Merhabalar..
Yaz tatilinin bir kısmının kullandık ve yeni eğitim dönemi
yaklaşıyor. İçinde pek çok zorlayıcı unsur barındıran eğitim sistemini konular,
işleyiş gibi pek çok konuda sürekli değiştiren bu konuda iyiyi bulmak için
uğraşan ama bir süre sonra ilk bulduğunu… bu olmadı en iyisi bu deyip
başka bir programa geçen sistemin görevlileri anlamayı
kolaylaştıracak,sevdirecek ve geliştirecek uygulamalar içerisine bir türlü
giremiyor. Her kolaylaşan biraz daha zorlaşıyor... Ben de bu yüzden genç insana
yardım edebilmek, hayata daha iyi tutunabilmesine destek olabilmek amacıyla bu
konuda enstrümanım olan drama ve tiyatroyu işleyiş ve gereklilik konusunda bir
kez daha anlatayım dedim. İsterseniz drama ve tiyatro ayırdının nasıl
yapıldığını olabildiğince teknik tarif dışında anlatamaya çalışayım... çünkü
aynı şeyin farklı söylemi gibi algılanıyor.
Drama başlangıcı bile olmayabilen bir konuyu hiçbir
yönlendirmeye girmeksizin canlandırmak ve bu yönde hayal gücünü ve üreticiliği
geliştirmektir. Çocuğun özgür davranış biçimlerinden karakter tahlili, hatta
davranış problemleri varsa bunların tesbiti bile yapılabilmektedir. Çocuk
gelişiminde, öğrenme ve anlama güçlüğünün çözümünde, iletişim ve özgüven
sorunlarının giderilmesinde gerçek bir destektir. Drama bir gösteri sanatı
değildir. Tiyatro ise dramanın özellikleriyle başlayıp özgürce
şekillendirilebilen ama şekil oluşuktan sonra çizgileri ve sınırları
belirlenen, kuramı ve teknikleri ve eğitimi olan sanat dalıdır .Orta
oyununun ,köy seyirlik oyunlarının, meydan tiyatrosunun serbest gibi görünse de
kuralları vardır.
Yani anaokulunda drama lisede tiyatro diye bir tarif olmamalıdır...
Drama çalışmalarından ortaya çıkan güzellikler bir izleyici gurubuyla
paylaşıldığında bunun adı drama gösterisi olamaz... piyes, oyun, müsamere,
gösteri denilebilir... Aynı şekilde doğaçlama yapılan gösterilerin sunumuna da
drama gösterisi denilemez.
Dramayı kurallara bağlayan... öyle değil böyle olmalıydı diyebilen
kişiler olduğu gibi tiyatronun bütün kurallarını kaldırıp, katılımcı tiyatro
konferans tiyatrosu yada benim bile her gün bir başkasını duyduğum çeşitli
tanımlar da olmaktadır...
Adı ya da tanımı ne olursa olsun özünde kişisel gelişimin
kapılarını açan bir kavramdır da konu çocuklar olunca her zamankinden daha
fazla düşünmeli insan... Öyle ya gelişmekte olan beden, beyin, karakter
yapısı... Bunların hepsi nehirde giden uzun bir gemiye benzer. Bazen
küçük bir müdahale büyük bir hareket oluşturur ve bu büyük hareketler her
zaman olumlu olmayabilir... Yani bazen geminin karaya çarpmasına sebep
olabiliriz. O halde hep ve çok dikkatli olmalıyız.
Çocukların öncelikle vaktini iyi
geçirmesini sağlamalı, iyi geçirilen vakti aynı zamanda. Gerek paylaşılmış bir
an olarak, gerekse öğrenilmiş kavram olarak değerli kılmalıyız.
Günümüz olanakları çocuklara tek
“tık”la ulaşabilecekleri inanılmaz bir dünya sunmuş ancak sınırsızca ve
kolay ulaşılan her şey gibi bu olay da çok çabuk heyecanını yitirmiştir.
Artık çocuklar belki de biraz geriye dönerek daha katılımcı, daha somut ve
birebir onu ifade eden çalışmaları arzulamaktadır.
O halde drama yine ve her zamanki
gibi en etkin iyi vakit geçirme ve gelişim aracı olarak ele alınmalıdır. Tabii
ki gelişen ve değişen dünyaya drama yöntemleri ayak uydurmalı hatta bence adını
“Seni bana göster” yada “usta sensen çırak da ben” gibi günümüz isteklerini ve
aynı zamanda geçmişi de kapsayan bir yapıya ulaşmalıdır. Bilindiği gibi
klasik orta oyunu ve meddah çocuk oyunlarının sınırsız ilham ve başvuru
kaynağıdır
Anlatmaya çalıştığım... küçük yönlendirmelerden
sonra serbest bırakılan genç insan bilinçaltında biriktirdiklerinden oluşan
hayal denizinde paylaşım ve yaratıcılıklara yelken açmalı, Farklı görüşlerin
fırtınalarıyla boğuşmalı ama sakin limanlara dingin, çözümlemiş ve dinlenmiş
ulaşmalıdır.
Drama eğitiminde her eğitici temelde
aynı ama detayda bazı farklılıkları olan çalışmaları hazırlar ve öğrencileriyle
birlikte gelişim okyanusuna yelken açar. Yaşamın varlığından beri oluşan
insanoğlunun hareketi farklı kültürlerde ve farklı yaşam koşullarıyla yoğrulmuş
ve bazı sıra dışı olaylarla mayalanarak gerek tapınma gerekse eğlence belki de
eğitim amaçlı şekillenmiştir. O halde dünyanın varlığından beri yapılan bu
çalışmaları benim diye sahiplenmek çok da doğru değildir. Bunu bazı
dostlarımızın “şu hareket bana ait”, ”şu çalışmanın aslı benim” söylemlerine
karşı söylemeliyim diye düşündüm. Bazen çok yıllardır yapa geldiğimiz bir
çalışma sıra dışı bir öğrencinin küçük bir müdahalesiyle çok daha etkin yada
keyifli olabilmektedir. Bu yüzden sunduğumuz çalışmalara yapan, yaptıran yada
yazan şeklinde başlık atmak yerine araştıran, hazırlayan şeklinde yaklaşmamız
daha doğru olur. Çünkü öğrencisine yorumlayıp mayalayabileceği malzeme sunan
eğiticinin kendisi de görüşlerini şartlarla mayalayıp yeni açılımlara
ulaşmaktadır.
Bazen bu konudaki bir yazı; ekte örnekleyebileceğimiz
pek çok çalışma vardır.Bu dosyayı elinize alın açın okuyun uygulayın işte size
drama yada kişisel gelişim çalışması… şeklide bitebilir. Böyle olamaz
elbette. İyi eğitici katılımcının nefesini ve gözbebeğindeki kıvılcımın
voltajını ölçerek heyecanını katılım isteğini ve kişisel taleplerini bir
çırpıda yakalayıp anında programını yapabilendir. Bir çalışma öncesinin
programı bir sonraki çalışmadan çok farklı olabilir. Genç katılımcı “seni
bana göster” isteğinizi sizin gözlerinizden okuyarak anlatmaya başlar.Bu sessiz
anlatım çalışmanın başlangıç noktasıdır. İşte tüm eğitim stratejisi ve becerisi
burada başlar. Gözlerinizde buluştuğunuz çocuk yada genç insan ömür boyu sizin
ve kendinin dostu olacaktır.
Zaten tüm başlangıçları bakışlar şekillendirmiyor mu..
Gözlerine baktığınız insanın sizden sevgiyi esirgemesi, sevinç yada hüznünü
gizlemesi pek de mümkün olamaz... İyi eğitimci ve ebeveyn çocuklarıyla
konuşurken göz seviyesine inmesi tarifsiz bir iletişimin başlamasını
sağlayacaktır.
O halde drama eğitimi güvenin,yaratıcılığın ,
gelişimin yani yaşamın olmazsa olmazıdır..
Ne güzel ki çocuklar için çaba
sarf edenlere... Çünkü onlar herşey için çalışıyorlar…
R.Sinan Akbaşak