Bazen
kendi kendime ne kadar çok şeyi doğru yapmadan geçiştirdiğimizi düşünüyorum. O
kadar çok şey kafama, kulağıma ya da gözüme takılıyor ki kendimden şüphe etmeye
başladım… Sorular sorup ‘sen neden bu kadar uyumsuz, ne kadar huysuz ve aksisin’
demeye başladım… Böyle miyim acaba?
Eğer
çevremde pek çok şeyi anlayamıyor, duyduklarımdan hayrete düşüyor, gördüklerimden
dudaklarım uçukluyorsa bana bir kaç şey söylenebilir… Denilebilir ki sen
dinozor oluyorsun… Efendi uyuma devir değişiyor sen çoook gerilerde kaldın… Yarın
bizim temizlikçiyi göndereyim de kafanın örümceklerini bi alıversin sevabıma…
Belki
de gerçekten bu tariflerden birine uyuyorumdur kim bilir? Yani ben, üç beş kişilik
bir sohbet sırasında telefonunuz çalar ve siz bana, bize hiç aldırmaksızın on
beş dakika konuşursanız hem de hepimize duyurarak ben bunu anlayamam… Bir
toplantı yapılıyor ve konuşma sırası varken siz ‘bi dakka bi dakka’ diye konuya
dalıp, alakasız sularda yelken açıp, boş bir fikri onlarca onlarca kelimeyle
doldurabileceğinizi zanneder ve ‘bi dakkaa bitiriyorum’, bitince ne demek
istediğimi anlayacaksınız derseniz, ben şimdi anlamak istiyorum kusura bakma
derim ve sizi dinlemenin gereksizliğine yemin bile ederim.
O
konu öyle diiil diye ortaya güreş açan bir başkasının da, bırakın konuya vakıf
olmayı anlamadığı bir dilin kelimelerini kullanarak sükse yapacağını zannederek
tenzih ederim (Ayırırım, ayrı, dışında tutarım) yerine tenzil ederim derse,
bilmukabele (Benden de size) yerine bir mukabele hatta bir mukavele diyebiliyorsa
ben bunalırım… Bilmiyorsan kullanma kardeşim. Beceremediğin bir aracı
kullanmaya kalkarsan kaza yaparsın, bilmediğin kelimeleri kullanırken de kaza
yaparsın. Halk arasında buna ’akım derken .okum demek’ denir. Daha vahimini söyleyeyim mi? Mesleği
yazın olan bir dostum; iyi insandır, beni çok sever ve sayar… Ayrılırken ne der
bilir misiniz… ‘Bir istirhamınız var mı’? Arkadaşım istirham etmek, yalvarmak, çok
rica etmek demektir. İstirham ederim denir de benden bir istirhamınız var mı
dediğinizde bana yalvarıyor musunuz benden utana sıkıla istediğiniz bir şey var
mı anlamı gibi bir tuhaflık oluşur. Ben bunları işitince kulaklarıma kızarım da
aslında en son kızmam gereken onlar.
Çocuğundan,
eşinden ya da bir yakınından bahsederken ‘bu’ şöyledir ‘bunlar’ böyledir
derseniz ben mahvolurum. Eşini göstererek ‘bu iyi insandır’ demek iltifat mı
olur şimdi? Ya da arkadaşlarını tanıtırken ‘bunlar arkadaşlarım’ demek… Çok
tuhaf gelmedi değil mi? Çünkü alışkınız da ondan.
Farklı
bir şekilden bahsetmeden geçemeyeceğim… Arkadaşım, öğrencilerim beni sorduğunda,
Sinan burada yok… Ben Sinan’a söylerim gibi cümleleri kullandığına şahit oldum
uzaktan… Siz bana adımla hitap edebilirsiniz ama karşıdaki kişi adına konuşurken
Sinan Bey, Sinan Efendi, Sinan Öğretmeniniz gibi bir şeyler denmelidir. Yani
karşıdaki kişi bana ne diye hitap etmesi gerekiyorsa o şekilde… Aman batıyorum.
Bu konunun içinden çıkılmaz… Ne yapalım çıkılmazsa şarkı söyleriz, örnekler
vererek daha da anlaşılmaz yapabiliriz, o da olmazsa fıkra anlatırız. Aynı
anlamı taşıyan kelimeleri yineleyerek kullanma komikliğini de atlamayalım. Örneğin
mesela, beraber birlikte, aman… ‘şahsen ben kendim’i unutuyorduk… O bu komikliğin
şahıdır netekim(!).
Kendimizi
çok da hafife almayalım. Sen kalbimin incisisin… Cümlesine metafor
diyebiliyoruz. Yani söylenen başka, söylemek istenen başka gibi. Yerine başka
kelime arıyoruz ‘mecaz’ çıkıyor. Doğrusu ‘eğretileme’ ama çok eğreti geliyor.
Her lafa ‘açıkçası’… Diye başlayabiliyor ve açık davranıyoruz. ‘Aynen’ gibi net
bir ifadeyle onaylıyoruz pek çok şeyi. Gerçi pek bi tekrar olup ahenk bozuluyor
ama olsun. Ne demiştik sıkışırsak bir şey ekleyebiliriz… Bir atasözü; ‘O kadar
kusur kadı kızında da olur’. Anlayacağınız kadı kızlarında bile kusur vardır…
Yani kusursuz insan olmaz. Haydi, canım sende. Ne güzel mazeret ama…
Gözümüze
takılanlara hiç değinmeyeyim isterseniz. Ama kendime hakim olamıyorum. Bize küçükken
‘parmağınla gösterme ayıp’ derlerdi. Şimdi koluyla gösteriyor millet. Hatta
biraz alçakta kalan bir şeyi ayağıyla gösterenlere bile şahit oldum. Başkasının
ekranına çöreklenip ne yazıyorsun? Diyenleri, çekmecesini çekip neler varmış
burdaaa şirinliğiyle tüm mahremiyetini katledenleri… Tamam tamam kesiyorum
burada.
Eda
hanım, ‘Hocam nooolur uzatma… Sığmıyor’ deyip ben uzattıkça mecburen puntolar küçülüp
okunamaz olmasının sebebi benim. Kesiyorum.
Kötü
bir niyetim yok sadece biraz daha özenli yaşayabilsek diyorum… Olamaz mı?
İyi,
sağlıklı ve sabırlı günler diliyorum.
R.Sinan
Akbaşak
GAZETEDEKİ ORJİNAL METNİ OKUMAK İSTERSENİZ TIKLAYINIZ