Tiyatro eğitimi ve Tiyatroterapi… |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla
Konu: Tiyatro eğitimi ve Tiyatroterapi… Gönderim Zamanı: 14.Eylül.2016 Saat 09:54 |
Tiyatro eğitimi ve Tiyatroterapi… Gittikçe güncelleşen her yerde karşımıza çıkan bir konu oldu Tiyatro kursları… Bir usta, altında pardon düzeltiyorum ustanın adı altında düzenlenmiş kurslar hatta ‘hızlandırılmış kurslar (!)’ oldukça popüler oldu. Her tiyatro kursu, söyleşisi oyun izlenmesi hâsılı içinde tiyatronun ‘T’ si olan her şeyden hayatımıza bir şeyler katılır. Bu tartışılmaz ‘Doğru’dur. Benim anlatmak istediğim kendi görüşlerim dolayısıyla bu doğrultuda yaptıklarımdır. Tiyatro kursu açarım doğrudur… Kırk yılı aşkın süredir tiyatro eğitimcisiyim... Ama yapmaya çalıştığım tiyatrodan ziyade tiyatroyu öğrenme aracı şekline sokup bu şekliyle sunmaktır… Ayrıca böyle bir şekli ben oluşturdum demek doğru değildir. Tiyatro zaten bir eğitim-öğretim aracıdır. Dikkatinizi çekerim, eğitim-öğretim dedim… Yani bu iki kelimenin içerdiği kavram çok farklıdır, ancak bir arada olmaları gereklidir. Öğretmek, çeşitli bilgi ve bilginin oluşturduğu kavramları aktarmak olarak düşünülmelidir. Bana göre öğretmek bir ‘İş’dir. Öğretmek için önce öğrenmek gerekir. Öğretim, öğretme ve öğrenme faaliyetlerinin bileşkesidir. Eğitim, Yetişkinlerin, yaşama henüz başlamışlara uyguladıkları, kattıkları bir ‘Değer’dir ve yine bana göre ‘Eğitim’ bir sanattır. Ben bu konuyu özellikle paylaşmak isterim. Tabii ki konuyu ‘Tiyatro Eğitimi’ne getirerek… Biraz esprili hale getirererek aktarayım. Hep bahsedildiği üzre bu eğitimin hızlandırılmışı olamaz çünkü tamamı 15 dakika sürer… Bitmesi mümkün değildir çünkü ömür boyu sürer… Hoş oldu değil mi? Tiyatroya ilgi duyuyorsunuz ve eğitim almaya karar verdiniz. Hedefiniz konservatuar değilse veya olamamışsa kurs statüsünde kuruma başvurursunuz… -Henüz ‘tiyatroterapi’yle tanışmadınız- Eğitimci size çeşitli görünüş duruş bilgileri verir, nefes alma nefes verme teknikleri, sesi dolaştırma üste atma alta atma genize yollama gibi oldukça havalı ancak bir türlü yapamadığınız tekniklerden bahsedilir, çalışılır ve sonra kurumu, sizi eğitimciyi gösterecek bir oyuna geçilir. Evet, evet hemen geçilir. Çünkü siz, yakınlarınız ve herkes tiyatro eğitimini alanın tiyatrocu olduğunu ve muhakkak sahneyle buluşması gerektiğini hatta artık oradan hiç inmemesi gerektiğini düşünürsünüz. Konservatuarlar, onların yılarca emek veren ve alanları unutuluverir. Hatta ‘tiyatro kursuna gidiyorum’ lafını duyan herkesin ortak bir cevabı vardır… Ben de gitmiştim okulda... Hatta başrol oynamıştım… Neyse konuyu fazlaca dağıtmadan oyuna geçelim… Eğitmen
artık ‘Yönetmen’ olur ve kesinlikle ‘Hocam’ denilmeye başlanılacaktır. Bir adam… Manav… Kırk yaşında… Şişman… Ne olacak şimdi? Çok basit… Düşüneceksiniz. Bu arada çocuk tiyatrosunda değiliz oradaki yaratıcı drama da çok benzerdir ama siz yetişkinsiniz. Bir dakika… İsterseniz yönetmen ve iyi yönetmen şeklinde ayrım yapayım… Yapıyorum. Yönetmen size manavın detaylarını verecek… ‘ Ooof yine sabah oldu, birazdan zabıta gelir… Ortalığı toplamalıyım…’ metnini canlandırırken elinizi başınıza götürmenizi ve şapkanızı düşürmeden başınız kaşımanızı istiyor… Asla soru soramaz, hatta ‘Neden?’ şeklinde bir soruyu hiç soramazsınız. Soramazsınııız… Bu piyasada kural böyledir. Başınızı kaşırken şapkanız düştü... Lafı işittiniz şapkayı alıp yeniden giydiniz… Yine… Düşmedi ama siz düşmemesi için tuhaf bir hareket yaptınız izleyenler güldü… Sevindiniz. Çaktırmamaya çalışarak siz de gülümsediniz. Yönetmen… Olmuyor, olmuyooor diye yırtınmaya başladı. Hocam baştan alabilirmiyim? Dediniz ama sen otur… Sen gel dedi. Başlarım böyle sanata demeye meyillisiniz… Az kaldı. Bu benim tarzım değil… Hiç böyle bir yönetmenle de
çalışmadım ama duydum gördüm tanıştım… Anlatısı uzuun sürer… O zaman tarzımdan biraz daha detaylı bahsetmeliyim. Manav ve diğer tüm detaylar yani metin tamamen aynı. Ama
karakterin içi boş. Öylece veriyorum size… Oyunun tamamını vererek okumanızı da
istemiştim zaten. Şimdi diyorum ki Sevgili dostum bu gün manavlara ya da şart
değil, tüm esnafa daha farklı gözle bak… Akşam evine ‘o manav’ olarak gir ve
geceyi o manav olarak geçir… Oyunun tamamını okuduğun için manavın
yaşayacaklarını biliyorsun ama detayları sana ben vermeyeyim karakterin içini
sen doldur. Oğlun üniversite kapısında, çok çalışıyor başaracak ama il dışı gönderme şansın yok. Veya hiç çalışmıyor… Hayta, boş geziyor geleceğinden endişe ediyorsun. Kızını bir isteyen var okulunu da bitirdi çok iyi bir insan ama o talibi gözün tutmadı… Kızın da gönlü var. Eşin, hatunun hayat arkadaşın her sabah kamyonu boşaltmana yardım ediyor ama belinde bir ağrı var ve ayakları uyuşuyor… Sakın… Veya hatun akşama kadar komşu komşu geziyor, sonrası evde bir yığın dırdır… O alınmadı bu olmadı şu niye yok… Al sana mutsuzluk. E hocam sen senelerini vermişsin öykü üstüne öykü yazıyorsun. Bizim nerden aklımıza gelecek bunlar… Kızı isteyen varmış da, oğlan haytaymış da… Pek, belki de hiç okumadınız dimi? Kızmayın düzeltirim ‘Değil mi?’Hiç kimsenin gözünün içine bakıp yüreğini görmek aklınıza gelmedi… Nereden gelecek kimse öğretmedi ki… Sizin kabahatiniz mi? Değil… Kimin? Bilmiyorum. Ben bu hayal gücü ve yaratıcılığın her yaşta oluşmasını sağlayabilirim ama ileri yaşlarda zorlaşır, yavanlaşır… En iyisi çocukları… İsmi üstünde çocukları… Çocukken ‘Tiyatroterapi’yle tanıştırmak… İşte benim uzmanlık alanım bu… Yıllarımı bu uğurda çabalayarak yaşadım ve olabildiğince de yaşamak istiyorum. Ve devam edelim… Günümüz olanakları çocuklara tek “tık”la ulaşabilecekleri
inanılmaz bir dünya sunmuş ancak sınırsızca ve kolay ulaşılan her şey gibi bu
olay da çok çabuk heyecanını yitirmiştir. Artık çocuklar belki de biraz geriye
dönerek daha katılımcı, daha somut ve birebir onu ifade eden çalışmaları
arzulamaktadır. Her eğitici temelde aynı ama detayda bazı farklılıkları olan çalışmaları hazırlar ve öğrencileriyle birlikte gelişim okyanusuna yelken açar. Yaşamın varlığından beri oluşan insanoğlunun hareketi farklı kültürlerde, farklı yaşam koşullarıyla yoğrulmuş ve bazı sıra dışı olaylarla mayalanarak gerek tapınma gerekse eğlence belki de eğitim amaçlı şekillenmiştir. O halde dünyanın varlığından beri yapıla gelen bu çalışmaları benim diye sahiplenmek çok da doğru olmamalıdır. Bunu bazı dostlarımızın “şu hareket bana ait”, ”şu çalışmanın aslı benim” söylemlerine karşı söylemeliyim diye düşündüm. Bazen çok yıllardır yapa geldiğimiz bir çalışma sıra dışı bir öğrencinin küçük bir müdahalesiyle çok daha etkin ya da keyifli olabilmektedir. Bu yüzden sunduğumuz çalışmalara araştıran, hazırlayan şeklinde yaklaşmamız daha doğru olur. Çünkü öğrencisine yorumlayıp mayalayabileceği malzeme sunan eğiticinin kendisi de görüşlerini şartlarla mayalayıp yeni açılımlara ulaşmaktadır. Tiyatroterapi öğrenmeyi öğretir. Müziği görmeyi, resmin
sesini duyabilmeyi, fotoğrafın tınısını yakalamayı sağlar. Bu benzetmelerle
anlatılmaya çalışılan kavramlardaki gelişmeler donanımlı bireylerin oluşmasına
katkıda bulunur. Tiyatroterapi çağdaş; Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı ve ödün vermeyen bir tarzı düstur edinmiştir Tiyatroterapi çiçek tohumları eker, isteği hasadı toplumun yapmasıdır.
|
|
Sinan
Yönetici Kayıt Tarihi: 22.Eylül.2008 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 98 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 22.Haziran.2017 Saat 18:20 |
Yaşam devam ettikçe TİYATRO devam edecektir
|
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |