Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >4- SİZE ÖZEL >R.Sinan AKBAŞAK Yazıları
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumEvrensel Duygular...

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
terapist Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1803
  Alıntı terapist Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Evrensel Duygular...
    Gönderim Zamanı: 10.Ağustos.2012 Saat 01:12
Evrensel%20Duygular...%20Sinan%20AKBAŞAK

Evrensel Duygular... Sinan AKBAŞAK

Tarih 09 Ağustos 2012, 13:02 Editör

Yine sıcak, yapış yapış bu yaz gününe her zamanki gibi ilk iş olarak iletilerime bakarak başlıyordum.. Bu gün sevgili dostum Ahmet Gökdalay'ın iletisi karşıladı...





                      Evrensel Duygular…

 

Yine  sıcak, yapış yapış bu  yaz gününe her zamanki gibi ilk iş olarak iletilerime bakarak başlıyordum... Bu gün, sevgili dostum Ahmet Gökdalay’ın iletisi karşıladı. Bir ‘youtube’ linkiydi ve adından 9. Senfoni olduğu anlaşılıyordu. Tıklattım tabii ki… İzledim. Çok tanıdık bu parça, yıllardır çocuklarıma, öğrencilerime klasik müzik dostluğu için önediğim ilk birkaç parçadan biridir. Ancak izlediğim İspanyanın Sabadell kentinde planlanmış bir sokak-meydan konserinde müziğin arkasına doğaçlama oluşturulmuş bir öyküydü.

İzlerken kendimizi düşünmeden, kıyaslama yapmadan geçmek nedense hiç mümkün olmuyor… Bir kontrbas meydanda çalmaya başlıyor, önünde teşekkür kabul etme şekli olan bir şapka var ve bir küçücük, sevecen ve alışkın tavırlarla bozukluk bırakıyor…  Bana Londra Camden Town’da, Piccadilly Circus’da, Trafalgar meydanında, Leicester meydanında ve özellikle favorim Covent Gardens’ta bıkmadan izlediğim sokak dinletilerini anımsattı. Orada da yaşadığım keyifle hüzün arası bir duygu oluştu yine…

Dinletide ki linkini ekliyorum, kontrbasa viyolonsel ve diğer enstrümanların eklenmesiyle oluşan orkestra sokak konserine başlıyor ve tüm yüzlerde sevecen bir ifade oluşuyor… Kimse öne geçmeye çalışmıyor, kimse kimseyi itip kakmıyor, çocuklar mutlu ve hareketli ama asla dinletinin düzenini bozmuyor… Bir çocuk aydınlatma lambasına tırmanıyor ama elektrik çarpma ihtimali hiç yok, düşme ihtimali çok düşük yani kendine zarar verme durumu yok ve yetişkinler, ‘hey çocuk in oradan aşağı’ … ‘ne ayıp, hiç öyle yapılır mı?’, gibi bir şeyler söylemiyor… Çocukların bazıları da mini şef pozisyonunda… Tabii fotoğraf makineleri elde. Bir baba minik bebesinin kulağına ve ruhuna müziği nakşetmekle meşgul… Derken direğe tırmanan miniğin elleriyle konuya katılımını ve şefin yaptığı işten had safhada keyif alan güler yüzlü bakışını izliyoruz. İnsan sesinin kullanıldığı ilk senfoni olan bu esere tüm izleyiciler katılıyorlar paylaşım doruklara ulaşıyor…

Şimdiiii kafamıza pek çok soru neden takılıyor birlikte düşünelim… Pek çok konuda geliştiğimiz, güzelleştiğimiz söylenebilir. Çok sevimli ve bakımlı meydanlarımız var ama hiç sokak gösterimiz yok. Metro istasyonlarındaki birkaç gösteri de zabıtadan kurtulabilirse gülümsemez bir surat ve siz ne anlarsınız edasıyla sergileniyor.

Acaba toplumsal gerginliğimizin, hoşgörüsüzlüğümüzün, anlayışsızlığımızın, kabalığımızın, boşluğumuzun, çaresizliğimizin ve …. Nerdeyse her şeyin sebebi maddesel pek çok şeyi gerçekleştirip geliştirmemize rağmen ruhumuzu güzelleştirip geliştirecek insani şeyleri bilemediğimiz ya da bulamadığımız olabilir mi? İzlendiği zaman insan ruhunu dinginleştiren, insanda gülümseme isteği uyandıran, yaratıcılığı ve beceriyi zıplatan klasik müzik, halk ezgileri, yürekten kaleme dökülmüş mısralarda, kelimelerde gezinti yerine;  karamsar, bedbin, kavgacı, isyankar eden acılı arabesk, duygusuz, üç bin liralık arabada beş bin liralık müzik setinden yayılan canhıraş ‘çıstak’ larda mı arıyoruz.

Dostlar; dünyanın bir başka yerindeki bir parkta bir iki kırıntıyla uzattığınız elinize bir güvercin konup yiyebiliyor, bir cips paketi hışırtısına birkaç sincap gelip esas duruşta bekleyebiliyor... Bizim güvercinimiz bizden korkuyor çünkü kanadını yolduk, bizim köpeğimiz hırlıyor çünkü kuyruğuna teneke bağladık, kedimiz ‘pisi pisi’ ye gelmiyor çünkü tekmeledik… Bizim de, ‘simit kapan martı’ larımız var… Dediğinizi duyar gibiyim ama bu bizi, yaşam alanındaki yiyeceğini tüketip avantacı haline getirdiğimiz karaya yerleşen deniz kuşunun sorumluluğundan kurtarmıyor.

Çocuklarımız gülümsemiyor… Çünkü dur, sus, otur, ya da ‘yapma ne ayıp’, ‘koca çocuk oldun hala…’, ‘aman düşersin’, ‘elleme bozarsın’ daha da kötüsü, ‘sen kim oluyorsun’, ‘sen kendini ne sanıyorsun’, ‘sus! büyükler konuşurken…’ diyerek engelledik. Yoksa böyle yaparak bu günkü büyükleri mi oluşturduk…

Bilemiyorum…

Her hüzün içinde sevinçleri barındırmasa da her sevinç içinde hüzünleri barındırabiliyor. Teşekkürler Ahmet (Gökdalay)…  İletindeki paylaşımın içimi ısıttı. Hüzün eşlik etse de kendimi yeniden gözden geçirmemi sağladı. Paylaşacağım arkadaşlarım, özellikle genç dostlarımda oluşturacağı keyif ve katkı keyfimi arttırıyor

ve

Teşekkürler tüm dostlarım Her seferinde yaşamak için çok sebebin olduğunu aktarabilmemin gücünü veriyorsunuz.

Sevgilerim ve saygılarımla

Sinan Akbaşak



                             İŞTE LİNKİNİZ... LÜTFEN TIKLAYINIZ



parça bittiğinde açılan tanıtım ekranından benzer linklere ulaşabilirsiniz...




TÜM KÜLTÜREL DEĞERLER EVRENSELDİR... HEPSİNİ GÖRMEK, TANIMAK, SAHİPLENMEK GEREKİR. KÜLTÜREL GELİŞİMİ TAMAMLAYAMAMIŞ  TOPLUMLAR  GERÇEK GELİŞİMLERİNİ SAĞLAYAMAZLAR
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,102 Saniyede Yüklendi.