KÜLTÜR VE BİLİMİNSANININ SORUMLULUĞU |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla
Konu: KÜLTÜR VE BİLİMİNSANININ SORUMLULUĞU Gönderim Zamanı: 05.Mayıs.2009 Saat 15:21 |
KÜLTÜR VE BİLİMİNSANININ SORUMLULUĞU Kültür, en kısa tanımıyla, insanın doğaya eklediği tüm maddi ve manevi varlıkların toplamıdır. Bu anlamda, insanoğlunun yarattığı, ürettiği, her mal, her ahlak kuralı bir "kültür öğesi"dir. Bir başka deyişle, üzerimizdeki elbise de bir kültür öğesidir, kafamızın içindeki "insan öldürmek kötüdür" ilkesi de. Genellikle, fiziksel nitelik taşıyan öğelere, "maddi kültür", zihinsel ve ruhsal nitelik taşıyanlara da "manevi kültür" denir. "Kültür" terimi, bir de, sanat ve edebiyat dünyaları anlamına gelir. Bu biçimiyle "kültür" sözcüğü daha çok edebiyat ve güzel sanat alanlarının toplamı için kullanılır. İşte bugün bu derste "biliminsanlarının", maddi ve manevi kültür alanlarındaki ve sanat-edebiyat dünyalarındaki sorumluluklarına çok kısaca bir göz gezdireceğiz. Kültür'ün iki Öğesi: Teknoloji ve İdeoloji İnsanoğlu dünya üzerinde varolduğundan beri, iki savaşın, iki temel çelişkinin içinde bulur kendini: İnsanın doğa ile savaşı ve insanın insan ile savaşı. İnsanın doğa ile olan çelişkisi, sonuçta, araç, gereç ve bilgi olarak, teknolojiyi üretmiştir. İnsanın insanla olan çelişkisi ise, sonuçta, inançlar ilkeler kurallar bütünü olarak ideolojileri yaratmıştır. Gerek teknolojik gelişmeler, gerekse, ideolojik değişmeler, insanın hem doğayı daha iyi denetlemesine, hem de kendi cinsi ile daha düzenli ve uyumlu ilişki kurmasına yardımcı olmuştur. Tekerleğin, pusulanın, matbaanın icadı, insanoğlunun yazgısında üç farklı dönüm noktasını simgeler. Buhar makinasının, endüstri çağını simgelediğini hepimiz biliyoruz. Atomun parçalanması ise, insanoğlunun önünde yepyeni ufuklar açmıştır. Günümüzdeki karmaşık elektronik teknoloji, ve enerji devrimi, uzayın sonsuz kaynaklarını insanlığın emrine verecek gibi gözükmektedir. İdeoloji konusunda ise, insanlık, gerek doğayla gerekse öteki insanlarla mücadele etmek için "devlet"i üretmiştir. Bu arada, totemlerden çok tanrılı dinlere, çok tanrılı dinlerden, semavi inançlara yükselmiştir. Devlet, insanın yarattığı en önemli "kültürel" olgudur. Devletin ortaya çıkışından sonra, ırk, millet, vatan gibi kavramlar gelişmiştir. İnsanlık, en sonunda da, bütün "mukaddes" inanç ve ilkelerin "aynı saygınlık" düzeyinde bulunduğu kabul edilen ve her bireyin "temel hak ve özgürlüğünü" esas sayan bir demokratik ve laik aşamaya, düşünce düzeyinde bile olsa, erişmiştir. Bu düzeyde artık, bireyin, temel hak ve özgürlüklere "doğuştan" sahip olduğu kabul edildiği gibi yine kendisinin ürettiği "devlet" karşısındaki mutlak eşitliği de "vatandaşlık" çerçevesinde onaylanır. Böylece, ideolojik olarak, insanlık, kendi kurduğu devleti, "demokrasi" adı altında, kendi emrinde, "eşitlik" ve "adalet" ilkeleri çerçevesinde herkesin mutluluğu için kullanmaya başlar. Teknoloji-İdeoloji Etkileşimi ve Sorunlar Yukarıda sanki biribirinden bağımsız gibi aktarılan bu teknolojik ve ideolojik değişme ve gelişmeler, aslında çok sarsıntılı ve ancak uzun dönemde uyumun sağlanabildiği bir etkileşim çerçevesinde gelişmiştir. Sadece son dönemden bir örnek vermek gerekirse, pusulanın icadı ve barutun yaygın kullanımı, ticareti geliştirerek ve merkezileştirerek endüstri devriminin temellerini atmış, buhar makinasının simgelediği bu devrimin tohumlarını filizlendiren öğeler arasında önemli bir rol oynamıştır. Endüstri devrimi ise, millet ideolojisini güçlendirmiş ve "ulus-devlet" olgusunu pekiştirmiştir. Yine endüstri devriminin doğurduğu, "kentleşme" ve "sınıflaşma" süreçleri, "ulus-devlet" ideolojisinde "demokratik ve laik hukuk devleti" aşamasına ulaşılmasına yol açmıştır. Ayrı bir inceleme ve irdeleme konusu olan, günümüzdeki "küreselleşme" olgusu da, son yıllardaki teknolojik ve ideolojik gelişmelerin etkileşimi sonunda ortaya çıkan bir gerçektir. Çok kısa olarak özetlediğim bu süreç, aslında insanlığa pek çok kan ve gözyaşına mal olan sancılı bir tarihtir ve henüz burada belirttiğim "ideal sonuçlara" varmaktan da çok uzaktır. Yani, her bir bireyin öteki kadar saygın olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bütünüyle güvence altında bulunduğu, herkesin üretime katılma fırsatının eşit olduğu, üretimden alacağı payın ise adil ölçülerde belirlendiği bir "demokratik ve laik hukuk düzeni" dünya üzerinde egemen olmaktan çok uzaktır. Teknoloji, içinde yaşadığımız ve kendisine egemen olmaya çalıştığımız doğayı tahrip eden bir niteliğe bürünmektedir. İdeoloji, insanın mutluğu için üretilmiş olan devleti, insanların birbirlerini öldürmelerinde kullandıkları bir silah ve bir gerekçe haline dönüştürmüştür. Teknoloji konusundaki klasik örnek, atomun parçalanmasıyla ortaya çıkan büyük enerjinin, insanlığa ışık ve aydınlık olarak yarar getirmesinin yanında, atom bombası ve nükleer artıklar olarak zarar vermesidir. İdeoloji konusundaki klasik örnek, insanları daha mutlu ve birbirleriyle daha uyumlu yapmak için ortaya çıkmış olan inançların, mezheplerin, ve birlikte yaşamak için geliştirilmiş olan millet, devlet kavramlarının, tam tersine kitlesel katliamların gerekçesi haline dönüşmüş olmalarıdır. Biliminsanının Sorumluluğu Biliminsanının kültürel sorumluluğu, genel olarak, insanın öteki insanlarla ve doğa ile olan çelişkilerini azaltmaktır. Bu çabaları sırasında ona yolunu gösterecek olan ışık, bilimin karşı konulmaz aydınlığıdır. Bilim, bize doğal ve toplumsal çevremizin işleyiş kurallarını öğretir. Biliminsanı önce bu kuralları öğrenmek, sonra da o yasaları, insanlığın yararına kullanmak zorundadır. Teknoloji, ideoloji ve sanat-edebiyat konuları olmak üzere, biliminsanının somut sorumlulukları, üç farklı alanda şöyle özetlenebilir: 1) Biliminsanı, teknolojik değişmenin hızlandırılmasına çalışmalı, ama, bu teknolojinin, içinde yaşadığımız doğayı ve öteki insanları tahrip edecek biçimde kullanılmasına karşı çıkmalıdır. 2) Biliminsanı, her ideolojinin somut amacının insanın mutluluğu olduğunu her an akılda tutarak, soyut amaçlar uğruna, insanların birbirlerine baskı yapmasına ve birbirlerini yoketmesine karşı çıkmalıdır. 3) Biliminsanı, insanın ve doğanın güzelliklerini yansıtan bütün sanat ve edebiyat etkinliklerinin geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına doğrudan destek vermelidir. Sonuç olarak, "toplumun korunma reflekslerini, barışçılıkla, teknolojik gelişmeleri, çevrecilikle, günlük yaşamın ve insanlığın evrensel çirkinliklerini, sanat ve edebiyat ile dengelemeye çalışmak" biliminsanının kültürel sorumluluğudur diyebilirim.
Prof. Dr. Emre Kongar
YILDIZ TEKNİK ÜNİVESİTESİ AÇILIŞ DERSİ 30 EYLÜL 1996 teşekkürlerimizle..
Tiyatroterapi
|
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |