın ve aşk bundan sonra uyumana izin vermeyecek. Ben şimdi gidiyorum, Oberon beni bekler... Ben gittikten sonra da sana iyi uyanmalar. (Çıkar.) (Demetrius'la Helena koşarak girerler.) HELENA Dur! İstersen beni öldür ama dur sevgili Demetrius. DEMETRIUS Bak sana söylüyorum, çekil git. Etrafımda dolaşıp durma. HELENA Beni bu karanlıkta yalnız mı bırakacaksın? DEMETRIUS Bir adım daha atma. Ben buradan yalnız başıma gideceğim. (Çıkar.) HELENA Bu aşk takibi soluğumu kesti... Dua ettikçe kısmetim kapanıyor... Halbuki Hermiya yattığı yerde ne kadar mutludur şimdi. Onun gözleri hem kutsanmış hem de baştan çıkarıyor her bakanı... Nedir onun gözlerini bu kadar pırıltılı yapan bilmem ki... Tuzlu gözyaşları her halde, öyle olsa, benimkiler çok daha parlak olurdu... Hayır, hayır... Bir ayı gibi çirkinim ben. Bir canavarla karşılaşsam, canavar korkudan kaçıp gider. Yani Demetrius'un benden kaçmasında şaşılacak bir şey yok... Hangi hınzır aynaya baktım da onun gözleriyle kıyasladım gözlerimi bilmem ki!... O da kim? Lysander! Öldü mü, uyuyor mu acaba? Kan ya da yara görünmüyor... Lysander, yaşıyorsan uyan lûtfen... LYSANDER (Uyanır.) Seni uğruna ateşlerin üstünde yürürüm. Tenin saydam bir ayna gibi doğanın bütün sanatını yansıtıyor. Göğüs kafesinin içinde çarpan yüreği görebiliyorum... Nerede o Demetrius? Bu iğrenç ismi ve ona sahip olan cismi kılıcımla yok etmeyi ne kadar çok isterdim! HELENA Öyle konuşma Lysander, öyle konuşma. Ne yapalım o senin Hermia'na aşıksa... Hermia hala seni seviyor, mutlu ol.. LYSANDER Hermia'yla mutlu olmak mı! Hayır! Onunla geçen he dakikam için pişmanım şimdi! Hermia'yı değil, seni seviyorum Helena! Kim kuğu varken kargayı sever ki! Birazcık aklım varsa o akıl da seni üstün görüyor... Hiçbir şey mevsimi gelmeden gelişip serpilmez... Benim aklımın mevsimi de daha yeni geldi anlaşılan... Ne toymuşum, ama şimdi akıllandım. Bir insan ne kadar akıllı olabilirse o kadar akıllıyım şimdi... Gözlerim sana kilitlendi ve gözlerinde aşkın kitabından eşsiz sevda masallarını okuyorum şimdi. HELENA Benim yaradılışımda mutlaka bir hata var. Yoksa sen beni bu kadar aşağılayıp bu kadar hakaret etmezdin. Yetmedi mi, yetmedi mi beyefendi... Demetrius'un gözüne bir an olsun şirin görünmeyi beceremediğim gibi, bir de sen benim bütün yetersizliklerimi yüzüme vuruyorsun... Gelip bana kur yapıp ilan-ı aşk edip aklın sıra benimle alay ediyorsun... Şunu bil ki, ben seni gerçek bir centilmen zannederdim. Yanılmışım. Yazıklar olsun. Şu halime bak, biri durmadan aşkımı reddediyor, öteki de küfür eder gibi benimle alay ediyor... (Çıkar.) LYSANDER Şükür ki Hermia'yı görmedi. Uyu bakalım, bir daha da benim yanıma geleyim deme... Nasıl ki insan en sevdiği şeyi biraz fazla yese midesi ağzına gelirse, mensubu bulunduğu mezhebin yolundan saptığını anlayınca mezhebini terkederse, en çok aldanan en çok nefret eden olursa, benim gönlüm de senin aşkına doydu... Bütün sevgim de nefrete döndü.. Şimdi bütün gücümle Helen'in peşine düşüyorum. Aşkı bana yol göstersin! (Çıkar.) HERMIA (Uyanır.) Yardım et bana Lysander, yardım et... Kopar al şu göğsümde sürünen yılanı! N'oluyor bana böyle! Ne korkunç bir kabustu! Lysander, bak korkudan tir tir titriyorum. Yılan sanki göğsüme dalmış, kalbimi yiyordu. Sen de o zalim kalbimi yerken sırıtıyordun... Lysander! Nerdesin! Lysander! Aman Tanrım! Sesin soluğun çıkmıyor! Gittin mi yoksa! Ne bir ses ne bir söz. Beni duyuyorsan cevap ver. Konuş. Bak korkudan bayılacağım ama. Ses yok. Yakınlarda değilsin anlaşılan. Geliyorum ardından, seni mutlaka bulacağım... (Çıkar.) PERDE III SAHNE 1 Orman. Titania uyuyor. Quince, Snug, Bottom, Flute, Snout, ve Starveling girer] BOTTOM Herkes geldi mi? QUINCE Tamı tamına. Provamız için ne kadar uygun, ne kadar muhteşem bir yer burası! Şu yeşillik sahnemiz olur. Şu dikenlerin arkası da soyunma yeri. Tıpı tıpına Dük'ün karşısında nasıl oynayacaksak burada da öyle oynayacağız. BOTTOM Peter Quince,-- QUINCE Söyle bakalım delikanlı Bottom. BOTTOM Şu Pyramus ile Thisbe komedisinde hoş olmayan yerler var. Mesela, Pyramus kendini kılıcıyla öldürüyor. Hanımlar buna dayanamaz. Bu meseleyi nasıl çözeceksin? SNOUT Korku dolu bir sahne! STARVELING En iyisi ölüm sahnesini oyundan çıkartmak. BOTTOM Daha neler! Benim bu meseleyi halledecek bir çözüm önerim var. Bir giriş yazalım, diyelim ki, bu kılıçlar aslında kılıç değil, Pyramus da aslında ölmüyor. Hatta işi garantiye almak için "Ben Pyramus değilim, ben aslında dokumacı Bottom'um." diyeyim... O zaman ortada korku morku kalmaz. QUINCE Evet, bölye bir giriş yazsak iyi olur. Tabii ki sekiz altılık ölçüyle yazalım. BOTTOM Hayır. İki daha ekle... En iyisi sekiz sekizlik ölçüyle yazmak... SNOUT Peki bu hanımlar arslandan da korkmayacak mı? STARVELING Ben kesinlikle korkarım. BOTTOM Arkadaşlar, İyi düşünmek lazım. Allah muhafaza hanımların karşısına arslan çıkarmak korkunç bir şey olabilir... Dünyada arslandan daha korkunç bir hayvan daha yoktur. Bunu aklımızdan çıkarmamamız lazım. SNOUT Bir giriş daha yazılsın ve "Arslan da aslında Arslan değildir" densin. BOTTOM Hayır. Adını mutlaka söylemek lazım. Yüzünün yarısının da aslanın boynundan görünmesi şart. Aşağı yukarı da şöyle laflar etmeli... Hanımefendiler... ya da Pek muhterem Hanımefendiler... "Sizden bir ricam var..." Ya da... "Sizden bir dileğim var..." Hatta "Size yalvarıyorum..." Sakın korkmayın, sakın titremeyin. Bu can size feda olsun!.. Buraya arslan olarak geldiğimi sandıysanız, vay benim halime... Ama ben arslan marslan değilim. Bütün diğerleri gibi bir insanım ben de..." İşte tam bu noktada adını da söyler olur biter. "Bendeniz doğramacı Snug!" QUINCE Aynen böyle yapalım. Ama halledilmesi gereken iki mesele daha var. Birincisi salona ayışığını getirmek. Biliyorsunuz, Pyramus'la Thisbe ayışığında buluşuyorlar. SNOUT Oynayacağımız gece dolunay olmayacak mı? BOTTOM Takvim! Bir takvim! Takvime bakarak dolunay var mı yok mu anlarız. QUINCE Evet, o gece dolunay var. BOTTOM O zaman salondaki pencerelerden birini açık bırakırız, ay ışığı da oradan odanın içine girebilir. QUINCE Tamam. Ya da birimiz elinde fener ve dikenle içeri girer, "Hani, aya bakınca üzerinde elinde çalı olan bir adama benzer bir şekil vardır ya, işte ben, ayın yüzeyinde görünen elinde dikenli adamı temsil ediyorum bu oyunda." der... Bir de salonda büyük bir duvar olması lazım... Hikayeye göre Pyramus'la Thisbe duvarın çatlağından konuşuyorlar. SNOUT Salona asla duvar muvar getiremezsin. Öyle değil mi Bottom? BOTTOM Biri ya da diğeri de duvarı oynayacak demektir. Üstüne biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı herkes duvar olduğuna inanır. Pyramus'la Thisbe'nin fısıldaşacağı çatlak niyetine de parmaklarını şöyle yapar, olur biter. QUINCE Tamamdır, her şeyi hallettik. Gel, otur bakalım. Herkes rolünü prova edecek... Pryamus, sen başlıyorsun. Laflarını söyledikten sonra şuradaki çalılığa git. Ondan sonra da sırası gelen sahneye. (Puck arkadan girer.) PUCK Kafayı çeken buraya koşup artist kesiliyor galiba... İyi de Peri Kraliçesinin beşiğinin bu kadar yakınında ne işleri var ki... Bunlar bir oyun hazırlıyor... Bir kulak kabartalım hele, icabederse biz de oktör olup katılırız aralarına. QUINCE Konuş Pryamus... Thisbe, sen de hazır ol. BOTTOM Thisbe! Çiçeklerin çirkin kokusu QUINCE Çirkin değil, zengin... BOTTOM Çiçeklerin zengin kokusu: senin soluğun yanında yoksul kalır, canım Thisbe! Ama dur, bir ses duyuyorum... Sen burada beni bekle, hemen dönerim. (Çıkar.) PUCK Bu çalılık, bu çalılık olalı böyle Pryamus görmemiştir her halde... (Çıkar.) FLUTE Şimdi benim mi konuşmam gerekiyor. QUINCE Evet. Duyduğu bir sese bakmaya gitti, birazdan dönecek. FLUTE Ey, Nilüfer beyazı rengiyle dünyaya ışık saçan Pryamus... Delikanlıların en delikanlısı, safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı. Seninle, Pirus'un mezarında buluşalım... QUINCE Ninus'un mezarı! Be adam... Hem daha bu lafın sırası gelmedi ki... Bunu Pyramus'un bir sorusuna cevap olarak söyleyeceksin... Bütün rolünü bir kerede söyleyip bitiriyorsun... Sen "hiç yorulmayanı" deyince Pryamus girecek... Tamam mı... FLUTE Safkan atların en safkanı, hiç yorulmayanı... (Puck yine girer. Bottom da eşek kafasıyla girer.) BOTTOM Öyleyse, bu sırf senin içindir... Yalnız seninin Thisbem, yalnız senin! QUINCE Hikkat Garibesi! Ne acayip şey! Cinler çarptı bizi... Dua edin! Kaçın! Kaçın! İmdat! (Quince, Snug, Flute, Snout ve Starveling çıkar.) PUCK Bataklık, çalılık, fundalık farketmez... Yılanın deliğine de girseniz peşinizdeyim... Kimi zaman bir bir at olurum, kimi zaman bir tazı, domuz ya da kafası kopmuş bir ayı, ya da ateş... Kişnerim, havlarım, hırlarım, kükrerim ve yakarım... (Çıkar.) BOTTOM Bunlar niye kaçtılar ki? Bu mutlaka beni korkutmak için tezgazlanmış bir düzenbazlık... (Snout girer.) SNOUT Oh, Bottom. Sen değişmişsin, kendi gözlerimle görüyorum. BOTTOM Ne görüyorsun, eşşek kafalı! (Snout çıkar, Quince girer.) QUINCE Tanrı seni korusun Bottom! Tanrı seni korusun! Sen neye dönmüşsün böyle! (Çıkar.) BOTTOM Sanki anlamadım! Bana eşek muammelesi yapıyorlar... Yemezler. Akılları sıra beni korkutup buradan kaçıracaklar... Hiçbir yere gitmiyorum. Burada böyle bir aşağı bir yukarı yürüyüp duracağım... Bir de şarkı patlattım mı korkmadığımı anlarlar... (Şarkı) Kapkara bir horoz Gagası kirli sarı Ardıçkuşu gerçekleri anlatır Çit kuşunun tüyü... TITANIA (Uyanır.) Hangi melek beni çiçekten yatağımda uyandırıdı? BOTTOM (Şarkı) İspinoz, serçe, tarla kuşu bir de guguk kuşu başladılar mı şarkı söylemeye cesaret edemezler hayır demeye Zaten kim inanır bir kuşbeyinliye Kim yalan söyler ki, guguk kuşu ağlar durur. TITANIA Yalvarırım nazik ölümlü, bir daha söyle... Kulaklarım aşık oldu o notalara... Gözlerim şekli şemaline köle oldu... Söylediğin şarkı kanımı kaynattı, aklımı başımdan aldı... İlk görüşte aşk bu olmalı... Yemin ederim, seni seviyorum... BOTTOM Galiba, muhterem hanımefendi, eminim bunları söylemenizin mutlaka bir akla uygun sebebi vardır... Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse, bugünlerde akılla aşkın bir araya geldiği yok ama birileri ortaya çıkıp bu ikisini biraraya getirse iyi olacak... Arada bir iyi laf ediyorum... TITANIA Yakışıklı olduğun kadar zekisin de... BOTTOM İkisi de değilim. Şuradan kurtulacak kadar aklım olsun başka bir şey istemem. TITANIA Buradan gitmeyi de nereden çıkardın şimdi... Burada kalacaksın... İstesen de istemesen de... Beni öyle sıradan biri sanma, benim ülkemde dört mevsim bahardır... Ve madem ki ben seni seviyorum, benimle geleceksin demektir... Hizmetine periler vereceğim senin... Uçurumların dibinden mücevherler çıkaracaklar senin için... Sen çiçeklerin üzerinde uyurken en tatlı melodileri fısıldayacaklar kulaklarına... Ölümlü bedenini öyle arındırıp temizleyeceğim ki, bir ruh gibi gökyüzüne kanat açabileceksin... Bezelye Çiçeği! Örümcek Ağı! Pervane! Hardal Tohumu! (Bezelye Çiçeği, Örümcek Ağı, Pervane, Hardal Tohumu Girerler.) PEASEBLOSSOM Burdayım. COBWEB Ben de. MOTH Ben de. MUSTARDSEED Ben de. HEPSİ Nereye gidiyoruz? TITANIA Bu beyefendiye kibar ve nazik davranın... Gözüne hep şirin görünün... Onu kayısıyla besleyin... Bol bol çilek yedirin, kara üzüm, yeşil incir, kırmızı dut getirin ona... Arı kovanlarından bal çalın, bal mumlarından mum yapın, onları ateş böceklerinin gözlerindeki ateşle yakın... En renkli kelebeklerin kanatlarını yolun, yelpaze yapıp sallayın ki uykulu gözlerine girmesin ay ışığı... Ne derse evet deyin, her isteğine boyun eğin ve ona iyi davranın... PEASEBLOSSOM Merhaba ölümlü! COBWEB Merhaba! MOTH Merhaba! MUSTARDSEED Merhaba! BOTTOM Bana gösterdiğiniz yakın ilgi gözlerimi yaşarttı... Acaba ben de sizden isimlerinizi dilenebilir miyim? COBWEB Örümcek Ağı... BOTTOM Sizi çok daha yakından tanımak isterim sevgili Örümcek ağı... Parmağımı kesersem sizi mutlaka ararım... Sizin adınız nedir? PEASEBLOSSOM Bezelye çiçeği. BOTTOM Çok rica ederim valideniz yeşil bezelyeyle pederiniz kuru bezelyeye hürmetlerimi iletin... Sizi de daha yakından tanımayı çok isterim sevgili Bezelye çiçeği... Peki sizin adınız neydi? MUSTARDSEED Hardal tohumu. BOTTOM Sevgili Hardal tohumu, sizin ne kadar metin olduğunuzu çok iyi bilirim... Koskoca bir sığır bifteği ailenizden kaç kişiyi silip süpürmüştür ve siz bana mısın dememişsinizdir... Sizin akrabalarınız bana çok göz yaşına malolmuştur... Sizi de yakından tanımayı çok isterim Hardal tohumu... TITANIA Haydi, onu alıp benim kameriyeme götürün... Bana öyle geliyor ki ayın gözleri sulanmış... O ağladığında bütün küçük çiçekler de ağlar... yine biri iffetini yitirdi diye sızlanmaya başlar... Sevgilimin dilini bağlayın ve sessizce getirin onu bana... (Çıkar.) PERDE III - SAHNE 2 Ormanda başka bir yer (Oberon girer.) OBERON Titania uyandı mı acaba? Uyandığında gözüne görünen ilk yaratığa delice aşak olmuştur... (Puck girer.) İşte benim posta güvercini de geldi. Gel bakalım çılgın peri... Anlat bakalım neler oluyor bu tekin olmayan koruda? PUCK Kraliçe bir canavarla büyük bir aşk yaşıyor... Kraliçe kutsanmış kameriyesinde uyurken kalın kafalı, üstübaşı yamalı, kaba saba bir grup esnaf ortaya çıktı. Neymiş efendim, kuru ekmeğe talim edenler takımı Theseus'un düğün gününde oynanmak üzere bir oyunun provasını yapmaya gelmişler. Bu beyinsizlerin en beyinsizi de Pryamus oynamaya heveslenmiş... Bu, bir ara oyun icabı sahneden çıkıp oradaki çalılığın içine gizlendi. Ben de fırsat bu fırsat geçiriverdim eşek başlığını kafasına... Sıra bizimkinin lafına gelince çıktı ortaya yeni imajıyla. Ötekiler avcının namlusuyla göz göze gelmiş çil yavruları gibi kaçıştılar... Zıplayanlar mı istersin, yerde sürünenler mi, hepsi var... Derken aralarından biri "İmdat!.." diye bağırmaz mı... Sanki Atina'dan yardım gelecek... Adamların sinirleri iyiden iyiye zayıfladı. Korkuları da iyiden iyiye arttı... İyiden iyiye saçmalamaya başladılar. Fundalıklar, dikenler önlerini kesiyor, yerdeki bütün çalı çırpı elbiselerinin kollarını koparıyor ya da şapkalarını aşırıyordu... Ben de korkudan şaşkına dönmüş herifleri iyice bir sersemlettim... İşte tam o anda kraliçe gözlerini açtı... Karşısında da, yepyeni imajıyla güzeller güzeli Pryamus... Kraliçemiz bir eşekle, düzeyli bir aşk yaşıyor... OBERON Zarlar benim düşündüğümden de iyi gelmiş yani... Peki çiçekteki aşk zehrini, o delikanlının gözüne sürdün mü? PUCK İşlem tamam. Delikanlıyı uyurken buldum. Kızcağız da yanında uyuyordu. Yani uyandığı zaman mecburen ilk o kızı görecek. (Mermia ve Demetrius girer.) OBERON Saklanalım, işte o delikanlı bu. PUCK Kız bu kız da oğlan bu oğlan değil. DEMETRIUS Seni bu kadar seven birini nasıl böyle azarlarsın? Kötü sözler düşmanlar içindir. HERMIA Şimdilik yalnızca azarlıyorum, ama daha beterini de yapabilirim. Sana lanet etmediğime şükret. Eğer Lysander'i uyurken öldürdüysen, ellerine onun kanı bulaştıysa eğer, durma, beni de öldür. Güneş olmadan gündüz olabilir, ama o olmadan ben olamam. O beni uyurken bırakıp gidecek ha, olur şey değil. Buna inanacağıma dünyanın delineceğine ve ayışığının o delikten süzülüp öğle vakti dünyayı aydınlatacağına inanırım daha iyi... Sen onu öldürmesen o benim yanımdan asla ayrılmazdı... Zaten gözlerin cani gibi bakıyor... Acımazsız ve cansız! DEMETRIUS Cansız olmasam, cansız gibi bakabilir miyim... Acımasızlığınla, zalimce kalbimi delip geçtin... Beni öldürdün ama sen hala pırıl pırılsın, küresinde ışıldayan Venüs'sün... HERMIA Lysander'ime ne yaptın söyle! Nerede o? Sevgili Demetrius, ne olur onu bana ver. DEMETRIUS Leşini köpeklerime veririm daha iyi! HERMIA Hoşt köpek! Git! İtoğlu it! Sen bana nazik bir genç kız olduğumu unutturuyorsun! Onu öldürdün mü! Eğer öldürdüysen bundan böyle ortalıkta adam diye dolaşma artık. Tanrı aşkına bir kere olsun doğruyu söyle. Onu uyurken öldürdün, değil mi? Tabii, uyanıkken gözlerine bakmaya bile cesaret edemezdin. Aman ne marifet! Bir solucan, bir yılan da yapabilirdi bunu... Zaten bir yılan yaptı bu işi... Çatal dilli bir yılan! Dünyanın en aşağılık yılanı bile senin yanında masum kalır... DEMETRIUS Boşuna