Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >7 - DİĞER KÜLTÜR VE SANAT DALLARI >Edebiyat Üzerine Yazılar
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumOğuz Atay

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
terapist Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1803
  Alıntı terapist Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Oğuz Atay
    Gönderim Zamanı: 23.Kasım.2008 Saat 13:15

İroni sanatının mühendis prensi: Oğuz Atay

"Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"
Oğuz Atay'ın "Demiryolu hikâyecileri -Bir rüya-" adlı öyküsünden...

İroni%20sanatının%20mühendis%20prensi:%20Oğuz%20AtayNeredeyse tüm büyük sanatçıların paylaştıkları ortak bir kaderden söz edilebilir: Yaşadıkları dönemde anlaşılmamak, takdir edilmemek.. Halbuki bir sanatçının en büyük dileği beğenilmek, alkış almak, hayranlara sahip olmak; kısacası kıymetinin bilinmesi değil midir? Türk edebiyatının son yıllarda kültleşen ismi Oğuz Atay için de yaşadığı dönemde kıymetinin yeterince bilinmediği söylenir durur. Bu yazıyı hazırlarken istedik ki sizler de onun gibi bir üstadın kıymetini bilmeyenlerden olmayın!

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te İnebolu'da doğar. Kentli ve seçkin sayılabilecek bir aileye mensup; babası Cemil Atay Kastamonu milletvekili. Çocukluk arkadaşlarıyla kısa film çekmesi, Atay'ın içinde yetiştiği seçkin çevreye de bir örnek (şu zamanda bile kısa film çekmenin zorlukları düşünülürse). 1939'da ailesiyle Ankara'ya yerleşen Atay, Ankara Maarif Koleji'nin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirir. İstanbul Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde öğretim üyeliği yapar.

Edebiyatla ilgisi olmayan üniversite eğitimi Atay'ın belki de ayrıcalıklarından biri: Birçok yazar gibi üniversite eğitimini yazarlığın önünde bir engelmiş gibi görmektense hem akademik kariyer yapar hem de edebi eserlerini tamamlar. 41 yaşında doçent olan Atay, romanlarının yanı sıra topografya konulu da bir eser yazar. Bu yönüyle genç edebiyat meraklılarına bir örnek olabilir: Eğer gerçekten yetenekliyseniz uğraştığınız diğer işler size engel olamaz, aksine sizi besler.

Oğuz Atay denince akla ilk gelen "Tutunamayanlar" olsa gerek. "Tutunamayanlar"ın 1970'te TRT Roman Ödülü'nü kazanmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görememesinin en büyük nedeni 12 Mart döneminde yayımlanmış olması. Siyasi ve toplumsal karmaşanın hüküm sürdüğü bu dönemde, kendi kendini eleştirmek ve alay konusu yapmak ciddiye alınmıyor; birey, ruh, düşsel dünyalar edebiyat çevrelerince küçümseniyor. Toplum için toplumsal içerikli mesajlar veren eserler el üstünde tutuluyor. "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyaları, kendini ayrıcalıklı sanan Türk aydınları "tutunanların anlamayacağı bir şekilde eleştirilir". Tutunamayan, aslında günümüzdeki "loser/ kaybeden" in tam karşılığı.

İroni%20sanatının%20mühendis%20prensi:%20Oğuz%20Atay1973'te yayımlanan "Tehlikeli Oyunlar", "Tutunamayanlar"ın devamı olarak da okunabilir. Romanın kahramanı "Hikmet Benol" çevresindekiler tarafından anlaşılmadığını düşünen bir "aydın"dır. Günün birinde bir gecekondu mahallesine çekilir, yazmayı tasarladığı tiyatro oyunuyla, koptuğu sanat çevresine dönüşünün muhteşem olacağını hayal etmektedir. Fakat o gün asla gelmez; arada kalmış kişilerin kaybedişlerini ince bir zekânın alayıyla anlatır Atay.Kahramanları kendileri de küçük düştüklerinin farkındadırlar, ayrıcalıklı olduklarına en azından olmaları gerektiğine inanırlar. "Korkuyu Beklerken"e adını veren öykünün kahramanı da bir gizli örgüt tarafından seçildiğine bu yüzden de diğer sıradan insanlardan bir farkı olduğuna inanır. Kısacası Kafka okumaktan hoşlananlar Oğuz Atay'a da bayılacaklar; aynı karanlık ve umutsuzluk.

"Tutunamayanlar" ve "Tehlikeli Oyunlar"ın başında "Sevin'e" ithafını görürüz; bu Oğuz Atay'ın tek gerçek tutkusu Sevin Seydi'dir, iki kitap da ona adanmış. Sevin Seydi aslında Oğuz Atay'ın en yakın arkadaşı Uğur Ünel'le 1957'de evlenir. Bu sırada Atay da Fikriye Hanım'la evlidir. 1967'de iki çift de farklı nedenlerden boşanırlar. İşte Atay ve Sevin Seydi'nin yakınlaşmaları da bu dönemde başlar, birbirlerine destek olurlar.

Çok güzel olmamasına rağmen zekâsı ve kültürüyle çevresinde gizemli bir çekim alanı oluşturur Sevin Seydi. Seçkin bir aileden gelmektedir, babası Edip Seydi İstanbul mason locasının önde gelenlerindendir. Seydi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nin ardından Londra'da resim eğitimi görür. Tuhaf bir şekilde Atay'ın da en çok görmek istediği şehir -belki de Sevin Seydi'nin etkisiyle- Londra'dır. ("Korkuyu Beklerken" adlı öykü kitabında da "hep Londra'yı görmek isterdim" der kahramanlardan biri). Bu birlikteliğe rağmen Ünel ve Atay'ın dostlukları sarsılmaz.

