Haydi dansa.. |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
smt-gnr
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 23.Ocak.2009 Konum: öğrenci Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 143 |
Alıntı Cevapla
Konu: Haydi dansa.. Gönderim Zamanı: 29.Ocak.2010 Saat 19:01 |
Dans ... Muhteşem bir şey... Yalnız latindanslarının hepsinden ayrı zevk alıyorsunuz... Ama rumba muhteşem bir tat aralarında... Denemelisiniz...
|
|
@@@@ baleva @@@@
+smt-gnr+ |
|
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 28.Ocak.2010 Saat 14:34 |
o zaman haydi dansaaaaaaaaaaaaa
|
|
deniz
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 11.Ocak.2010 Konum: öğrenci Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 28.Ocak.2010 Saat 14:04 |
dans bana kalırsa insanı en çok mutlu edebilen ve deşarj eden etkinliklerden birisi..
|
|
ezgi
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 27.Ocak.2009 Konum: öğrenci Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 37 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 11.Ekim.2009 Saat 00:15 |
Dans etmek gerçekten süper...bi de yetenek varsa iş daha da güzel oluyo bence. Bende dans etmeyi çok seviyorum.İnsan dans ederken herşeyi unutuyo ve bambaşka duygular içersinde oluyor.
|
|
Misafir
Misafir |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 17.Kasım.2008 Saat 17:38 |
ilkokulda öğrendiğim bir kaç dans var ama sadece temelini bildiğim için geliştirmek bana kaldı zamanla. insan hayatında gerçekten önemli yer tutar dans etmek. bence herkes denemeli...
|
|
gamze
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 06.Kasım.2008 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 29 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 14.Kasım.2008 Saat 18:07 |
dansssss işte benim en çok sevdiğim şey
|
|
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 27.Ekim.2008 Saat 09:07 |
Bize balinalardan dağ keçilerine kadar tüm canlıların iştirak ettiği bir sanat dalı söyleyebilir misiniz? Balinalar evlenirken üç gün boyunca dans ediyorlar. tüm canlıların doğasında bir şeyleri kutlamak, bir şeyleri simgelemek için dans etmek var. Hayvanlar, iletişim kurmak için dansı kullanıyor. İnsanlığın hayatına girişi ise insanlığın kendisi kadar eski. İnsanlar için tabii durum o kadar ilkel değil. Biz de dansı sözsüz bir iletişim tekniği olarak kullanıyoruz ama tek alternatifimiz bu olmadığından kendimizi ruhani olarak ifade etmek, spor yapmak, kültürel bir etkinlik gerçekleştirmek, stres atmak, bir performans sanatı olarak kullanmak, tarihten hikayeler anlatmak ve hatta sadece eğlenmek için dans ediyoruz. Jimnastik, buz pateni ve senkronize yüzme, hatta uzak doğu sporları aslında birer dans eylemi. Bu yüzden bir balerinin eğitimli vücuduyla ortaya koyduğu şeyin adı dansken, eğlenmek için dışarı çıktığımızda müziğe uyup kendi kendimize kıvrıldığımızda da bunun adına utanıp sıkılmadan dans diyebiliyoruz. Üstelik iyi dans etmek, kıvrılmak eylemini bir süre sonra kendi kendinize yapmaya son vermenize neden olabilir! Arkeolojik kanıtlar göstermiştir ki tarih öncesinden beri seremonilerde, ritüellerde, kutlamalarda ve eğlencelerde iyi kıvırtanlar hiç yalnız kalmamışlardır. “Tecrübeyle sabit” lafı hiç bu kadar cuk oturmamıştı değil mi? Müzik hakkındaki bilgilere tarih öncesi buluntularda rastlansa da müzik mi dansa sebep oldu, dans mı müziğe ilham verdi, bu sorunun içinden hala çıkılabilmiş değil. Daha modern türler için ise böyle bir sorun yok; bir müziğin ve dansının genellikle aynı zamanlarda ortaya çıktığını biliyoruz. Vals, tango, salsa, ça-ça, samba, rumba, kalipso ve hatta disko ile hiphop örneklerinde hep müzik gelişirken dansın da paralelinde zenginleştiğini görüyoruz. Hatta kendi müziğini yaratan danslar bile var; tap dansı örneğin. Kültürlere göre dansın kökenleri, koreografiler ve simgeler hakkında daha bir sürü atıp tutabiliriz ama danstan zevk almak için bir etnokoreograf olmanıza gerek yok. Etnokoreograf, antropoloji, etnografi ve daha bir yığın kültürel sosyal bilimle dansı araştıran kişilere denir. Bu sözcüğü de bir yerde kullanmak için epeydir fırsat kolluyorduk. Peki danstan zevk almak için ne yapmalı? Tercihen canlı müzik olan bir eğlence mekanına ya da bir konsere gitmek yeterli belki ama layığıyla zevk almak için bizce bir dans stüdyosunun kapısını aşındırmayı düşünmelisiniz. Bu kursların sayısı, dansa ilgi gösterenlerin sayısına orantılı olarak son yıllarda oldukça arttı. Üstelik düşünebileceğiniz bütün türlerde dans öğreten stüdyolar var, buna ata sporumuz oryantal de dahil! Tabii en popüler olanların tango ve Latin dansları olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu kurslara katılarak stres atabiliyor, hımbıl yaşantınıza biraz hareket getirebiliyorsunuz. Aynı miktarda acemi olduğunuz insanların arasında olduğunuz için sıkılıp üzülmüyorsunuz, hatta dans zamanla özgüveninize destek çıkıyor. Beden dilinizin farkına varıyorsunuz. Denge ve estetik mevhumunuz gelişiyor. Günlük hayatın monotonluğundan sıyrılıp enerjinizi açığa çıkarabiliyorsunuz. Bu anlattıklarımızın hepsi bir terapi, bir meditasyon gibi iş görüyor. Sizinle aynı tutkuyu paylaşan insanların arasında olmak, aidiyet duygusu yaşayıp rahatlamanıza, sosyalleşmenize, yeni arkadaşlar edinmenize olanak sağlıyor. Dans stüdyolarında tanışan sevgili sayısı da az buz değil hani. Üstelik bir gece sizin dansınızın müziği çalmaya başladığında, tüm öğrendiklerinizi sergileme fırsatı bulacağınız anı düşünsenize! Peki efendim, bu kurslar sayesinde hangi danslarla şov yapabileceğiz?
Bizim eğlence mekanlarımızda popüler bir müzik olması ve Akdeniz genlerimize hitap etmesi gibi sebeplerle dans stüdyolarının en popüler dersleri Latin danslarınınkiler oluyor. Latin dansı deyip geçmeyin, kendi içinde bölümlere ayrılıyor: Salsa: Salsa, Karayipler kaynaklı, bütün Latin dansları gibi kıpır kıpır bir dans. Salsa müzikle yapılıyor, aynı isimli bir sos da var biliyorsunuz. Güney Amerika’nın farklı farklı müziklerinin karışımı olduğu için bu isim verilmiş, bu işi de 1950’lerde bir radyo DJ’i yapmış. 1980’lere kadar sadece Güney Amerikalıların yüz verdiği bu dans, son yirmi yıldır tüm dünyanın iştirak ettiği bir çılgınlık. Her dört vuruşta üç adım atıldığı için alışmak için biraz zaman gerekiyor, neyse ki atlanan vuruş başka bir hareketle tamamlanıyor da tamamen kulağa ve dengeye aykırı bir dans haline gelmiyor. Dakikada 180 vuruşun üzerinde epey hızlı bir müzik olduğundan Salsa’ya bir nevi spor demek hiç de saçma değil. Diğer Latin danslarının aksine pistte fink atmak yerine daha çok olduğunuz yerde kalıyorsunuz. Samba: Salsa ile birlikte halkımızın en sevdiği Latin