Anasayfa »
R. Sinan AKBAŞAK... Köşe Yazıları
Anne baba olmak zor zanaat... R.Sinan AKBAŞAK
Tam da, bir velimin; 'çocuğumuzu ingilizce kursuna göndereceğiz, artık tiyatroterapi'ye gelemeyecek...' açıklamasının üzerine
Tam
da, bir velimin; 'çocuğumuzu ingilizce kursuna göndereceğiz, artık
tiyatroterapi'ye gelemeyecek...' açıklamasının üzerine... Okuduysanız da
lütfen bir kez daha okuyun
Anne baba olmak zor zanaat
Geçtiğimiz cumartesi günü mutlu ama yorgun, çalışmadan çıkıyorum…
Malum en son çıkanım. Böyle olunca ilk çıkan öğrenciyle aramda on
dakika olabiliyor. İlk gözüme çarpan, hemen kapının önündeki çınar
ağacının etrafındaki banka oturmuş küçük kuzum Zeynebim… Bir kitap var
elinde ve inanılmaz mutlu okuyor adeta yaşıyor. İçim coştu. Adeta
kendime geldim diyecektim ki… Onun adına üzülmeye başladım. Şimdi
nereden çıktı bu? Çıktı işte.
Aslında günlerdir çelişkiler
içindeyim. Kimim neyim ne yapıyor ve niye yapıyorum… Bu soruların
cevapları kafamı meşgul etmeye başladı. Eskiden daha kolay cevaplarını
verebiliyorken zorlandığımı fark ettim. Zeynebim ve onlar adına
üzülmeye başladım…
Heyecanlı sevgi dolu ve pek mutlular. Peki ama
ya sonrası? Onların o gözlerindeki pırıltıyı, o muhteşem gülümsemeyi
silmeden büyütebilecek miyiz? Umutsuzum…
Nerede yanlış yapıyoruz,
neyi eksik bırakıyoruz? Herkes sırası gelince ya da sırayı kaparak
konuşuyor. En sevdiğimiz iş konuşmak… Konu ne olursa olsun konuşabilen
insanları içeren ender bir toplumuz. Çıkarcıyız… Gerçekleri çarpıtıp
işimize geldiği şekilde yorumlayabiliyoruz… Bencil egoist ve narsistiz.
Elbette ki pek çok insanı tenzih ederim ama herkes sıyrılsa bile
tamamının yerine beni koyun. Ben de ‘Kızım sana söylüyorum, Gelinim sen
anla’ tarzında anlatırım.
N’apıyoruz biz çocuklarımıza
arkadaşlar?Hepiniz ‘nası yani’… şeklinde bakıyorsunuz ve e, ne
yapıyorsak onların hayatlarına katkı olsun diye yapıyoruz…
sığınma-kaçışına hazırsınız. Onların hayatına katkı olduğuna kim karar
verdi? Tüm uzmanların, bilim insanlarının , eğitimcilerin görüşlerine
açığım. Saygı duyup duymadığım ne ve niçin söylediklerine bağlı… Sen
kimden yanasın derseniz ben çocuktan yanayım. Neden derseniz ki sinirli
bakışlarla soruyorsunuz hissediyorum, ben çocuğum arkadaş… Yaşım
altmış beş olsa da ben çocuğum. Otuz iken de, ve on iki yahut kırk iki
iken de çocuktum görev ve sorumluluklarım yetişkin olmamı gerektirdiği
anda yetişkin oldum sonra çocukluğa geri döndüm. Çünkü samimi, art
niyetten uzak, duru ve yaratıcı olmanın yolu hatta ne istediğini
bilmenin yolu çocuk olmaktan geçiyor. Peki yetişkin olduğun halde çocuk
gibi düşünebilmek, davranabilmek nasıl mümkün olabiliyor?? Gayet basit
efendim… Empati çocukluğunuzu hatırlayın ama samimi bir şekilde… Öyle
yasak savarmış gibi olmasın. Şartlar sizi yaşlandırdıysa bilin ki
yaşlandırmak yerine çocukluğunuzun üstünü örtmüştür. Yani bir tür kabuk
bağlamıştır çocukluğunuz… Çıkın. Okurken ben büyüğüm yahu diye fazlaca
sık kafanız karışıyorsa o zaman bırakın okumayın hatta yırtıp atın
kağıtları sayfayı kapatın.
Benimleyseniz sorulara daha doğrusu olaylara göz atalım…
Çocukları okula gönderiyoruz, pazartesi salı çarşamba perşembe cuma ve
pek çok okulda başladı cumartesi… Pazar kurs sosyal faaliyet temizlik
hazırlık yatış ve pazartesi sonra aynı şeyleri tekrar… Haydii yeniden
pazartesi ve sonra yine…
Erken yatırıp kaldırdınız diyelim, sabahın
körü yerine gün ağarınca yola düştü diyelim, servisle o kadar saat yol
gitmedi diyelim, okulda çevrede her yerde suratsız selamsız insanlarla
karşılaşmadı diyelim. Peki çocuğun ruhunu nasıl dinlendirecek
onaracağız? Ruhuna da n’oldu ki diyorsanız… demeyin. Biliyorum söze
şöyle başlıyorsunuz…
– Seni evden iki saat uzak okula sırf iyiliğin için gönderiyoruz… Büyüyünce bizi anlayacaksın.
-Bak ayrıca hem baskete hem yüzmeye gönderiyoruz.
– İngilizce kursunu hangi arkadaşın buluyor? sen surat asıyorsun…
– Akşamları yarım saat bilgisayar iznin de var daha ne istiyorsun…
-Telefon dedin onu da değiştirdik. İnan benim maaşımın iki katı o telefon…
– Dur az daha unutuyordum… Gitar kursu? beğendiğin gitarı da aldık ama yoruldum gidemeyeceğim dedin…
-Hayır saçlarının kesimine sen karar veremezsin, Öyle de bakma dövme yaptıramayacağını biliyorsun.
Gerçekten böyle mi diy… İnanmıyorum.
Sustum. Zaten kafam da karıştı.
R.Sinan AKBAŞAK
............................................