Eserlerinde yaşamına dair ipuçlarını yakalayabiliriz: Korkuyu Beklerken'de kahramanlardan biri en çok görmek istediği şehrin Londra olduğunu söyler; Oyunlarla Yaşayanlar'ın kahramanının karısı da Fikriye gibi terzilik yapmaktadır. Babama Mektup' ta sanki kendi babasına seslenir, mektubun sonundaki "ben de senin gibi ölecek miyim babacığım" gerçekten çarpıcı. Yaşam öyküsünü biraz bile bildikten sonra eserlerindeki ögelerle birleştirmek zevkli bir puzzle'ı yapmaya dönüşebilir, ama bunu da fazla abartmamak gerek.

"Günlük"ünde yalnız bırakılmaktan ve anlaşılamamaktan yakınır: "Kimse beni dinlemiyorsa -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çarem kalmıyor". Okuruna -yani bizlere- çatar. "Günlük"te bir yandan Atay'ın yaşamını okurken bir yandan da "Oyunlarla Yaşayanlar"ın yazılma sürecini takip edebiliriz. Arada kalmayı, kaybetmeyi, umutsuzluğu, küçük düşmeyi; ironi ve bilinçakışı tekniğiyle anlatır Oğuz Atay.

Neyin değil, nasıl anlatıldığının önemli olduğunu okuyucusuna ve sanat çevrelerine de hatırlatır. Kaybedenler, küçük düşen ve düşürülenler, çaresizlik ve delilik arasında gidip gelenler, anlaşılmadıklarını düşünüp acınası hallere düşenlerdir onun kahramanları; daha doğrusu anti-kahramanları. İroninin üstadıdır. İroni malzemesi, anti-kahramanlarının kendisidir. En azından biri, ortalıktaki trajikomedinin farkındadır mutlaka. "Aydın" meselesine gelince; "Atay zaten seçkin bir aileden geldiği için bundan başkasını, mesela geçim sıkıntısını anlatmaya kalksa yaşamadığı, daha da önemlisi bilmediği bir durumu anlatmaya kalkmış olurdu", deniyor onun için.

İroni%20sanatının%20mühendis%20prensi:%20Oğuz%20Atay1998'de yarım kalmış romanı "Eylembilim"in de yayımlanmasıyla tüm eserlerine ulaşabiliyoruz artık: "Tutunamayanlar", "Tehlikeli Oyunlar", "Korkuyu Beklerken", "Günlük", "Bir Bilim Adamının Romanı" (Üniversitedeki hocası Prof. Mustafa İnan için), "Oyunlarla Yaşayanlar". Yıldız Ecevit'in "Ben Buradayım" adlı kapsamlı Oğuz Atay incelemesi de Oğuz Atay'a doyamayanlar, "kendi yazdıkları beni kesmedi" diyenler için ideal.

13 Aralık 1977'de beyin tümörü nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan hayata gözlerini yumar. Okurları üzerindeki etkisi aslında o kadar kuvvetlidir ki "Tehlikeli Oyunlar"a önsöz yazan şair Cevat Çapan; " burada olsa benimle ne biçim dalga geçerdi" demekten kendini alamaz. Çağının ötesinde bir sanatçı olmak; yaşamında tek baskı yapan kitaplarının öldükten yirmi dokuz yıl sonra otuzuncu baskıyı yapmaları, internette adına altıyüzbinden fazla link bulunması ve neredeyse her ay bir dergide hakkında eleştiri-inceleme yazısının basılması demekse Oğuz Atay çağının fazlasıyla ötesinde... (Ama herhalde bu yazılanları da görse bizimle, onu yüceltişimizle kim bilir nasıl alay ederdi!)

O burada evet, peki biz neredeyiz?

kaynakiştegenç
Yukarı Dön
Misafir Açılır Kutu Gör
Misafir
Misafir
  Alıntı Misafir Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 01.Ocak.2010 Saat 20:11
Tutunamayanlar adlı kitabını çalıştığım iş yerinde boş zamanlarda okumaya başladım. bittiğinde özet olarak yazacağım.Wink
Yukarı Dön
M.Yavrutürk Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12.Haziran.2009
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 34
  Alıntı M.Yavrutürk Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04.Ocak.2010 Saat 17:07
"Tutunamayanları" okumayı başarmış nadir kişilerden biri olarak,Bekir'in "Okuyorum,sonra özetini çıkaracağım." mesajına -inanın nedenini ben de bilmiyorum- son zamanlarda hiçbir şeye gülmediğim kadar -ve gerçekten- çok güldüm.Berhüdar ol!Kolay gelsin.
Yukarı Dön
Misafir Açılır Kutu Gör
Misafir
Misafir
  Alıntı Misafir Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 18.Ağustos.2011 Saat 13:48
Bugün " Tutunamayanlar "ı okumuş biri oldum bende. Ayrıca Mehmet Abim' in gülme nedenini de sanırım anladım ve bende şimdi o sözlerime gülüyorum. Kitabın özeti konusuna gelirsem, Kitabın kendisidir bence. ( Benim görüşüm, her sayfası ayrı bir özet hayattan zaten )Ve şimdi kitabı bir kere daha okumak geçiyor içimden.    
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,156 Saniyede Yüklendi.