SENİ BANA GÖSTER |
Yanıt Yaz |
Yazar | ||||||
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla
Konu: SENİ BANA GÖSTER Gönderim Zamanı: 09.Ağustos.2009 Saat 17:13 |
|||||
"SENİ BANA GÖSTER"
“SENİ BANA GÖSTER” Merhabalar.. Yaz
tatilinin bir kısmının kullandık ve yeni eğitim dönemi
yaklaşıyor.İçinde pek çok zorlayıcı unsur barındıran eğitim sistemini
konular,işleyiş gibi pek çok konuda sürekli değiştiren bu konuda iyiyi
bulmak için uğraşan ama bir süre sonra ilk bulduğunu … bu
olmadı en iyisi bu deyip başka bir programa geçen sistemin görevlileri
anlamayı kolaylaştıracak,sevdirecek ve geliştirecek uygulamalar
içerisine bir türlü giremiyor.Her kolaylaşan biraz daha zorlaşıyor..Ben
de bu yüzden genç insana yardım edebilmek ,hayata daha iyi
tutunabilmesine destek olabilmek amacıyla bu konuda enstrümanım olan
drama ve tiyatroyu işleyiş ve gereklilik konusunda bir kez daha
anlatayım dedim. İsterseniz drama ve tiyatro ayırtının nasıl
yapıldığını olabildiğince teknik tarif dışında anlatamaya çalışayım..
çünkü aynı şeyin farklı söylemi gibi algılanıyor. Drama başlangıcı
bile olmayabilen bir konuyu hiçbir yönlendirmeye girmeksizin
canlandırmak ve bu yönde hayal gücünü ve üreticiliği
geliştirmektir.Çocuğun özgür davranış biçimlerinden karakter tahlili,
hatta davranış problemleri varsa bunların tespiti
bile yapılabilmektedir.Çocuk gelişiminde , öğrenme ve anlama güçlüğünün
çözümünde, iletişim ve özgüven sorunlarının giderilmesinde gerçek bir
destektir. Drama bir gösteri sanatı değildir. Tiyatro ise dramanın
özellikleriyle başlayıp özgürce şekillendirilebilen ama şekil oluşuktan
sonra çizgileri ve sınırları belirlenen , kuramı ve teknikleri ve
eğitimi olan sanat dalıdır .Orta oyununun ,köy seyirlik oyunlarının , meydan tiyatrosunun serbest gibi görünse de kuralları vardır. Yani
anaokulunda drama lisede tiyatro diye bir tarif olmamalıdır...Drama
çalışmalarından ortaya çıkan güzellikler bir izleyici gurubuyla
paylaşıldığında bunun adı drama gösterisi olamaz ..piyes, oyun ,
müsamere , gösteri denilebilir..Aynı şekilde doğaçlama yapılan gösterilerin sunumuna da drama gösterisi denilemez. Dramayı
kurallara bağlayan.. öyle değil böyle olmalıydı diyebilen kişiler
olduğu gibi tiyatronun bütün kurallarını kaldırıp.,katılımcı tiyatro
konferans tiyatrosu yada benim bile her gün bir başkasını duyduğum
çeşitli tanımlar da olmaktadır.. Adı ya da tanımı ne olursa olsun özünde kişisel gelişimin kapılarını açan bir kavramdır da konu
çocuklar olunca her zamankinden daha fazla düşünmeli insan..Öyle ya
gelişmekte olan beden , beyin .,karakter yapısı..Bunların hepsi nehirde
giden uzun bir gemiye benzer . Bazen küçük bir müdahale büyük bir hareket oluşturur ve bu
büyük hareketler her zaman olumlu olmayabilir..,yani bazen geminin
karaya çarpmasına sebep olabiliriz.o halde hep ve çok dikkatli
olmalıyız. Çocukların
öncelikle vaktini iyi geçirmesini sağlamalı, iyi geçirilen vakti aynı
zamanda,gerek paylaşılmış bir an olarak,gerekse öğrenilmiş kavram
olarak değerli kılmalıyız. Günümüz
olanakları çocuklara tek “tık”la ulaşabilecekleri inanılmaz bir dünya
sunmuş ancak sınırsızca ve kolay ulaşılan her şey gibi bu olay da çok
çabuk heyecanını yitirmiştir. Artık çocuklar belki de biraz geriye
dönerek daha katılımcı,daha somut ve birebir onu ifade eden çalışmaları
arzulamaktadır. O
halde drama yine ve her zamanki gibi en etkin iyi vakit geçirme ve
gelişim aracı olarak ele alınmalıdır.Tabii ki gelişen ve değişen
dünyaya drama yöntemleri ayak uydurmalı hatta bence adını “Seni bana göster” ya da “usta sensen çırak da ben”
gibi günümüz isteklerini ve aynı zamanda geçmişi de kapsayan bir
yapıya ulaşmalıdır.Bilindiği gibi klasik orta oyunu ve meddah çocuk
oyunlarının sınırsız ilham ve başvuru kaynağıdır Anlatmaya çalıştığım.. küçük
yönlendirmelerden sonra serbest bırakılan genç insan bilinçaltında
biriktirdiklerinden oluşan hayal denizinde paylaşım ve yaratıcılıklara
yelken açmalı,Farklı görüşlerin fırtınalarıyla boğuşmalı ama sakin
limanlara dingin,çözümlemiş ve dinlenmiş ulaşmalıdır. Drama
eğitiminde her eğitici temelde aynı ama detayda bazı farklılıkları
olan çalışmaları hazırlar ve öğrencileriyle birlikte gelişim okyanusuna
yelken açar.Yaşamın varlığından beri oluşan insanoğlunun hareketi
farklı kültürlerde ve farklı yaşam koşullarıyla yoğrulmuş ve bazı sıra
dışı olaylarla mayalanarak gerek tapınma gerekse eğlence belki de
eğitim amaçlı şekillenmiştir.O halde dünyanın varlığından beri yapılan
bu çalışmaları benim diye sahiplenmek çok da doğru değildir .Bunu bazı
dostlarımızın “şu hareket bana ait”,” şu çalışmanın aslı benim”
söylemlerine karşı söylemeliyim diye düşündüm.Bazen çok yıllardır yapa
geldiğimiz bir çalışma sıra dışı bir öğrencinin küçük bir müdahalesiyle
çok daha etkin yada keyifli olabilmektedir.Bu yüzden sunduğumuz
çalışmalara yapan , yaptıran yada yazan şeklinde başlık atmak yerine
araştıran,hazırlayan şeklinde yaklaşmamız daha doğru olur.Çünkü
öğrencisine yorumlayıp mayalayabileceği malzeme sunan eğiticinin
kendisi de görüşlerini şartlarla mayalayıp yeni açılımlara ulaşmaktadır. Bazen
bu konudaki bir yazı; ekte örnekleyebileceğimiz pek çok çalışma
vardır.Bu dosyayı elinize alın açın okuyun uygulayın işte size drama
yada kişisel gelişim çalışması…şeklide bitebilir. Böyle olamaz
elbette.İyi eğitici katılımcının nefesini ve gözbebeğindeki kıvılcımın
voltajını ölçerek heyecanını katılım isteğini ve kişisel taleplerini
bir çırpıda yakalayıp anında programını yapabilendir.Bir çalışma
öncesinin programı bir sonraki çalışmadan çok farklı olabilir. Genç katılımcı “seni bana göster”
isteğinizi sizin gözlerinizden okuyarak anlatmaya başlar.Bu sessiz
anlatım çalışmanın başlangıç noktasıdır. İşte tüm eğitim stratejisi ve
becerisi burada başlar.Gözlerinizde buluştuğunuz çocuk yada genç insan
ömür boyu sizin ve kendinin dostu olacaktır. ...Zaten
tüm başlangıçları bakışlar şekillendirmiyor mu.. Gözlerine baktığınız
insanın sizden sevgiyi esirgemesi, sevinç yada hüznünü gizlemesi pek de
mümkün olamaz..iyi eğitimci ve ebeveyn çocuklarıyla konuşurken göz
seviyesine inmesi tarifsiz bir iletişimin başlamasını sağlayacaktır. O halde drama eğitimi güvenin,yaratıcılığın, gelişimin yani yaşamın olmazsa olmazıdır.. Ne güzel ki çocuklar için çaba sarf edenlere..Çünkü onlar her şey için çalışıyorlar… R.Sinan Akbaşak |
||||||
Misafir
Misafir |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 10.Ağustos.2009 Saat 17:37 | |||||
Hocamız sayesinde bizde olan, bilmediğimiz yönlerimizi buluyoruz. Teşekkürler Hocam. |
||||||
hazal_c
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 16.Eylül.2008 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 127 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 11.Ağustos.2009 Saat 11:09 | |||||
Dediğiniz gibi hocam biz de sizin gözlerinizdeki sevgiyi hissettik ve yaratıcılığımız da bu güvenle ortaya çıktı ve sizin bizlere kazandırdığınız herşey, hep olduğu gibi bu sene de bizlere(özellikle bana) çok yardımcı olacak. Ne mutlu size ki bizim her başarımızın mimarı sizsiniz ve ne mutlu bize ki sizin gibi bir mimarımız var
|
||||||
M.Yavrutürk
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 12.Haziran.2009 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 34 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 11.Ağustos.2009 Saat 15:40 | |||||
NEDEN TİYATRO
Tiyatro deyince çoğumuzun aklına eğlencelik sahne gösterileri gelir.Oysa
ki tiyatro özellikle Türkçe gibi gerçekten zengin bir dilin en doğru,en geniş
bir şekilde öğrenilip,kullanıldığı alandır.Hatta dilin diğer 'diyalekt'lerininde
tanınmasını sağlayan zemindir.
Dilimizin zenginliği benim yakıştırmam değil.Yazar Selçuk Altun'un bir
romanının adı da 'Senelerce Senelerce Evveldi' dir.Şair Edgar Allan Poe'nin
'Annabel Lee' şiirinden bir dize.Bu şiiri Türkçe'ye Melih Cevdet Anday
çevirmiş.(Şiir çevirisi çok tartışmalı bir konudur)Ancak Selçuk Altun konuyla
ilgili derlediği bir yazıda;'şiirin hem orijinalini hem Türkçesini iyi bilen
gerek Fethi Naci'nin,gerek Cevat Çapan'ın ortak görüşünün Annabel Lee şiirinin
Türkçe çevirisinin İngilizce orijinalinden çok daha güzel olduğudur.Bunun
nedenininse Melih Cevdet'in Edgar Allan Poe 'den daha iyi şair olması
değil,Türkçenin anlatım ve tanımlama gücünün İngilizceden çok daha fazla
olmasıdır'diyor.
Peki tesbit edilmiş yetmiş binin üzerinde kelimeye sahip Türkçe'yi biz
nasıl kullanıyoruz?Üçyüz,bilemedin beşyüz kelimeyle.O da yalan yanlış.
Bir milleti millet yapan açık ara birinci unsur, dilidir.Bugün dil
konusunda çok ciddi sıkıntılarımız var.Malum,her şeyin başı eğitim.Dil eğitimi
önce aileden,sonra okullardan alınıyor.İyi de ne kadar, ne derece doğru?Aileler
konusunu bir kenara bırakacak olursak,okullar da durum ne?İlköğretimden lise
sona kadar Türkçe'ydi, edebiyattı derken neyi,nasıl,ne kadar
öğretebiliyoruz?Bugün bu dersleri verenlerin durumu ne?Kendisi Türkçe konusunda
muhtac-ı himmet olanlar çocuklarımıza ne verebilir?
Bundan kırk küsur yıl önceden bir örnek vereyim;O zamanki adıyla
Beykoz Ortaokulu'nda tarih hocamız Şaziye Hanım yazılıdaki başarımdan
şüphelenmiş olmalı ki beni 'tahtaya' kaldırıp yazılıdaki sorulardan sözlü
yaptı.Hepsine doğru cevap verince'sana sözlüden on,yazılıdan dokuz veriyorum.Bir
notunu imla kurallarına uymadığıniçin kırıyorum.Dersimiz tarihde olsa Türkçe'yi doğru düzgün konuşup,yazmak zorundayız'demiş,bu da benim kulağıma
küpe olmuştu.O zamanlar tarih hocası bile imla kurallarına hakim,Türkçe
konusunda hassasdı.Şimdi bırakın tarih hocasını, Türkçe öğretmenlerinin durumu
nedir.... bilemem.
Başa dönecek olursak,bugün Türkçe konusunda çözüm mutlaka amamutlaka
tiyatronun ilköğretimde zorunlu ders olmasıdır.Türkçe'yi gerek dilin
zenginliği,genişliği,vurgulaması(diksion) bakımından en doğru en hızlı ve
çocuklar içinde en eğlenceli öğrenme yolu tiyatrodur.Tiyatro aynı zamanda
çocuklarda gözlem,algılama ve değerlendirme yeteneğini geliştirir.Ufku
genişler.Ufku genişleyen çocuk kendini(gözlem,algılama,değerlendirmelerini)
ifade etmek için Türkçenin imkanlarına başvurur.Sonunda üç beşyüz kelimeyle
değil,en azından üç beşbin kelime ortalamasına çıkan bir ortak dil oluşur.
Unutmamak lazım ki ne kadarçok şey bilirsek bilelim,bunu iletmenin
tek yolu dildir.Yani bilmek yetmez,onu aktaracak dil zenginliğine sahip olmamız
gerekir.Küçük yaşlarda tiyatro eğitimi almış bir çocuk asgari bilgiyle azami
başarıyı yakalayabilir.Çevremizden bir örnek olarak, Beykoz Vakfı Çocuk
Tiyatrosunun öğrencilerine bir bakın,kendi sınıf arkadaşlarıyla bir
karşılaştırın.Aralarında ki farkın temel nedeninin
gözlemleme,algılama,değerlendirme becerilerinin artmasının yanı sıra Türkçeyi
'limitlerinde' kullanabilmeleridir.
Hasılı bütün bildiklerimizi değerlendirip,damıttığımız
imbik,Türkçemizdir.Onu da en doğru,en etkin,en eğlenceli öğrenme yolu
tiyatrodur.Bu -ve daha pekçok nedenle- tiyatro mutlak ama mutlak ilköğretimde
zorunlu ders olmalıdır. Düzenleyen M.Yavrutürk - 11.Ağustos.2009 Saat 15:43 |
||||||
piyanist
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 12.Aralık.2008 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 31 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 12.Ağustos.2009 Saat 13:19 | |||||
İnsanın kendini en iyi ifade edebildiği yollardan biri de tiyatrodur. Sinan Hocam, bizim için yararlı olan bu yazıyı paylaştığınız için size çok teşekkür ederim. |
||||||
smt-gnr
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 23.Ocak.2009 Konum: öğrenci Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 143 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 13.Ağustos.2009 Saat 11:25 | |||||
Hocam "bazen insan öğrenirken anlamıyor öğrendiğini" derlerdi ben karşı çıkardım . Öğrendiğimizi anlamıyorsak öğrenemeyiz derdim ... Ama! anlamadan insan çok şey öğrenebiliyormuş ... kendini keşvederken insan farkında olmuyormuş ....
Tiyatro insana kendini anlayabilmesinin kapılarını açıyormuş... TEŞEKKÜRLER HOCAM .. herşey için ...
|
||||||
@@@@ baleva @@@@
+smt-gnr+ |
||||||
ilhana
Yönetici Kayıt Tarihi: 17.Eylül.2008 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 21 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 02.Eylül.2009 Saat 13:51 | |||||
Çok güzel bir yazı, teşekkür ederim paylaşım için
|
||||||
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |