Yazı uzun sayılır ama n'olur okuyun. Ne yapmaya çalıştığımı bir kez daha anlatmaya çalışıyorum. Ve uygun görürseniz paylaşın
Değerli DOST
Oldukça uzun bir süredir çocuklar için destek çalışmaları yapıyorum.
Benim tarzım çalışmalar yapan insanlara herhangi bir kurum desteği
olmadığı gibi sizin kişisel desteklerinizle oluşturduğum kurumun da
(Tiyatroterapi) yaşaması her gün biraz daha zorlaşıyor...
Amacım paylaşmak... Rahatlatmama, gücümü yeniden toparlamama vesile oluyor .
Dostlar çocukların gelişmesi geriye, sıfıra değil eksi'ye gitmekte...
Bunu siz de biliyorsunuz. Ama Amacımız 'Denize deniz yıldızı atmak' ve
bunu her şeye rağmen başardığımı, başardığımızı düşünüyorum.
Oluşturduğum guruplarda çocuklara görmeyi, fark etmeyi ve düşünmeyi
göstermeye, hayal etmeyi öğretmeye çalışıyorum. Bunun için tiyatroyu ve
sahneyi kullanıyorum.
Bu çok bildiğiniz şeyleri örneklerle anlatmak, paylaşmak isterim.
Çocuklara tiyatronun ve sanatın neden antik çağda daha ön planda
olduğunu sordum. Araştırmalarını, daha sonra bir fırsat yaratıp
tartışabileceğimizi söyledim.
Sonraki çalışmamızda karşıma 'Antik
çağ insana ait, heyecanlı, ilginç, inanılmaz hikayeler bütünüdür, içine
girdikçe öğrenilecek keyif alınabilecek bir kavramdır...' düşüncesini
sundular.
Dostlarım bu çocuklar daha küçükler ama fırsat verilip
değer de verilince birer cevher olduklarını hatırlatıyorlar. Örneği
izninizle devam ettireceğim... Tartışma sonrası ödül olarak İstanbul
Arkeoloji müzesine götürdüm çocukları. İyi bir karardı...
Favorimiz
'İskender Lahdi'ni izlerken önümüzden den şöyle bir bakıp geçen
insanlara karşın biz kimseyi rahatsız etmeden yavaş yavaş yere oturduk.
İki saate yakın ve hiç konuşmadan... Herkes gözlerini kısmış, o güne,
ya da hayal ettiği bir dünyaya gitmiş orada yaşıyor ve olanları
izliyordu.
İnsanların tuhaf bakışları artıp, hatta bir görevlinin
'Bir şey mi oldu? ' Sözüyle yavaş yavaş dünyaya döndük. Benzer gezileri
pek çok kez yaptık, yapıyoruz. Çünkü sonrası sohbet çok keyifli
oluyor...
Bir kızım, iki saat süresince sanatkarı izlediğini
söyledi... Yüzünde uzaklara bakarmış gibi ifade olduğunu nedenini
anlamadığını, ama torununa çeyiz danteli hazırlayan bir babaannenin
zarif ellerini gördüğünü söyledi.
Bir delikanlım günler aylar süren
bir süslemenin bitmesine çok az kalmışken bir parçasının hasar görmesi
yani kırılıvermesi halinde neler yaşayabileceğini sormuş sanatkara...
'Öyle bir şey yaşamam, çünkü o zaman yaşayamam ' yanıtını almış. 'Ölüm,
yani öldürülme korkusu mu?' diye sordum... Hayır, bir mahcubiyet
hissettim... Yani öyle bir durumda ... Bilemedim... Orada karıştı kafam
ama anladığım kadarıyla taşı yontan değil adeta dünyaya getiren gibi
hissediyor öylesi kıymet veriyordu eserine... sonrası konuşmadım hiç
soru da sormadım, sadece izledim dedi.
Mutluluğun ve gururun doruklarındayım... Siz de aynı şeyi hissetmediniz mi?
Küçüklerle çalıştığımızda, Sahneye çık, adını değiştir istediğin kimlik
ve cinsiyete bürün ve seni rahatsız eden tüm davranışları eleştir
derim. Yıllar evvel bir kızım çıkmıştı... Çok zaman geçti ama asla
unutamıyorum, paylaşmadan geçemeyeceğim. Ben kendim olarak konuşabilir
miyim dediğinde, elbette dedim. Buyur sahne senin anlat...
Kardeşim birinci sınıfa başlıyor... Her şeyi yeni alınacak. Beni çok
istediğim tavşan bir sırt çantası var bana da onu alacaklar. Alışveriş
başladı kardeşim coştu ne görürse istiyor annem olabildiğince aldı
istenilenleri ve korktuğum başıma geldi... Annem kızım senin çantan
oldukça yeni lütfen bu yıl da onu kullan imkanlarımızın sonuna geldik
dedi.
Tek ve minik bir cümleyle bitti konuşma... 'Kardeşimi artık hiç sevmiyorum...'
Buyrun... Kimsenin böyle bir niyeti yok ama olay buraya geldi. Peki ne yaptık?
Çok düşündüm ve devlet memuru olan babanın bir ara gelmesini rica
ettim. Geldi bey... Zarif ve iyi bir insan her haliyle belli oluyor.
Durumu anlattığımda, hemen gidip alayım o çantayı dedi... Aman dedim bu
çok doğru olmaz sonrası her istek bir şantaj aracına dönüşür. Siz bir
kaç gün sonra alın ve bir minik öyküyle paylaşın dedim.
Cumartesi
günü kızım pek bir keyifli geldi... Tavşan sırt çantası vardı. Sırtından
çıkartırken, ooo güle güle kullan... Ne hoş dedim. Öğretmenim,
babamın uzun süredir biriken fazla mesai ücretlerini ödemişler. Babam da
hemen çantayı almış, Çantayı çok istediğimi de annem söylemiş... Onları
çok seviyorum. Biliyor musunuz kardeşimi de çok seviyorum ve o çok
şirin, hep seveceğim... Dedi.
Tavşan çantalı kızım şimdi bir lisede
edebiyat öğretmeni delikanlı ise geçen yıl hukuk fakültesini bitirmiş.
Abla kardeş birbirlerini hala çok sevdiklerine eminim.
Belki de
kurumumun adını 'Tiyatroterapi' koyma nedenim buralardan malum olup
geldi. Şaka tabii... Ama çok iyi hissediyorum kendimi...
Ne olursa olsun yanımda olan herkese çok teşekkür ederim...
Bütün deniz yıldızları adına.
R.Sinan Akbaşak
...................................
Düzenleyen Sinan - 22.Eylül.2018 Saat 08:20