dansı, çünkü kalça kıvırtma becerisine dayanıyor ve bizim bu konuda ne kadar ehil olduğumuz malumunuz. Brezilya kaynaklı bu ritmik dansın müziği 2/4 zamanlı, dans ise 2 vuruşta 3 hareket şeklinde yapılıyor. Yani samba da salsa gibi hiç bilmeden sadece kulaktan dolma yapılabilecek bir dans değil pek. Bizim yaptığımız samba, Rio karnavalındaki tek başına yapılan samba değil, ballroom samba denilen eşli dans. Çaça: 4/4’lük rumba – mambo karışımı bir müzikle yapılan Latin dansı. Ça ça ça denirse de aynı şey. Bu isim, Haiti’de “ça ça” şeklinde sesler çıkaran bir müzik aletinden gelme. 1940’larda Amerika’da mambo epey popülermiş, lakin mambo yapmak oldukça fazla beceri ve hız gerektiriyormuş. Genel istek üzerine orkestralar müziği biraz yavaşlatmış ve ortaya çaça çıkmış. 1951’de Kübalı Enrique Jorrin, resmi çaça ritimlerini belirlemiş. İngiliz dans eğitmeni Pierre Lavelle de bu dansı Avrupa’ya taşımış. Rumba: Rumba, önce Afrika’da ortaya çıkmış, 1890’larda köle ticaretiyle Küba’ya taşınmış ve orada patlamış. Bir Afrika müziğinden beklediğiniz tüm egzotik durumları barındıran Rumba, 4+4, 3+3+2, 3+5 şeklinde farklılık gösterebilen 8 vuruştan ibaret, üstelik çok ritmli olduğu için karışık olabiliyor. Bugün yapılan rumba, biraz daha evcilleştirilmiş bir versiyon ve ballroom rumba da deniyor.
Tabii Latin dansları dışında bizde çok popüler olan üç dans daha var. Tahmin edebileceğiniz gibi bunlar vals, tango ve flamenko. Vals: 1980’lerde Viyana’dan kalkıp gelmiş bu dans ve müziği ¾’lük temposuyla tanıyoruz. Bir kii üç bir kii üç dersek daha iyi hayal edeceksiniz sanırız. Latin danslarının aksine kabarık etekli kadınlar ve beyaz peruklu erkeklerin yapacağı her dans gibi bir ritüeli, belli başlangıcı ve bitişi var. Bugün kimse bunları önemsemiyor, gerek de yok zaten. Birbirine yakın duran eşler itibarıyle önüne “ballroom” takısı gelen dansların atası da vals. Esası iki geri adım, ileri büyük bir adım ve dönmekten ibaret bu dans, centilmenlerin ve hanımefendilerin dansı. Kalça sallamak isteyen Türk bünyesine uygun olduğundan değil, ismindeki asaletin yarattığı hevesten dolayı denenir, kısa süre sonra da bırakılır zaten. Tango: Arjantin’in en ateşli şeyi tango değildir de nedir? Tango ve müziğini tanımanız için dikkat etmeniz gereken şeyleri saymaya gerek yok, birinin tango yaptığı ortada ve bellidir zaten. Bütün danslar arasında aşk ve tutkuyu, bunların yanında bir de acıyı en iyi sembolize eden dans tangodur. Türleri arasında farklar olmasına rağmen bu özellik hepsinde yoğun olarak görünüyor. Tango, 1890’larda popüler olmuş; bir dönem asilzadelerden sokakta yaşayanlara kadar herkes, balo salonlarından sokaklara kadar her yerde tango yapmış. Buenos Aires’ten Avrupa’ya giden orkestralar, 1920’lerden itibaren bu çılgınlıktan dünyanın geri kalanının da nasibini almasını sağlamış. Flamenko: Flamenko, İspanyol folkloru ya da başka bir deyişle İspanyol çingeneleri kaynaklı bir dans. İçinde flamenkoyu ortaya çıkaran insanların kültürünü de barındırır ve dansı müzikten önemlidir. Diğer danslar gibi bir sürü alt dala ayrılmamış, ister tek kişiyle, ister çift olarak, ister gruplar halinde yapılmıştır. Flamenko müziği, bir kültür ve tarih barındırması bakımından blues ile bile kıyaslanabilir. Kaynak google istegenç sayfası
|
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |