Yaşlanmış
değil ,Yaşamış olmak
Geçen yıllarla birlikte değişen yaşam koşulları beğenilerimizi
alışkanlıklarımızı ve önceliklerimizi değiştirdi . Bunda yadırganacak bir şey
elbette yok .Yıllara demir atıp hareketsiz kalınamaz . Hareketsiz kalmak geri
gitmektir . Ancak zaman zaman eskiye özlem duyduğumuz , gözlerin hafif
nemlenerek dalıp gittiği de olmuyor değil . Her yaşadığımız gün kendine ait bir
güzellik barındırıyor , Buna rağmen zaman zaman ‘nerede o eski günler’ , ‘ah o
eski bayramlar’ şeklindeki duygu patlamalarımız oluyor . O günlerin özelliğinin
hep bizim daha genç olmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum . Eski bayramlar
derken çocukluğun , gençliğin özleminin ağır bastığını zannediyorum . Hep
eskiyi anarak yaşamak mümkün değil ,
Haydi o günlere dönelim desek hiçbirimizin samimiyetle geri dönmeyi kabul
edeceğini de sanmıyorum , ama anmak güzel .
Geriye dönük andıklarımız , yaşamın başındakilere ; ileriye dönük
veya güne uyarlanmış örnekler haline getirilebilir . Yalnız en önemli koşul
bunları anlatırken genç insana ‘ben senin yaşındayken ‘diye başlamayacaksınız
.. Bu kesinlikle itici hem de ön yargılı bir mukayesedir. Ben senden iyiydim
yada sen benden daha iyi şeylere sahipsin şeklinde yargıyla dinleyene
mağlubiyet hissi tattırmaya yöneliktir. Ve bence bizim kendi içimizdeki gizli
ezikliğin bir ifadesidir.
Hayatımda çok şey öğrettiğim çocuklarımdan aynı zamanda çok
şey de öğrendim ., aksi mümkün mü .? Bizim yaş gurubumuzdaki dostlarımdan
hangimiz bilgisayarda tıkanınca oğluuum.., baksana şuna ! acayip
acayip şeyler yazıp ekran sarı oldu yada kızııım şu telefona bir bakıver
halanın numarasını kaydetmiştim ama kaybolmuş.. yardım (aslında gizli imdat)
talebinde bulunmadık . Otomobil kullanmasını hem de bütün titizliğimle ve
birazda eziyet haline getirerek öğrettiğim çocuklarıma kaza yaptığımda telefon
edip.., Oğlum çalışıyor ama yürümüyor .. ne yapayım .? diye sorduğumda ;
turbo radyatörünü patlatmışsın baba sakin ol hemen geliyorum ..yada çekici
gönderiyorum cevabını duyunca nasıl ooh dediğimi aynı zamanda gururla hatırlıyorum
. Halbuki ben evin önünde , karteri açıp motor indirmeden segman atabilirdim
ihtiyar ‘Fiat’ıma .. ama ilerleyen zamanla gelişen teknoloji konu dışında
bıraktı.. Ben böyle tek örneğim .., veya tüm yaşdaşlarım böyle anlamına da
elbette gelmez.. Ama şunu da unutmayalım ‘çocuğumdan geri , babamdan ileriyim’
şeklinde izah edilebilen bir gelişim süreci doğru bir süreç olacaktır. Bu
görüşü doğrulatmak için ‘benden bu kadar’ diye durup , çocuğumuzun geçmesine
izin vermek şeklinde yapılan hile onun gelişimine vurulabilecek büyük ve ciddi
bir darbedir.. Her zaman iyi örnek olmak ve özellikle zor geçilen bir hedef
olmak çocuğumuzun gelişmesine destektir . Ancak geçildiğimiz anda da bunu
gururla kabul etmek gelişmişliğin önemli bir ifadesi olacaktır.
Bir kaç yıl evvel ciddi yağmış bir kardan sonra alt katta
kapanan merdivenleri kürekle açmaya çalışan rahmetli babamın sesini duyunca üst
kattan fırlamış , Baba ne yapıyorsun..? düşüp bir yerini kıracaksın
.. endişesi ve ifadesiyle babamın elinden küreği almış kürüyorken çatı
katındaki odasının penceresinden oğlum .. Baba ne yapıyorsun ..? diyerek gelip
küreği elimden almıştı.. Yaşadığım duyguları tam hala tarif edemiyordum .
Hoşuma giden bir şeyler vardı ama neydi:? Bir ara çocuktum , on saniye sonra
büyük olmuştum . Ama düşündüğüm için düşünüldüğüm için mutluydum.
Hatırlananlar hep güzel şeyler değil elbette .. Hatta belki
acı verici olanlar da var . Ama biz güzellerini hatırlamayı , diğerlerini
unutmaya çalışıyoruz.. Doğrusu da , insanca olanı da bu değil mi.? Ara sıra
geriye dönük güzellikleri hatırlamak , anlatıp paylaşmak , o günlere gidip
gelmek , bir tür ‘zamanda yolculuk’ değil mi.? şimdi ilkokula başlamak
üzere olduğum günlere dönüversem iyi olmaz mı ? O anları yeniden yaşasam
., gidenleri ansam ..
Evet evet iyi olur.. Haydi ‘ o günlere’ .. birlikte .
Büyüdüm .. okullu oluyorum.. Önemli adetlerimizden
biride okullar açılmadan önce o günkü adıyla önlük yaka takılıp
büyüklerin ziyaretine gitmek., Eller öpülecek , önceden hazırlanmış mendil
alınacak ve hep üst cepte üçgen şeklinde muhafaza edilecek , edildi
de.
Okula başlamanın çok ciddi bir şey olduğu ve paylaşılması
gerektiği düşünülüyordu ki öyleydi . Önlüğüm , yakam ve diğer her türlü
giysim , giysilerimiz annem tarafından evde dikilirdi.. Üstelik böylesi bir
olay için yeni kumaş alınmıştı . Genelde amacını yitirmiş ama eskimemiş
giysiler bozularak yenilenirdi.. Biraz mecburiyet biraz tutumluluk.. Belki de o
zamanın önemli göreviydi bir şeyi bozup başka bir şey yapmak..
Giyindim yakam takıldı .. Kendimi çok iyi ve önemli
hissediyorum . Otobüs durağına indik. Akbabaya Anneanneme ve dayılarıma
gideceğiz . Eskiden adliye , bugün Beykoz Vakfının olduğu yerdeki Yalıköy
durağında 11’i 20 geçe otobüsünü bekliyoruz .. Oldukça az vasıta geçtiğinden
başka şansımız yok . Annem bazen de teyzem , ağabeyimle beni durağın
karşısındaki parka getirir hava aldırırdı . Akbabaya geçen arabalar senin ,
Beykoz’a geçen arabalar benim olsun diye oyun oynardık .. Bazen birimiz 5
diğerimiz 3 olurdu , bazen de öbür türlüsü ., ama iki saatte geçen araba sayısı
sekiz bilemediniz onu geçmezdi . Otobüs iki ,üç tane var ve ağabeyimle hepsini
tanıyoruz . Isuzu tonner marka burunlu fener otobüsü geldi ... Zaten kocaman
burnunda adı yazıyor ve hareket etmediği zaman hastalıklı gibi hırrn hırrn diye
bir ses çıkartıyordu . Genellikle eskiyen kamyonlar Bursa’ya götürülüp otobüs
yapılırdı . Bu yüzden otobüs de akşamları Anadolu fenerine giderken yokuşu çok
zor ve ağır çıkar , yolcular inip muşmula toplar , sonra yine yoluna devam eden
arabaya binerlerdi .. Aslında bunu gördüğümü sanmıyorum . Muhtemelen
anlatılanlardan hafızama girmiş olmalı . Şoförü de annemin kuzeni olan Hikmet
dayı .. Posbıyıklı biletçi gelirken Hikmet dayı tamam tamam dedi, Annem olmaz
öyle .. derken biletçi uzaklaştı . Annem teyzesini sordu , ona ve eniştesine
selam yolladı. Hikmet dayı da ;‘enişteme selam söyle’ dedi . Akbabaya
varmamız 20 dakikadan fazla sürüyordu sanırım. Otobüsten inince de yaklaşık 15
dakika yürüyorduk.. Anneannemin evini görünce hep içimi bir sevinç
kaplamıştır.. Hele kendisini de uzaktan görünce içim titredi. Dünyanın en iyi
insanlarından biriydi.. Bahçeyi süpürürken terlemiş yüzünü yeldirmesinin ucuna
kurulayıp “hacım benim” diye sarıldı . Beni hep “hacım” diye severdi . ‘Aman da
okula mı gidiyormuş benim kuzum’ derken dalda bir sonbahar kuşu öttü ve
anneannem .. bak bak kuş da seni çok sevdi .. ‘ cicibey ’ , ‘cicibey ’
diye sesleniyor sana .. dedi . Dikkat ettim kuş hakikaten ‘cicibey’
diyordu ve o kuş , kuşlar hala ‘ cicibey ’ diyorlar . İsterseniz
rastladığınızda dikkat edin size de diyecektir muhtemelen ..
Anneannem o gün kuşa tembih etmiş ., Hep böyle öt ., çok yakıştı sana da
, oğluma da diye…iyiliğini incelik ,hassasiyet ve yaratıcılıkla süslemişti ...
Nur içinde yatsın..
İşte zaman yolculuğu … sadece ben mi yaptım yoksa birlikte miydik.
Belkide bir film seyrettik. Benim filmimde benim tanıdığım insanlar sizin
filminizde sizin tanıdığınız insanlar vardı . Ortak duygumuz bir sıcaklık hissi
olabilir mi..?
Anılarınız varsa ‘yaşlanmamış ,yaşamışsınızdır’… anılarınız varsa
‘anılacaksınız’ eminim
Bıraktığınız ‘sada’ hoş olsun .