sinirleniyorsun... Lysander'in kanı elime bulaşmış değil, hem ölmüş de değil.. HERMIA Yalvarırım söyle, iyi mi bari... DEMETRIUS Söyledim diyelim, bundan benim menfaatim ne olacak? HERMIA Bir daha beni görmeme imtiyazı! Bir daha benim olduğum yerlere geleyim deme! Lysander yaşıyorsa da ölmüşse de sen bir daha benim karşıma çıkmayacaksın! (Çıkar.) DEMETRIUS Damarı tuttu, peşinden gitmenin anlamı yok. En iyisi burada biraz soluklanayım. Hem biraz uyursam içimdeki derin keder de biraz hafifler belki. (Uzanır ve uyur) OBERON Sen ne yaptın yahu! Büyük hata ettin. Gidip iksiri öyle birinin gözüne sürdün ki, hem aşık olması gereken aşık olmadı, hem de zaten aşık olanların pişmiş aşına su kattın... PUCK İşler kadere kalınca böyle oluyor işte... Boşuna değil demek ki, bir tek dürüst adama karşılık, milyon tane yemin üstüne yemin bozan muhteris düşüyor... OBERON Rüzgara nal toplatıp koruya koş da bir bak. Şu Atinalı Helena'yı bul. Aşkına yanmaktan, rengi ruhsarı soldu, hasta oldu. İçi kan ağlıyor kızcağızın... Onu buraya getir... Bu arada ben de bir iki numarayla bunun gözünü boyayayım da kız geldiğinde aşktan başı dönsün. PUCK Gidiyorum. Gidiyorum. Gittim işte... Dünyanın en hızlı oku yanımda çırak bile olamaz. (Çıkar.) OBERON Cupid'in okuyla vurulmuş şu mor çiçek ağır ağır gözbebeklerine çöküyor... Sevdiğini gördüğün zaman tıpkı gökyüzünde ışıldayan Venüs gibi, bütün pırıltısıyla gözlerini kamaştıracak... Uyandığında yanında bulacaksın onu, derdinin dermanını da ondan dilenirsin artık. (Puck girer.) PUCK Periler takımının kaptanı, Helena da geliyor, yanında da benim hatam olan genç. Aşkın bedelini ödüyor zaar. Sonuçta büyük gösteri başlıyor. Bu insanlar da amma budala oluyor... OBERON Gel şöyle... Gürültüleri Demetrius'u uyandıracak. PUCK İkisi bir kişiye ilan-ı aşk edecek... Ve bunların yaptığı akla hayale gelmez saçmalıklardan bize iyi eğlence çıkacak. (Lysander ile Helena girer.) LYSANDER Seni aşağılamak için ilan-ı aşk ettiğimi de nereden çıkarıyorsun. Aşağılayan biri ağlar mı hiç! Hem yeminler ediyorum hem de ağlıyorum baksana. Gözyaşları yalan söylemez. Her yaptığım, bir aşk madalyası gibi göğsümde taşıdığım bunca yemine rağmen, nasıl olur da yalan söylediğimi düşünebilirsin. HELENA Kurnazlıkta iyice ustalaştın. Gerçekler gerçeklere yenik düşüyor. Şeytan işi bunlar. Hermia'ya yeminler ediyordun, ne oldu o yeminlere? Ona ettiğin yeminlerle bana ettiğin yeminleri hangi ölçüye vurursan vur elde var sıfır. Hepsi yalan hepsi dolan. LYSANDER Ona nasıl yeminler ettiğimi anlayamıyorum. HELENA Onca yeminden sonra Hermia'dan vazgeçmeni de ben anlamıyorum. LYSANDER Demetrius onu seviyor, seni de hiç sevmiyor. DEMETRIUS (Uyanır) Oh, Helena, tanrıçam, güzellerin en güzeli, peri kızı! Bu gözleri hangi kelimelerle anlatsam bilmem ki... Kristal yanında çamur kalır. Kiraz dudakların insanı kışkırtıyor... Doğu rüzgarı, senin bir hareketinle donmuş karlarla bembeyaz olan Torosların dorukları, bir hareketinde kara kargaya dönüştürür. Pamuk Prenses, izin ver bir öpücükle mühürleyeyim aşkımı.. HELENA Canınız cehenneme! Gördüğüm kadarıyla beni eğlencenizin maskarası ediyorsunuz. Birazcık adam olsaydınız nezaket nedir bilirdiniz. Böyle incitmezdiniz beni. Benden nefret etmiyor musunuz? Ediyorsunuz tabii... Ama beni oyunlarınızın maskarası etmeseniz olmaz mı! Birazcık erkekliğiniz varsa -ki görünüşünüz öyle- nazik bir hanımefendiye böyle davranmazdınız. Yüreğiniz nefret doluyken ilan-ı aşk etmez, yeminler, abartılı övgüler düzmezdiniz... Hermia'nın aşkı için yarışırken, şimdi de Helena'yla alay etme yarışına düştünüz. Bir kızı ağlatıp inletmek ne kahramanlık, ne erkeklik! Genç bir kızın kalbini kırmak, üstüne üstüne gitmek, sabrını tüketmek de ne soylu bir davranış! LYSANDER Ne kadar kabasın Demetrius! Hermia'yı sevdiğini herkes biliyor. Sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bak şimdi, burada, bütün samimiyetimle, bütün kalbimle Hermiya'ya olan aşkımdan vazgeçtiğimi ilan ediyorum. Sen de Helena'dan vazgeç. Onu ölene dek seveceğim. HELENA Şaka olsun diye bu kadar nefes tüketilmez! DEMETRIUS Lysander, al Hermia'nı git. Onu bir zamanlar sevdiğimi sandımsa da vazgeçtim, bitti!.. Kalbim, bir süre onun konuğu olmuş o kadar. Şimdi ait olduğu yere, Helena'ya döndü ve sonsuza kadar da orada kalacak. LYSANDER Helen, bu saçmalıyor. DEMETRIUS Asıl saçmalayan sensin. Benim aşkımın yalan olduğunu sen nereden bileceksin ki! Ağzından çıkanı kulağın duysun yoksa karışmam... Bak, işte geliyor seninki. (Hermia girer.) HERMIA Karanlık bastırınca gözlerin görevini de kulaklar yapmaya başlıyor... İnsan ancak kulaklarıyla yolunu bulabiliyor. Seni gözlerimle değil, kulaklarımla buldum Lysander. Senini duymamı sağladığı için kulaklarıma ne kadar teşekkür etsem azdır... Yalnız anlayamadım, neden beni bırakıp gittin? LYSANDER Aşk git git derken insan nasıl durur ki olduğu yerde? HERMIA Hangi aşk seni benim yanımdan alıp götürebilir ki? LYSANDER Helena'nın aşkı! Durduğum yerde duramıyordum. Helena'nın geceyi aydınlatan yıldızlardan daha parlak gözleri bana yol gösterdi... Niye peşimden geldin? Anlamıyor musun, senden öylesine nefret ediyorum ki bir dakika bile yanında duramazdım. HERMIA Ağzından çıkanlar aklından geçenler değil tabii ki... Olamaz da... HELENA Harika... Bu da onlardan! Biri ikisi yetmedi, şimdi üçü birden alay ediyor... Günün modası benimle alay etmek anlaşılan... Yazıklar olsun Hermia... Kadir bilmez kız! Sende bu çetenin bir parçasısın demek... Sen de bunların oltasına yem oluyorsun... Seninle herşeyimizi paylaşırdık oysa... Saatlerce oturur dertleşirdik. Biz kardeşten ileriydik... Bir elmanın iki yarısıydık... Çocuk masumiyeti, okul arkadaşlığı unutuldu mu! Bütün bunlar unutuldu mu? Biz Hermia, seninle iki sanatçı olup bir dantel üzerine dünyada varolmayan bir çiçeği nakşetmiştik. Şarkıları aynı makamdan söylemiştik... Ellerimiz, seslerimiz, aklımız birdi bizim. Biz bir daldaki iki kiraz gibi birlikte büyüdük. Ayrı görünsek de kalbimiz bir atardı... Biz seninle bir kralın tacında iki tarafı da aynı olan figürdük... Ve şimdi sen bu ikisiyle bir olup eski arkadaşını hor görüp alaya mı alacaksın... Bu dostluğa yakışmaz, hele genç kızlığa hiç yakışmaz... Bu acıyı yalnız ben yaşasam da, bütün kadınlar adına seni kınıyorum. HERMIA Senin bu kışkırtıcı sözlerin beni şaşkına çevirdi... Benim seni aşağıladığım falan yok... Asıl sen beni aşağılıyorsun. HELENA Yüzümü gözümü övüyormuş gibi yapıp benimle alay etsin diye Lysander'i peşime takan sen değil misin! Öteki aşığın Demetrius'a ne demeli... Beni durmadan itip kakan Demetrius gitmiş yerine bana "tanrıça, peri kızı, ilah, nadide, kıymetli, kutsal" diyen Demetrius gelmiş... İnsan nefret ettiği kişiye bu lafları niye söylesin ki! Tabii ki senin kışkırtmanla... Niye, çünkü bütün ruhu senin aşkınla dolu, senin bir dediğini iki etmez... Ne yapayım, senin kadar cezibeli değilim işte... Ne talihim var ne de bir sürü aşığım... Kimse beni sevmiyor, herkes alay ediyor... Sen de acıyacağına hor görüyorsun. HERMIA Ne demek istediğini anlayamıyorum. HELENA Ah! Devam edin bakalım, yalancıktan üzüntülü görünün. Arkamı döndüğümde nanik yapın. Birbirinize kaş göz edin. Sonsuza kadar eğlenin benimle. Sizde biraz görgü, biraz merhamet, biraz nezaket olsaydı, bana böyle davranmazdınız... Ama tabii ki kabahat bende, ölseydim, ya da kaybolup gitseydim benimle böyle alay edemezdiniz. LYSANDER Dur sevgili Helena. Beni bağışlaman için yalvarıyorum. Aşkım, ruhum, canım Helena. HELENA Oh, harika! HERMIA Bir tanem, lûtfen onunla alay etmekten vazgeç. DEMETRIUS Lysander! Onun yalvarmaları işe yaramazsa ben bu işi zorla yaparım. LYSANDER Sen istediğin kadar tehdit et, o istediği kadar yalvarsın, benim için farketmez! Helena! Seni seviyorum. Seni kaybedersem kaybedeceğim şey üzerine, hayatım üzerne yemin ederim ki seni seviyorum! DEMETRIUS Ben seni onun hiçbir zaman sevemeyeceği kadar çok seviyorum! LYSANDER Ya sözünü geri al ya da kanıtla! DEMETRIUS Gel öyleyse, hadi! HERMIA Lysander, söyler misin, nereden çıktı bütün bunlar? LYSANDER Çekil başımdan, pis sürtük! DEMETRIUS Sözüm ona senden kurtulup benimle döğüşecek! Hadisene, muhallebi çocuğu, gel de dövüşelim! LYSANDER Çek ellerini üstümden, nankör kedi! İğrenç yaratık! Bırak beni yoksa bir yılan gibi savurur yere çalarım seni! HERMIA Sen nasıl oldu da böyle kabalaştın anlayamıyorum? Nasıl bu kadar değişebilirsin ki! Sevgilim... LYSANDER Sevgilim deme bana! Aşağılık sürtük! Haşarat zehiri! Pislik! Defol! HERMIA Bu bir oyun falan mı yani? HELENA İyi bildin, tıpkı seninki gibi bir oyun! LYSANDER Demetrius, sözümü tutacağım haberin olsun! DEMETRIUS Keşke benim de senin gibi bir ayakbağım olsaydı... Ama bu kadar zayıf bir bağdan kurtulamadığına göre senin sözünü tutacağına inanmıyorum! LYSANDER Ne yapayım peki? Kemiklerini mi kırayım yani? Ya da onu öldüreyim mi? Ondan ne kadar nefret edersem edeyim, içimden canını acıtmak geçmiyor.. HERMIA Daha ne kadar canımı acıtabilirsin ki! Benden nefret ediyorsun demek! Ama neden? Sana ne oldu sevgilim? Ben Hermia değil miyim? Sen de Lysander? Şimdi de senin beni sevdiğin zamanki kadar güzelim. Bir gece içinde beni hem seviyorsun, hem de terkediyorsun. Tanrı korusun, beni hepten mi terkettin yoksa? LYSANDER Nihayet anlayabildin! Artık seni görmek bile istemiyorum. Benden ümidini tamamen kes artık! Sana son defa söylüyorum. Senden nefret ediyorum! Ben Helena'yı seviyorum! HERMIA Demek öyle! Seni aşşağılık sahtekar! Seni tohumu bozuk! Seni aşk hırsızı! Demek gecenin bir vakti aklına girip benim sevgilimi baştan çıkarırsın demek ha! HELENA Harika! Sende hiç utanma arlanma kalmamış, Nazik ve mahçup bir kız olmasam sana senin dilinde cevap verirdim... Seni kalpazan, seni alçak kukla! HERMIA Alçak mı? Alçak kukla ha! En sonunda bunu da söyledin! Anlaşılan şimdi de birbirimizin boyunu posunu konuşacağız! Hanımefendi boyuyla kişiliği arasında bağ kuruyor demek ki... Boyu uzun diye kişiliğini de yüksekte görüyor... Ben aşağılarda olduğum için bu beyefendinin gözünde yüceldiniz anlaşılan. Alçakmışım, söyler misin ne kadar alçağım ha!.. Bak boyum kısa olabilir ama tırnaklarım gözlerini oyacak kadar yükseğe çıkabilir haberin olsun. HELENA Yalvarırım beyler, benimle alay etseniz de onun beni hırpalamasına izin vermeyin. Ben küfür etmesini bilmem. Şirretlikten de hiç nasibim olmamıştır... Rica ederim bana zarar vermesine engel olun. Boyuna posuna bakmayın, benim ona gücüm yetmez, HERMIA Bak hala boy pos diyor! HELENA Canım Hermia, yalvarırım kızma bana. Ben seni her zaman çok sevmişimdir. Sana hiç ihanet etmedim. Yalnızca bir kere, o da Demetrius'a olan aşkımdan sizin bu ormana kaçacağınızı söyledim o kadar. O senin peşinden geldi, ben de onun... Demetrius da beni azarlayıp, tehdit edip duruyor. İtip kakıyor, hakeret ediyor ve öldürmekle tehdit ediyor... Eğer şimdi gitmeme izin verirsen bütün ahmaklıklarımı da yüklenip Atina'nın yolunu tutarım ve senin peşini de bırakırım... Lûtfen bırak gideyim, ne kadar aptal bir durumda olduğumu görmüyor musun? HERMIA Çek git, sana kim engel oluyor ki? HELENA Gidiyorum, ardımda yalnızca aptal kalbimi bırakıyorum. HERMIA O aptal kalbini Lysander'a mı bırakıyorsun? HELENA Demetrius'a tabii ki. LYSANDER Korkma Helena, sana hiçbir şey yapamaz... DEMETRIUS Tabii ki yapamaz, hatta sen ona yardım etsen bile.. HELENA Öfkelendiği zaman tırnakları ne kadar sivri olur bilemezsiniz. Okuldayken herkesin korkulu rûyasıydı o. Ufak tefektir ama çok azgındır. HERMIA Şimdi de ufak tefek diyor! Alçak ya da kısa demiyor ama ufak tefek diyor! Ben bu hakaretlere tahammül etmez zorunda mıyım! Bırakın beni, şunun işini bitireyim. LYSANDER Ufaklık, çekil artık ayak altından. Boyundan posundan utan. Şu kadarcık boyun var, türlü türlü huyun var! DEMETRIUS Seni hor gören birine yardımcı olmaya ne kadar heveslisin! Helena'yı rahat bırak, adını bile anma. Onu savunmaya falan da kalkma. Öyle şefkatli gibi görünmeye de kalkma, yoksa seni fena yaparım. LYSANDER Demetrius, bak, artık beni tutan falan da kalmadı. Görelim bakalım Helena'yı kim daha fazla seviyormuş... Artık hesaplaşabiliriz. Yüreğin yetiyorsa peşimden gel... DEMETRIUS Peşinden gelmek mi? Hadi oradan, yan yana gidelim... Yürü... (Lysander ile Demetrius çıkar.) HERMIA Bu iş senin yüzünden uzadı... Artık kısa kessek iyi olur... Dur, kaçma! HELENA Sana hiç güvenim kalmadı. Artık senin yanında kalamam. İş dalaşmaya geldi mi ellerin benim ellerimden daha uzundur. Ama iş kaçmaya geldi mi de benim bacaklarım seninkilerden uzundur. (Çıkar.) HERMIA Çok şaşkınım, ne söyleyeceğimi de bilemiyorum. (Çıkar.) (Oberon ile Puck girer.) OBERON Bütün bunlar senin yüzünden. Ya aklın bir karış havada ya da mahsus yapıyorsun... PUCK İnan bana gölgelerin kralı, karıştırdım... Sen bana Atinalı gibi giyinmiş kuşanmış bir genç var, onu bul ve çiçeği gözüne sür dedin, ben de öyle yaptım... Benim kabahatim ne? Hem fena mı oldu, iki genç kapışacak, bize de eğlence çıkacak işte... OBERON Şimdi bu aşık iki genç kapışacak yer arıyor. Hadi bakalım hoppa cin, geceyi iyice bir koyulaştır bakalım, ortalığı öyle bir sis bürüsün ki yıldızlar falan görünmez olsun. Herkes yolunu kaybetsin, kimse kimsenin yoluna çıkmasın... Önce Lysander'ın sesini taklit edip Demetrius'u şu tarafa çek, sonra da Demetrius'un sesini taklit edip Lysander'i bu tarafa... İkisi de birbirini takip ediyorum sanıp başka başka yollara sapsınlar... Ta ki ikisinin de gözlerini uyku bürüyene kadar... İkisi de uyuduktan sonra çiçeği Lysander'ın gözüne sıkarsın... Bu çiçeğin sihri bütün yanlışları düzeltir... Uyandıklarında bütün bu maskaralığın bir rûya olduğunu düşünsünler... Ondan sonra birbirlerine sonsuza kadar aşk yeminleri edip hiçbir şey olmamış gibi şehre dönsünler... Sen bu işle uğraşırken ben de gidip kraliçeyi bulup şu hintli oğlanı bir almaya çalışayım... Oğlanı elinden aldıktan sonra da çiçeği gözüne sürüp onu o eşşek kafalıdan kurtaralım... PUCK Peri efendim, elimizi çabuk tutsak iyi olacak. Gecenin hızlı ejderleri bulutları aralamaya başladı bile. Sabah Tanrıçası'nın habercisi parıldadı parıldayacak. Etrafta dolaşan hortlaklar bu parıltıyla birlikte çoktan kurtlu mezarlarına geri dönmüşlerdir. Çünkü onlar, utançları aydınlıkta görünür diye hep gecenin karakaşlarının altına saklanırlar. OBERON Ama biz o hortlaklara benzemeyiz... Ben sabahları da boy göstermişimdir dünyada. Bir ormancı gibi doğu kapısı alevden kıpkızıl olana dek korulukta gezinebilirim. Ya da tuzlu yeşil buhurların Neptün'ün kutsanmış ışıklarıyla sarıya dönüşüne kadar... Ama bu günün işini yarına bırakmayalım ve gün doğmadan bu işi bitirelim... (Çıkar.) PUCK Bir aşağı bir yukarı / bir aşağı bir yukarı / kaldırıp indirmekten yiyecekler kafayı / var mı kafa tutacak bana / ne şehirde ne kırda / bir aşağı bir yukarı / kaldırıp indirmekten yiyecekler kafayı... Hah, işte biri geliyor... (Lysander girer.) LYSANDER Nereye sıvıştın "şerefli" Demetrius... Hadi cevap versene... PUCK (Demetrius taklidiyle) Buradayım, yalancı pehlivan! Asıl sen neredesin? LYSANDER Dürüstçe dövüşelim... PUCK Gel öyleyse peşimden. Açıklık bir yere gidelim... (Lysander sesi takip ederek çıkar.) DEMETRIUS (Girer.) Lysander, konuşsana... Yine mi kaçtın korkak! Konuşsana! Çalılara mı gizlendin? Hangi deliğe girdin? PUCK Seni korkak, yıldızlara mı bağırıp çağırıyorsun? Çalı çırpıyla mı savaşacaksın yoksa? Ortaya çıkmayacak mısın? Gel bakalım ödlek herif, çık ortaya bacaksız... Çık da sopayı ye... Sana kılıç çekecek değilim, değmez... DEMETRIUS Orda mısın? PUCK Sesime gel... Gel de hangimiz erkeğiz çıksın ortaya... (Çıkar.) LYSANDER (Girer.) Yahu, hem kaçıyor, hem de orada mısı diyor... Sesi var kendi yok ortada... Biraz ışık olsa enseleyeceğim zibidiyi... Ben ne kadar hızlı kovalasam, o alçak kanatlanmış, benden hızlı uçuyor... Nefesim tükendi... Bu karanlıkta kovalamacanın alemi yok... Biraz oturup soluklanayım... (Uzanır.) Gel nazik gündüz gel... Birazcık ışık olsun yeter bana... O Demetrius alçağını bulup intikamımı alacağım... (Uyur.) PUCK (Puck ve Demetrius girer.) Hey, hey, korkak... gelsene... DEMETRIUS Birazcık yüreğin varsa bekle beni.. Hileyle hurdayla kaçıp duruyorsun... Çünkü karşıma çıkmaya cesaretin yok senin... Hadi, çık ortaya... Nerdesin! PUCK Burdayım ya... Burdayım... DEMETRIUS Karanlıktan istifade benimle alay ediyorsun... Gün ışısın o suratını bir göreyim, bütün bunların hesabını vereceksin bana... Şimdi git, seni kovalayacak halim kalmadı... şuraya uzanıp dinleneyim biraz. Gecenin hayrı gündüzün şerrinden iyidir... Sabah olsun sen görürsün... (Uzanır, uyur.) HELENA (Girer.) Ah bitkin gece, uzun ve bezgin gece... Bitir şu bitmez saatleri, doğudan doğru huzurla parla. Yolumu aydınlat ki evime döneyim ve kurtulayım şu şer çetesinden. Uyku sen de gel ve kapa gözlerimi ki kendimden bile kurtulabileyim. (Uzanır, uyur.) PUCK Hala üç kişi... Bir kişi daha lazım... İki kız iki oğlan toplam dört kişi olacak... İşte geliyor, bezgin ve üzgün. Aşk böyledir işte, kızları deli divane eder... (Hermia girer.) HERMIA Hiç bu kadar yorulup hiç bu kadar kahrolmamıştım. Her tarafımı dikenler çizdi, çiğ yüzünden sudan çıkmış balığa döndüm. Artık ne yürüyecek halim kaldı, ne de sürünecek. Ayaklarım artık beni dinlemez oldu... En iyisi sabah oluncaya kadar şurada dinleneyim. Kavga döğüş olursa da Tanrı Lysander'in kalkanı olsun. (Uzanır, uyur.) PUCK İyi uykular sana güzel kız. / Gözüne boca edince sihirli iksiri / her şey yoluna girecek. /(İlacı Lysander'in gözüne sürer.) Uyandığın zaman / her şey eskisi gibi olacak / eski sevgilinin tadı eskisi gibi olacak / Ve doğrulanacak o meşhur atasözü : davul çalar dengi dengine... Onlar erecek muradına, biz çıkacağız kerevetine. (Çıkar.) PERDE I - SAHNE I Aynı yer. Lysander, Demetrius, Helena ve Hermiya uyumaktadır. Titania ile Bottom girer. Yanlarında Peaseblossom, Cobweb, Moth, Mustardseed ve diğer periler girer... Öteki taraftan da görnmeden Oberon... TITANIA Gel, şu çiçeklerden yapılmış yatağa otur. Güzel yanaklarından makas alayım, muhteşem kafana güllerden taç takayım. Sonra da bir öpücük kondurayım o görkemli kulacıklarına, benim biricik komik aşkım. BOTTOM Bezelye çiçeği nerede? PEASEBLOSSOM Burdayım. BOTTOM Kafamı kaşı... Örümcek Ağı Beyefendi neredeler? COBWEB Buradayım... BOTTOM Örümcek Ağı Beyefendi... Hemen silahınızı alın ve gidip benim için bir bal arısı öldürün. Ondan sonra da bal peteğini bana getirin... Aman dikkatli olun da balları üstünüze başınıza dökmeyin... Sayın Bay Hardal Tohumu neredeler acaba? MUSTARDSEED Buradayım. BOTTOM Elden gel Hardal Tohumu beyefendi, sizin nezaketiniz de beni bıktırdı yani... MUSTARDSEED Emrinize amadeyim efendim. Buyrun... BOTTOM Şu örümcek ağının kafamı kaşımasına yardım edin... Bu aralar bir berbere gitsem iyi olacak galiba. Yüzümü kıllar bastı... Cildim çok hassas tabii, kaşındırıyor... TITANIA Bir şarkı dinlemek ister misin canımın cananı? BOTTOM Müziğin güzelinden çok anlarım. Hadi bakalım, çalınsın, tencere tava ne varsa... TITANIA Peki aşkım, bir şeyler de yemek ister misin? BOTTOM Şöyle bir demet dört yapraklı yonca olsa da hatur hutur yesem... Ama tabii hiç bir şey kuru samanın yerini tutmaz. Canım saman, güzel saman, seni yerim her zaman... TITANIA Benim gözüpek bir perim var, şimdi hemen gider sana sincapların istiflediği taze cevizlerin hepsini alıp gelir. BOTTOM Şöyle bir avuç bezelye olsa daha iyiydi ama neyse boşver. Söyle de şunlara beni rahat bıraksınlar. Üstüme fena halde uyku çöktü. TITANIA Uyu o zaman, ayaklarımı beşik yapar seni sallarım. Periler, kaybolun... (Periler çıkar.) Sarmaşıkla hanimeli kavuşsun böylece. Ah bilsen seni ne çok sevdiğimi, aşkından nasıl deliye döndüğümü... (Uyurlar, Puck girer.) OBERON (Öne gelir.) Hoşgeldin sevgili Robin. Şu güzelliği görüyor musun? Dangalak mangalak ama çok şirin görünüyor. Biraz önce ağaçların arkasında yanındaki iğrenç gerzek için rengarenk çiçekler topluyordu. Bastım fırçayı ve bozuştuk. Herifin kıllı alnına güzel kokulu taze çiçeklerden yapılma bir taç taktı. Doğunun incilerine benzer çiğ damlaları kendi utancına ağlayıp sızlamaya koyuldu... Olup biteni kraliçenin başına kaktığım zaman da yumuşak başlı bir ifadeyle benden şefkat dilenmeye kalktı. Ben de hemen o oğlanı istedim... Hemen kabul etti ve perilerinden birini oğlanı benim Periler Ülkesindeki kameriyeme götürmekle görevlendirdi. Ee, artık madem çocuk benim yanımda, kraliçenin gözündeki perdeyi kaldırmanın zamanı gelmiş demektir. Sevgili Puck artık şu aptal aşığın kafasındaki zımbırtıyı çıkar. Uyandığı zaman da ötekilerle birlikte şehre dönebilsin. Buradaki herkes Atina'ya dönsün. Ve döndüklerinde bütün olup bitenlerin kazara görülmüş can sıkıcı bir rüya olduğunu düşünsünler. Ama en önce kraliçeyi azat edelim... Eskiden neysen o ol / eskiden ne gördüysen onu gör / bakireleri esirgeyen sihirli çiçekler esirgesin seni de / Hadi bakalım, uyan Titania, uyan güzel kraliçem.... TITANIA Oberon'um! Neler gördüm bilemezsin! Sözüm ona ben bir eşeğin gözlerine meftun olmuşum. OBERON Senin meftun orada yatıyor işte.. TITANIA Bütün bunlar nasıl geldi başıma? Ne kadar iğrenç görünüyor... OBERON Şimdi susalım... Robin, hadi, çıkar şunun kafasındakini... Titanya, hadi sen de müzik çal da bunların uykuları iyice ağırlaşsın, beş duyuları da körelsin bir süre.... TITANIA Müzik mi dedin? Müzik! Uyusun da büyüsün ninni... (Müzik) PUCK Ee, artık uyandığında dünyaya kendi sersem gözlerinle bakarsın... OBERON Müzik! Gel kraliçem / El ele tutuşalım / şu uyuyanların olduğu yeri bir güzel sallayalım. Yeniden dost olduk artık. Yarın geceki Theseus'un düğününde danseder onlara refah ve mutluluk dileriz. Bu aşık çiftler de orada olacak. Neş'e içinde eğlenip coşacaklar. PUCK Periler Kralı, duyuyor musun, sabahın habercisi tarla kuşu ötüyor... OBERON Öyleyse kraliçem, sessiz bir hüzünle gecenin gölgesinin peşine takılalım. Başıboş dolanan aydan hızlı dönüp devri alem yapalım. TITANIA Hadi o zaman, havalanalım. Uçarken de anlat bana bu gece olup biteni. Anlat bakalım ben nasıl uyuyakaldım bu ölümlülerin yanında... (Çıkarlar. Boru sesleri duyulur. Theseus, Hippolyta ve Egeus maiyetleriyle girerler.) THESEUS Hadi, biriniz gidin de ormancıyı bulun. Hazırlıklar tamamlandığına göre aşkım, tazılarımın şarkısını dinleyebilir. Bağlarını çözün de batı vadisine yollansınlar... Hadi... Şu ormancıyı da bulun artık! (Maiyetten biri çıkar.) Hadi sevgili kraliçem, biz de tepeye tırmanalım ve tazıların vadiden yankılanıp gelen seslerinin keyfini sürelim. HIPPOLYTA Bir keresinde Herkül ve Cadmus'la ayı avına katılmıştım. Yanımızda da muhteşem av köpekleri vardı. Öylesine büyük bir gürültüyle uluyorlardı ki, sanırsın gökler, pınarlar, etraftaki taş toprak bile onlara eşlik ediyor... Hayatımda bunca uyumlu bir kargaşa, bunca güzel bir gökgürültüsü duymadım. THESEUS Benim tazılarım da onlardan aşağı kalmaz... Koca kulakları yerlerdeki çiği süpürüp götürür. Sarkık gerdanlarıyla azgın boğalara benzerler... Avlanırken işi ağırdan alırlar ama iş ahenkli ses çıkarmaya geldiğinde sırasıyla dizilmiş çanlardan aşağı kalmazlar... Biraz yavaş olun, burada uyuyanlar da kim böyle? EGEUS Efendim, şurada uyuyan benim kızım... Bu Lysander, şu Demetrius, şu da Helena... Yalnız neden bir aradalar anlayamadım... THESEUS Neden olacak, Mayıs ayini için erken kalkmışlardır... Ya da bizim düğün törenimiz içindir... Söylesene Egeus, Hermia kimi seçtiğini bugün söyleyecekti, değil mi... EGEUS Evet efendim. THESEUS Gidin şu avcılardan birini bulup getirin de bir boru çalıp bunları uyandırsın... (Borular çalar. Lysander, Demetrius, Helena ve Hermia uyanıp ayağa kalkarlar.) Günaydın dostlarım, Aşıklar günü geldi geçti, Orman kuşları hala eş seçemedi herhalde... LYSANDER Bağışlayın efendim... THESEUS Hepiniz ayağa kalkın... İkinizin birbirinize düşman olduğunu sanıyordum, nasıl oldu da böyle can ciğer oldunuz? Kıskançlıktan kavgadan eser kalmamış, neredeyse sarılıp uyumuşsunuz. LYSANDER Efendim, Hala uyku sersemiyim, şaşkınlıktan kurtulabilmiş değilim... Buraya nasıl geldiğimi de bilmiyorum... Ama galiba buraya Hermia'yla birlikte geldim. Evet, evet, bütün amacımız şehirden ve şehir yasalarından uzaklaşmaktı... EGEUS Yeter! Yeter! Efendim, bu kadarı yeter! Ben yasaların Lysander'ın kafasına inmesini istiyorum... Göz göre göre kaçtılar... Sevgili Demetrius, bunlar ikimizi de kazıklayacaklardı. Az kalsın senin müstakbel karın, benim de sana verdiğim söz elimizden uçup gidecekti. DEMETRIUS Efendim, Helena ikisinin bu ormana kaçmalarıyla ilgili bütün sırları anlattı. Ben de öfkeyle peşlerine düştüm. Helena da aşkımdan benim peşime düştü... Ama sevgili efendim, ne olduğunu kavrayamadığım bir güç beni etkisi altına aldı ve Hermiya'ya duyduğum aşk bir kar güneşin altındaki bir kar tanesi gibi eriyip kayboldu... Şimdilerde çocukluğumda çok severek oynadığım süslü bir oyuncak benim için ne ifade ediyorsa onu ifade ediyor. Şimdi bütün bağlılığımla ve bütün kalbimle Helena'yı seviyorum. Gözüm ondan başkasını görmüyor. Varsa yoksa Helena... Bunu farketmeden önce hastaydım anlaşılan... Helena'yı Bütün tadım tuzum kaçıyordu... Ama artık iyileştim, ağzımın tadı da yerine geldi... Helena'yı seviyorum, arzuluyorum ve sonsuza kadar onun yanında olmak istiyorum. THESEUS Sevgili sevdalılar, şans yüzünüze gülmüş anlaşılan. Birazdan bunları ayrıntısıyla konuşuruz. Egeus, sen de artık inadından vazgeç... Bu çiftler de bizimle birlikte tapınağa gelecekler. Ve orada sonsuza kadar birleşecekler... Çoktan sabah oldu, bizim av işi de suya düştü artık. En iyisi artık hepberaber şehre dönelim de büyük şenliğimizde bol bol yiyip içelim... Hadi Hippolyta... (Hippolyta, Theseus, Egeus ve maiyeti çıkar.) DEMETRIUS Herşey gözüme ne kadar küçük, ne kadar silik görünüyor şimdi... Tıpkı başı dumanlı dağların doruklarındaki karlar gibi... HERMIA Herşey gözüme ikişer ikişer görünmeye başladı. HELENA Al benden de o kadar... Bir hazine gibi Demetrius'u buldum ama hâlâ benim mi değil mi bilemiyorum. DEMETRIUS Uyandığımıza emin misiniz? Sanki hala uykudayız ve bir rûya görüyoruz gibime geliyor. Dük biraz evvel buradaydı ve bize peşinden gitmemizi söyledi, öyle değil mi? HERMIA Evet, evet, babam da yanındaydı. HELENA Hippolyta da. LYSANDER Bize tapınağa gelin dedi... DEMETRIUS Öyleyse, öyleyse uyandık. Hadi gidelim. Rûyalarımızı anlatmaya yolda devam ederiz. (Çıkarlar.) BOTTOM (uyanır.) Repliğim gelince bana haber verin ki sahneye gireyim. Thisbe "Delikanlıların en delikanlısı..." deyince gireceğim. He ha hey be! Peter Quince! Flute! Körük tamircisi! Snout! Tenekeci! Starveling! Hay Allah, bir uyuduk hepsi toz olmuş. Acayip bir rûya gördüm... Ama bunu size anlatacak kadar eşek değilim tabii... Zaten anlatsam da kafanız basmaz... Şimdi ben sözüm ona şeymişim... Şeyle de şeşi şey etmişim... Dedim ya anlatsam da kafanız basmaz... Ama böylesini ne insan kulağı duymuştur, ne gözü görmüştür, ne eli tutmuştur, ne de dili tadına bakmıştır. Öyle bir rûyaydı ki bu, hiç bir yürek, hiç bir lisan bu olup biteni anlatmaya yetmez... En iyisi Peter Quince'i bulup bu rüyanın bir şarkısını yazdırmak... Adı da "Bottom'un dibi nasıl düştü" olacak, çünkü tam anlamıyla dibim düştü... Hatta bu şarkıyı Dük'e oynayacağımız oyuna ekledim mi köşeyi döndük demektir, hem de tam esas kızın öldüğü sahnede... (Çıkar.) PERDE 4 - SAHNE 2 Atina. QUINCE'in Evi. (Quince, Flute, Snout ve Starveling girer.) QUINCE Bottom'un evine birini gönderdiniz mi? Hala ortada yok mu? STARVELING Ne duyan var ne gören. Belki de hapse atmışlardır. FLUTE Gelmezse bu iş yatar. O olmadan kesinlikle beceremeyiz. QUINCE Mümkün değil. Bütün şehri didik didik edip arasan Prymus'u onun gibi oynayacak bir tek kişi bile bulamazsın. FLUTE Bu şehirde ondan yeteneklisini bulamazsın. QUINCE Evet, hem de çok iyi bir insandı, tam bir dönekti... FLUTE Dönek değil, örnek... Allah bizi bu boşboğazlılardan korusun. SNUG (Girer.) Beyler, Dük tapınaktan dönüyor. Onunla beraber iki üç çift daha evlenmiş. Şu oyunu oynayabilirsek yırtarız. FLUTE Ah sevgili yiğit Bottom! Yevmiyeyi kaçırdın işte. Ömür boyu maaşı kaçırdın işte. Sen Prymus'u öyle bir oynardın ki Dük sana ömür boyu kıyak maaş bağlardı... Şimdi asgari ücrete talim... (Bottom girer.) BOTTOM Neredesiniz delikanlılar, neredesiniz kanı deli akanlar? QUINCE Bottom! Şükürler olsun! Hiç gelmeyeceksin sandım... BOTTOM Beyler, size neler neler anlatacağım... Ama sakın nedir diye sormayın. Gerçi anlatırsam delikanlılık elden gider... Yine de size herşeyi aynen olduğu gbi anlatacağım... QUINCE Hadi, anlat, dinliyoruz Bottom. BOTTOM Bir tek kelime bile söylemem... Ama şu kadarını söyleyeyim ki, Dük yemeğini yedi... Hadi bakalım, hazırlanın. Sakalları sağlam iplikle bağlayın, ayakkabı bağlarınızı sıkı bağlayın. Birazdan sarayda buluşuruz. Herkes ezberini kontrol etmeyi unutmasın. Uzun lafın kısası oyunu oynuyoruz... Ne olursa olsun Thisbe'nin iç çamaşırları tertemiz olmalı. Aslan'ın tırnakları da upuzun olmalı, yoksa aslan çok şey kaybeder aslanlığından... Ve sevgili oyuncu arkadaşlarım, lûtfen soğan sarımsak yemeyin. Tatlı bir komedi oynayanın nefesi de hoş kokmalı... Evet beyler az laf çok iş, hadi iş başına... (Çıkar.) PERDE 5 - SAHNE 1 Atina. Theseus'un Sarayı... (Theseus, Hippolyta, Philostrate, Lordlar ve maiyet girer.) HIPPOLYTA Theseus, bu aşıkların anlattıkları ne kadar tuhaf, değil mi? THESEUS İnanılmayacak kadar tuhaf. Ben böyle masallara, peri hikayelerine hiç inanmam zaten. Böyle saçmalıkları ancak aşıklarla üşütüklerin beyni üretir. Aklı başında olanların karnı böyle şeylere toktur... Deliler, aşıklar bir de şairlerin hayal gücüne akıl sır ermez. Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz... Aşktan başı dönmüş bir çılgın da bir dudağı yerde bir dudağı gökte cadıyı güzeller güzeli Helen'e benzetir... Hele şairlerin gözleri, onlar fıldır fıldır döner yuvalarında. Akıllara durgunluk veren hayal güçleriyle ellerine kalem alıp, havadan sudan şeyleri bile kağıt üzerinde biçimlendirip hem isim hem de cisim verirler. Bu öyle güclü bir hayal gücüdür ki, küçücük bir keyif ya da neş'e buldu mu, bunu hemen akla uydurur. Tıpkı gecenin bir vakti bir çalı görürsün de, ayı zannedersin ya, aynen öyle işte. HIPPOLYTA Ama onların öyküsünü bütün gece boyunca dinledikten sonra anlattıklarının büsbütün hayal mahsülü olduğunu düşünmek mümkün değil. Her ne kadar inanılmaz, tuhaf da olsa anlattıklarında ilginç bir içtenlik var. (Lysander, Demetrius, Hermia ve Helena girer.) THESEUS İşte aşıklar geldi... Hepsi de neş'e ve sevinç içinde... Hep böyle neş'eli olun genç dostlarım, yürekleriniz hep böyle mutlulukla dolu olsun. LYSANDER Bunu bizden çok siz hakediyorsunuz efendim. Tanrı yolunuzu aydınlatsın, evinizden, yatağınızdan mutluluk eksik olmasın. THESEUS Ee, ne diyorsunuz, yemekten sonra yatana kadar üç uzun saatimiz var. Nasıl oyalanacağız bu sürede? Nerede bizim şenlikçibaşımız? Bizi eğlendirecek bir oyun, dans falan hazırlanmadı mı yoksa? Nasıl geçecek bu üç saat söyler misiniz? Philostrate nerede? PHILOSTRATE Buradayım efendim... THESEUS Söyle bakalım, bu akşam için elinde şöyle matrak bir şeyler yok mu? Bir oyun, bir müzik falan... Eğlencelik bir şeyler olmazsa bu tembel zaman geçmek bilmez... PHILOSTRATE İşte efendim, bu akşam için hazırlanan gösterilerin listesi... Okuyun ve hangisini isterseniz hemen o gelsin huzurunuza... (Bir kağıt verir.) THESEUS (Okur.) Harp eşliğinde Atinalı bir hadımın seslendireceği, "Centaurlarla Savaş". İşe yaramaz. Çünkü ben bu hikayeyi akrabam Herkül'ün zaferlerinden bahsederken anlatmıştım canım sevgilime... (Okur.) "Kafası kıyak Bacchanalların kalkışması ve kudurup Trakyalı şarkıcıyı telef etmeleri." Ben bunu daha önce görmüştüm. Tebai'yi fethedip döndüğüm zaman şerefime oynamışlardı. (Okur.) "Üç sanat güneşinin, dilenirken ölüp giden alimin ardından yanıp yakılması." Bu sert bir hicivdir. Düğün töreninin mana ve ehemniyetine uygun düşmez. (Okur.) "Genç Pyramus'la sevgilisi Thisbe'nin kısa ama hazin hikayesi." Acıklı ve matrak bir oyun... Hem acıklı hem matrak! Hem hazin hem kısa! Anlaşılan buz kadar sıcak, kar helvası kadar tatlı bir şey... Bakalım bu uyumsuzluk nasıl uyacak eğlencemize... PHILOSTRATE Efendim, topu topu on kelimelik bir oyun bu. Bildiğim en kısa oyun yani. Ama doğrusunu isterseniz bu oyun için on kelime de fazla... Bu da çok matrak tabi tabii... Çünkü o on kelimenin de hiç biri doğru yerde kullanılmıyor... Oyunun sonunda Pyramus kendini öldürdüğü için de acıklı demişler... İtiraf etmeliyim ki provalarını seyrederken gözlerim yaşardı... Oyuncu geçinenler öyle bir haldeydiler ki, onlara gülmekten gözyaşlarımı tutamadım. THESEUS Kim bu oyuncu geçinenler? PHILOSTRATE Şehrini esnaf takımı işte. Bugüne kadar iş yapmak için sadece ellerini kullanmışlar... Kafalarını da ilk kez sizin düğününüzde oynayacakları bu bu oyun için kullanmışlar. Oldukça zorlandıkları da kesin... THESEUS Bir görelim bakalım marifetlerini... PHILOSTRATE Değmez efendim... Size göre değil... Başından sonuna seyrettim. Hiç bir şeye benzemiyor. Hem de hiç bir şeye... İyi niyetle, azimle çalışıp didinmişler, olmayacak eziyet çekmişler ama sonuç sıfır. THESEUS Görelim, görelim.. Samimiyetle ve görev aşkıyla yapılan hiç bir işte kusur aranmaz. Haydi, söyleyin gelsinler... Hanımlar, sizde yerlerinize buyrun. (Philostrate çıkar.) HIPPOLYTA Görev aşkıyla bir işe girip de perişan olan insanları görmek benim hiç hoşuma gitmez... THESEUS Canım sevgilim, sen meraklanma, böyle bir şey olmayacak... HIPPOLYTA Yaptıkları beş para etmezmiş ama... THESEUS Beş para etmese de onlara teşekkür edelim... Nezaket bunu gerektirir... Onların hatalarını hoşgörerek eğleneceğiz... Görev aşkıyla yapılan iş başarısız olursa bize düşen emeğe saygı duymaktır, mamüle değil... Bir sürü yere gidiyorum ve beni kerli ferli adamlar karşılıyor... Hepsi de önceden itinayla hazırlanmış ve ezberlenmiş hoşgeldin nutukları çekmeye kalkıyorlar... Karşılarında beni görünce korkudan dizlerinin bağı çözülüyor, tir tir titreyerek cümlenin olur olmaz yerlerinde tuhaf vurgular yapıyorlar... Konuşmanın sonu gelmeden de sararıp soluyorlar ve sözleri boğazlarında düğümlenip kalıyor... İnan bana şekerim, bu sessizlik bile onlardan çok daha iyi hoşgeldin diyor bana... Bu ürkek ama mütevazı görev aşkı, benim için o kendini beğenmiş, çok bilmişlikten daha değerli... Büyük büyük laflardansa yalın bir kaç kelime beni çok daha fazla mutlu eder. (Philostrate girer.) PHILOSTRATE Yüksek müsaadelerinizle başlamaya hazırlar efendim. THESEUS Buyursunlar. (Borozanlar... Quince girer.) QUINCE Gücendirsek de sizi iyi niyetle, Gücendirmeye geldik sanılmasın asla, çünkü niyetimiz bu değil aslında... Basit marifetimizi göstermeye niyetlenip sonumuzu en başından belli ettik... Huzurunuza çıkmadan önce iyice düşündük taşındık. Eğlencelik olalım diye gelmedik buraya... Oyuncular yaptıklarıyla sizi utandıracak ve oyun bittiğinde ne öğrenmek istiyorsanız öğrenmiş olacaksınız... THESEUS Bu arkadaşın noktayla virgülle pek arası yok anlaşılan... LYSANDER Ne dur biliyor ne durak... Bütün laflarını freni patlak araba gibi yokuş aşağı salıverdi... Soylu efendim, anlaşılıyor ki konuşmayı bilmek yetmez, doğru konuşmayı da öğrenmek gerek... HIPPOLYTA Gerçekten de bir çocuğun düdüğü üflediği gibi oynadı... Gürültü etmeden on, ama nizam intizam sıfır... THESEUS Arap saçı gibi konuştu... Gerçi kimseye zararı yok ama karmakarışık... Evet, sırada ne var? (Pyramus, Thisbe, Duvar, Ayışığı ve Aslan girer.) QUİNCE - PROLOG Efendimler, nedir bu oyun diye meraktasınız... Ama meraklanmayın oyun bittiğinde her şey açığa çıkacak... Bu adam Pyramus'dur... Şu şirin hanımefendi de kesinlikle Thisbe olacak... Şu üstü başı kireç ve toz toprakla sıvanmış adam karşınıza aşıkları ayıran hain ve gaddar duvar rolünde çıkacak... Bu duvarda bir yarık var... Zavallı aşıklar bu yarıktan ancak fısıldaşabiliyor... Şurada elinde feneri, yanında köpeği ve dikenli çalısıyla duran adam da sizin için Ayışığını canlandıracak... Ayışığının oyunda ne işi var diye merak ediyorsanız şu kadarını söyleyeyim, aşıklar fingirdemek için ayışığında buluşurlar Ninus'un mezarında... Sadık Thisbe gecenin bir vakti sevgilisiyle buluşmak üzere yürürken yolda, Aslan adı verilen bu korkunç canavar çıkar karşısına... Kükrer, korkutur kızcağızı... Thisbe aslandan kaçarken pelerinini yere düşürür... Aslan kanlı ve iğrenç ağzıyla ısırır pelerini... Az sonra genç ve yakışıklı Pyramus gelir... Sadık Thisbe'sinin katledilmiş kanlı pelerinini görünce hançerini, o hainler haini hançerini çeker ve saplayıverir kaynayan kanıyla dolu böğrüne... Ve dut ağacının gölgesinde bekleyen Thisbe de Pyramus'un hançeriyle kıyar canına... Geri kalanı da uzun uzadıya Aslan, Ayışığı, Duvar ve aşıklar anlatsın size... (Quince, Flute, Snug ve Starveling çıkar.) THESEUS Çok merak ediyorum, bakalım aslan da konuşacak mı? DEMETRIUS Hiç meraklanmayın efendim, Bir eşek bunca laf ettikten sonra aslan mutlaka konuşur... SNOUT - DUVAR Bendenizin adı Snout, bu oyunda duvar rolünü ben oynuyorum... Ama bu duvar o sizin bildiğiniz duvarlardan değil. Bu duvarın bir yerinde bir çatlak mı, delek mi ne var, Pyramus'la Thisbe, yani aşıklar, sık sık gelip gizli gizli o aralıktan fısıldaşıp durdular. Bu kireç, bu toz toprak da benim gerçekten duvar olduğumu gösteriyor. Çatlak da işte bu... Ürkek aşıklar işte bu uğursuz delikten fısıldaşacak... THESEUS Kireç ve toztoprak yığını da ancak bu kadar konuşur işte... DEMETRIUS Hayatımda duyduğum en nükteli konuşma bu sevgili efendim... (Pyramus girer.) THESEUS Şişt, yavaş, Pyramus duvara yaklaşıyor... BOTTOM - PYRAMUS Ey suratsız gece! Ey zifiri karanlık gece! Ey gündüzün yokluğunu fırsat bilen gece! Ey gece! Ey gece! Korkarım Thisbe'm yeminini unuttu... Ve sen ey duvar, sevgili duvar, canımın içi duvar. Thisbe'min babasının mülküyle aramda dikiliyorsun... ama duvar, sevgili duvar, çatlağını açsan da içeri bir göz atsam... (Duvar parmaklarını aralar.) Teşekkür ederim zarif duvar... Tanrılar kalkanın olsun... Fakat o ne? Thisbe yok ortada... Alçak duvar, hiç bir mutluluk yok öte yanda... Lanet olsun beni aldatan her bir taşına... THESEUS Bana öyle geliyor ki içinde biraz duygu varsa duvar da onu lanetleyecek... BOTTOM - PYRAMUS Hayır efendim, öyle bir şey yok "Aslında ben, lanet olsun beni aldatan her bir taşına..." deyince Thisbe'nin girmesi lazım. Ben de duvarın aralığından onu göreceğim... Bütün bunları birazdan göreceksiniz. Her şey aynen dediğim gibi olacak... İşte Thisbe de geliyor... (Thisbe girer.) FLUTE - THISBE Ey duvar, beni Pyramus'umdan ayırdığın için ikide birde sızlandığımı duymuşsundur. Kiraz dudaklarımla kimbilir kaç öpücük kondurdum senin kireçli ve kıllı taşlarına... BOTTOM - PYRAMUS Bir ses görüyorum... Şu çatlaktan bakarsam belki de Thisbe'min suratını duyabilirim... Thisbe! FLUTE - THISBE Sevgilimsin, değil mi? Sevgilim olduğunu düşünüyorum... BOTTOM - PYRAMUS Ne düşünürsen düşün, ben senin cazibene kapılmış sevgilinim. Ve sonsuza kadar seninim. FLUTE - THISBE Ben de seninim, bu can bu bedende durdukça seninim. BOTTOM - PYRAMUS Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar FLUTE - THISBE Sevdiğim sen olmasan bu dünya neye yarar... BOTTOM - PYRAMUS Öp beni şu alçak duvarın deliğinden... FLUTE - THISBE Hep duvarın deliğini öpüyorum ama hiç seni öpemiyorum... BOTTOM - PYRAMUS Buluşmaya Ninnu'nun mezarına gelir misin hemen... FLUTE - THISBE Ne hayat kesebilir yolumu ne de ölüm, hemen geliyorum... (Çıkarlar.) SNOUT - DUVAR Benim rolüm böylece bitmiş oluyor... Yolcu abbas bağlasan durmaz... (Çıkar.) THESEUS Böylece komşular arasındaki duvar yerle bir olmuş oluyor... DEMETRIUS Bir duvarın böyle kafasına göre takılması hiç hayra alamet değil aslında. HIPPOLYTA Hayatımda duyduğum en salakça şey bu... THESEUS Böyle şeylerde en iyisi bile bir gölgedir aslında... En kötüsü bile kötü değildir... İnsan düşüncesi onları hoşgörebilir. HIPPOLYTA Hep biz düşünmek zorunda kalıyoruz ama, biraz da onlar düşünse ya... THESEUS Onları kendi gördüklerinden daha aşağıda görmezsek, adam yerine de koyabiliriz pekala. Bakın, işte iki üstün varlık sahneye çıkıyor, biri insan, biri aslan... (Aslan ve Ayışığı girer.) SNUG - ASLAN Yerde sürünen o korkunç fareyi görünce nazik yürekleri korkuyla dolan siz muhterem hanımefendiler, Aslan bütün hiddetiyle vahşice kükrediğinde sarsılıp titreyeceksiniz belki de... Bu durumda bilmenizde yarar var, benim adım Snug, işim marangozluktur. Yani ne aslanım, ne de aslanın kocası. Zaten aslanolsaydım da çıksaydım huzura, çok uzun sürmezdi uzanırdım mezara... THESEUS Ne kadar nazik bir canavar bu böyle, yüreği de sefkat dolu... DEMETRIUS Hakkını yemeyelim, bugüne kadar gördüğüm en iyi canavar bu... LYSANDER Bu aslan bir tilki kadar da cesur... THESEUS Doğru, bir kaz kadar da dikkatli.... DEMETRIUS Pek değil efendim. Bunun cesareti dikkatini sırtlayıp götüremez ama tilki kazı kapar götürür. THESEUS Kaz da tilkiyi kapıp götüremez... Neyse canım, biz onun dikkatini dikkate almayalım da ayışığını dinleyelim... STARVELING - AYIŞIĞI Bu fener ayı temsilen çıktı huzurunuza... DEMETRIUS Boynuzları kafasına takması daha doğru olurdu... THESEUS Hilal olmadığı için boynuzları görünmüyor daha.... STARVELING - AYIŞIĞI Bu fener ayı temsil ediyor... Ben de ayın üzerindeki adam gibi görünüyorum... THESEUS Bu çok büyük bir hata... Hiç inandırıcı değil. Çünkü adam fenerin üstünde olmalıydı. DEMETRIUS Mum yanarken buna cesaret edemez... Baksanıza kokusu buraya kadar geliyor... HIPPOLYTA Bu aydan çok sıkıldım, değişse de kurtulsak. THESEUS Baksanıza ışığı azalıp duruyor. İyisi mi nezaket bizde kalsın da sabırla bekleyelim, nasılsa birazdan ufalıp gider... LYSANDER Ay, devam et... STARVELING - AYIŞIĞI Bütün söylemem gereken, bu fener aydır. Ben aydaki adamım. Bu çalı süpürgesi benim çalı süpürgem ve bu köpek de benim köpeğim... DEMETRIUS Bu fener ay olduğuna göre, bütün bunların fenerin içinde olması gerekmez mi? Neyse canım, susalım. Thisbe geliyor... (Tphisbe girer.) FLUTE - THISBE İşte yaşlı Ninny'nin mezarı burada... Peki benim sevgilim nerede? SNUG - ASLAN (Kükrer.) Hırrr... (Thisbe kaçar.) DEMETRIUS İyi kükredin Aslan THESEUS İyi tüydün Thisbe... HIPPOLYTA İyi parladın Ay. Gerçekten de ne kadar güzel kükredi... (Aslan Thisbe'nin pelerinini didikler ve çıkar.) THESEUS İyi didikledin aslan LYSANDER Aslan da iyi korkuttu ama... DEMETRIUS Pyramus geliyor. (Pyramus girer.) BOTTOM - PYRAMUS Sevgili Ay, Güneşimsi ışıklarını saçtığın için teşekkür ederim sana... Pırıl pırıl parladığın için teşekkür ederim sana... Senin bu altın pırıltısı ışınların olmasaydı Thisbe'mi asla bulamayacaktım. Ama dur, nasıl olur! Zavallı kahraman! Bu ne büyük bir ıstırap! Gözlerim, görüyor musunuz? Bu nasıl olur, güzeller güzeli kuğum... Pelerinin nasıl kana bulandı böyle! Gel bakalım zalim kader! Gel! Gel! İnceldiği yerden kopsun! Vur kır parçala bu işi bitir! THESEUS İnsanın bir yakını öldü mü hep böyle olur. İnsan kahrolur... HIPPOLYTA İçin ezildi, çok üzüldüm bu adamın haline... BOTTOM - PYRAMUS Tabiat, ne olurdu aslanı yaratmasan! Bu aslan içinmdeki çiçeği koparıp attı... Hayır! Hayır! Dünyanın en güzel kadınıydın sen! Kimse senin gibi yaşamamıştır, kimse senin gibi sevmemiştir ve kimse senin gibi sevilmemiştir! Gözyaşlarım akın, hançerim paralayın Pyramus'un acılı göğsünü! Paralayın ki artık, Thisbe için atmayacaksa atmasın artık... (Hançeri kendine batırır.) İşte ölüyorum! İşte! İşte! İşte! Şimdi ölüyorum! Öldüm işte! Ruhum göğe yükseliyor! Kelimeler yetersiz, anlamı yok artık! Kelimelerin de ışığı söndü! Ay senin de ışığın sönsün artık! (Ayışığı çıkar.) Öl artık! Öl! Öl! Öl! Öl! Öl! (Ölür.) DEMETRIUS Bu ölümü yalınzca ölüm olarak nitelemek yetmez! Bu ölümün de ötesinde bir şey... LYSANDER Ötesinde mötesinde, iyi ki öldü, yoksa halimiz dumandı yani... THESEUS Bir hekimin yardımı olsa belki de iyileşir ve karşımıza bir eşek olarak çıkabilir. HIPPOLYTA İyi de bu ayışığı neden Thisbe gelip sevgilisini bulmadan çekip gitti? THESEUS Önemli değil, Thisbe yıldızların ışığında da sevdiğini bulabilir. İşte, geliyor. Anlaşılan bu oyun Thisbe de konuşmadan bitmeyecek... (Thisbe girer.) HIPPOLYTA Pyramus'un uzun uzun laf dinleyecek hali yok, umarım fazla uzatmaz... DEMETRIUS İkisi de aynı haltın soyu... Aralarında tek fark birinin erkek birinin kadın olması o kadar... Tanrı aklımıza mukayyet olsun... LYSANDER Güzel gözleriyle sevgilisini süzüyor... DEMETRIUS Hazır olun, sızlanma başlıyor! FLUTE - THISBE Uyuyor musun sevgilim? Ne! Öldün mü beyaz güvercinim? Ayağa kalk Pyramus! Konuş ! Konuş! Dilini mi yuttun? Ölmüş! Ölmüş! Güzel gözlerini, kara toprak mı örtecek? Bu dudaklar, kiraz burun, sarı papatya yanaklar gitti! Gitti! Aşıklar o pırasa yeşili gözler diye haykırın! Gel ey zalim kader! Gel! Gel! Kanı çekilmiş eller, gelin dondurun benim de kanımı! Yaşamak neye yarar sevgilimi hayata bağlayan ipekten halat koptuktan sonra! Yeter sus artık dilim! Gel ey hançer, gel de delik deşik et bağrımı! (Hançeri kendine batırır.) Elveda dostlarım, Thisbe bir daha dönmemek üzere gidiyor! Elveda! Elveda! Elveda! (Ölür.) THESEUS Cenazeleri kaldırmak Ayışığı'yla Aslan'a kaldı... DEMETRIUS Duvar da var... BOTTOM (Kalkar.) Hayır efendim, biraz evvel aşıkları ayıran duvar yıkıldı... Şimdi son sözü mü dinlemek istersiniz, yoksa bizim takımdan iki kişinin takdim edeceği dansı mı? THESEUS Sonsöz falan istemez. Sizi temin ederim oyununuzun özür dilenecek bir yanı yok. Asla özür dilemeyin. Zaten bütün oyuncular rahmetli oldu, özür dileyecek kimse kalmadı ki... Laf aramızda bu oyunun yazarı Pyramus'u bizzat kendi oynamalıydı... Oyunun sonunda Thisbe'nin diz bağıyla kendini asardı ve bu durum çok acıklı olabilirdi... Gerçi bu haliyle de çok acıklı... Hiç fena değil. Çok ilginçti doğrusu... Neyse, sonsözü falan boşverin de şu dansı görelim... (Dans.) Gecenin demirden dili onikiyi vuruyor... Artık aşıkların yatağa gitme, perilerin ortaya çıkma zamanıdır... Gece bu kadar uykusuz kalırsak, sabah da uyanamayız besbelli... Ne olursa olsun oyun bizi eğlendirdi ve gecenin ağırlığını hissettirmedi... Hadi artık, doğru yatağa sevgili dostlarım... Daha onbeş gün sürecek düğün şenliklerimiz cümbüşlerimiz... (Çıkar, Puck girer.) PUCK Şimdi aç aslan kükrüyor, kurt aya bakıp uluyor... Çalışmaktan ölmüş bitmiş çiftçi serilmiş yatağa horluyor. Eski çamlar bardak olurken baykuş uğursuz çığlıklarıyla zavallı adama korkunç kefenler gördürüyor rüyasında... Gecenin en karanlık saati. Ve mezarların kapısı ardına kadar açık. Hortlaklar kol geziyor ortalıkta... Ay ışığında parlayan, gün ışığında kaybolan biz periler için eğlence vakti artık... Fareler bile düğün evine girip neş'emizi bozamaz... Ben önden süpürgeyle geldim. Kapının arkasında toz vardır diye... (Oberon ve Titania maiyetiyle girerler.) OBERON Haydi, doluşun eve ve uyku mahmurluğundan sararıp solmuş ateşi harlansın. Bütün cinler, periler kendine bir dal bulup başlasın şakımaya ve raksetmeye... TITANIA Önce şarkıyı öğret bize, sonra söylemesi kolay. El ele verip söyleyelim peri şarkımızı, dansedip kutsayalım burayı... (Şarkı söyler, danseder.) OBERON Tanyeri ağırıncaya kadar, bütün başı boş periler bu eve doluşsun. Gerdek yatağını hepbirlikte kutsayalım. O yatakta ana rahmine düşenlerin talihi açık olsun. Üç aşık çift de sevgi yolunda yürüsünler ve mutlu olsun çoluk çocukları. Tabiat bu çocukları horgörmesin, yarasız beresiz, kusursuz olsunlar... Haydi periler atlayın bir çiğ tanesinin sırtına ve koyulun yola. Kutsanmadık oda kalmasın. Karşınıza çıkan her kim olursa olsun, huzurlu ve ve mutlu yaşasın... Gezin, dolanın ama gün doğmadan yanımda olun... (Oberon, Titanya ve maiyet çıkar.) PUCK Biz gölgeler incittikse sizi, bir düşünün ve hoş görün bizi. Hayaller arz-ı endam ederken siz de kestiriyordunuz ufaktan... Tamam, mevzuu biraz zayıftı, ama altı üstü bir düştü işte. Hanımefendiler, beyefendiler, sürç-i lisan ettikse izin verin düzeltelim. Pek çalışmadan, şansa da çıktıysak ortaya, siz yine de yılan diliyle eleştirmeyin bizi... Bir şans daha verin, düzeltiriz merak etmeyin... Yoksa bana yalancı deyin... Eğer hala dostsak alkışlayın, Robin her şeyi halleder merak buyurmayın |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |