Litvanya.. Çok bilinmedik bir dünya

   Litvanya

Avrupa'nın kenarında köşesinde kalmış, sessiz sakin kendi halinde bir ülkeye Litvanya'ya yolculuk yapmaya ne dersiniz? Uzun boylu, sarışın mavi gözlü insanların yaşadığı minik bir ülke burası. Nüfusu üç buçuk milyon civarında. Yüzölçümü Konya kadardır, belki de daha az. Adı da çoğu kez komşusuyla karıştırılıyor zaten. "Litvanya mı ha L'li bir şey yoksa Letonya mı? Onların ikisi aynı şey değil mi?" cümleleriyle epeyce karşılaşmak mümkün. Dünyanın da büyük bir kısmı hala bu üç küçük Baltık ülkesini kulaktan dolma bilgilerle tanıyor. Kimileri bu şirin ülkenin insanlarını Rus zannediyor ama sakın ha bunu yüzlerine söylemeyin. Çünkü bu yakıştırmaya kesinlikle karşı çıkıyorlar ve akabinde size onlardan ne kadar farklı olduklarını anlatmaya başlıyorlar ki bu durum bazı durumlarda kişisine göre yarım saati bulabilir.

"Neden Litvanya?"  Bu güzel ülkeyi tanıtmak için onlarca sebep bulmak mümkün. Öncelikle şöyle diyelim: Çok ucuz! Para birimleri Litas, Türk Lirası’nın yarısına eşit, yani daha oyunun başında 1-0 önde başlıyoruz. Enflasyon denen canavar sanki buradan hiç geçmemiş. Yani burada 5 yılda yaşasanız öyle bizim alışık olduğumuz olağanüstü oynamalara değer kayıplarına rastlamak mümkün değil. Etiketin üstünde ne görüyorsanız 6 ay sonrada aynısını görebileceğiniz garanti 
İnsanları da gerçekten arkadaş canlısı,  yardımseverler. Sokakta kaybolsanız (ki bu küçük ülkede kaybolmak çok zor ya neyse) yoldan geçen birine sorsanız hemen yardımcı olmaya çalışır hatta doğru otobüse bile bindirirler sizi. Otobüs mü yoksa troleybüs mü desem? En hoş özelliği bizim nostaljik turistik amaçla kullandığımız tramvayların burada troleybüs denen taşıtlara dönüşmesi. Bu 40 senelik troleybüslerle her sabah okula ya da işe gitmek ise çok keyifli.

Özellikle Erasmus Öğrenci Değişim Programı kapsamında bu ülkede öğrenim görmek isteyenlerin sayısı hayli üst sıralarda. Çünkü bahsedildiği gibi tam bir öğrenci için uygun yaşam koşullarına sahip. Maddi avantajlarının yanı sıra güvenli bir ülke ayrıca. Bir örnek vermek gerekirse 450 bin (!) kişinin yaşadığı başkenti Vilnius’ta polis arabası görmek nerdeyse imkânsız. Hatta burada elinizi kolunuzu sallayarak Cumhurbaşkanlık binasının bahçesine girebilir, ayaklarınızı uzatarak gökyüzünü keyifle bile izleyebilirsiniz.

Çünkü suç oranı düşük, herkes kendi halinde yaşıyor ve insanlar birbirine güveniyor. Bu da eğlenceyi güzelleştiren yönlerden biri. Gece geç saatlere kadar sayısız kulüp- cafe tarzı mekânlarda uygun fiyata eğlenmek mümkün. Gece otobüslerinin gündüzlerden farkı yok. Sadece çoğunluğunu gençler dolduruyor.

İletişime, dil konusuna gelince, İngilizce şart tabii ki. Eğer Litvanca öğrenmek gibi bir isteğiniz yoksa İngilizce veya Rusça’ya bağımlı kalıyorsunuz. Ama bir iki ay sonra temel Litvanca cümleleri öğrenince her şey daha da kolaylaşıyor zaten. 

Havasına suyuna bakarsak işte burada biraz temkinli olmak lazım. İlk kar Ekim başı gibi düşüyor ondan sonra da zaten sürekli bir beyazlık sert soğuklar. Yüz felci yapabilecek rüzgarlar eşliğinde bir kış yaşanıyor bu memlekette çünkü. Ama -20’ye varan ayazda donan karın üstünde balerin edasında yürümeye çalışmakta hani pek bir eğlenceli. Eğer ben bu zorluluklara gelemem sürekli hapşırır aksırırım diyorsanız baştan bu yoldan dönmelisiniz. Ama insan alışıyor bir süre sonra, hatta sonrasında bağışıklık bile kazanıyorsunuz öyle ki bir süre sonra hasta bile olmuyorsunuz o tehlikeli devreyi atlatınca. Zaten sonra bahar geldin mi yeşillikler içinizi sarıyor. Sizde bu mavi gözlü sarışın insanların diyarında kendini bahar kelebeği gibi hissediveriyorsunuz.

Yeme-içme konusuna gelince Litvan yemekleri aşırı yağlı olabiliyor. Bilmeden aldığınız herhangi bir yiyeceğin içinden yağ fışkırma olasılığı oldukça yüksek. Yavaş yavaş deneyerek atlatıyorsunuz bunları da bir süre sonra. Ama nedense patates, mantar ve sarımsak bunlar her yerde karşınıza çıkacak.

Tarihine bakarsak Litvanya aslında son 20 senedir tek başına ayakta kalabilmiş bir ülke. Sovyetler çökünce bağımsızlığını ilk ilan edenlerden. Avrupa’ya ayak uydurmaya çalışıyorlar. O talihsiz 50 yıllık arayı kapatmaya çalışıyorlar. Ama hala eskiden kalma alışkanlıkları atabilmiş de değiller. Toplu konutlar, 40 senelik troleybüsler, tekeller bunlar hala eskinin izlerini taşıyor. Mesela koskoca ülkede sadece iki ya da üç tane süpermarket zinciri var. Sosyal devlet anlayışı hala yüksek özelleştirmeler henüz zirve yapmamış. Kendi halinde, kendi para birimleriyle yaşıyorlar öylece. Tıpkı bizim gibi, genç nüfusları da oldukça fazla. Her yerde sarışın ufak çocuklara rastlamak mümkün.

İşte tüm bu nedenlerden ötürü gün gelir de yolunuz Baltık ülkelerine düşerse sakın bu ülkeyi es geçmeyin derim. Hem farklı bir güzellik hem de bilindik Avrupa anlayışından uzak bir deneyim yaşamak için buraya uğramalısınız.

kaynakıstegenç

Yazar	Mesaj Konu Arama Konu Seçenekleri Yanıt Yaz Yeni Konu Oluştur Konuyu Yazdır
terapist Üye Profili Üyenin Mesajlarını Bul Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803	Alıntı Cevapla Konu: Litvanya.. Çok bilinmedik bir dünya Gönderim Zamanı: 22.Aralık.2008 Saat 11:19
	Litvanya Avrupa'nın kenarında köşesinde kalmış, sessiz sakin kendi halinde bir ülkeye Litvanya'ya yolculuk yapmaya ne dersiniz? Uzun boylu, sarışın mavi gözlü insanların yaşadığı minik bir ülke burası. Nüfusu üç buçuk milyon civarında. Yüzölçümü Konya kadardır, belki de daha az. Adı da çoğu kez komşusuyla karıştırılıyor zaten. "Litvanya mı ha L'li bir şey yoksa Letonya mı? Onların ikisi aynı şey değil mi?" cümleleriyle epeyce karşılaşmak mümkün. Dünyanın da büyük bir kısmı hala bu üç küçük Baltık ülkesini kulaktan dolma bilgilerle tanıyor. Kimileri bu şirin ülkenin insanlarını Rus zannediyor ama sakın ha bunu yüzlerine söylemeyin. Çünkü bu yakıştırmaya kesinlikle karşı çıkıyorlar ve akabinde size onlardan ne kadar farklı olduklarını anlatmaya başlıyorlar ki bu durum bazı durumlarda kişisine göre yarım saati bulabilir. "Neden Litvanya?" Bu güzel ülkeyi tanıtmak için onlarca sebep bulmak mümkün. Öncelikle şöyle diyelim: Çok ucuz! Para birimleri Litas, Türk Lirası’nın yarısına eşit, yani daha oyunun başında 1-0 önde başlıyoruz. Enflasyon denen canavar sanki buradan hiç geçmemiş. Yani burada 5 yılda yaşasanız öyle bizim alışık olduğumuz olağanüstü oynamalara değer kayıplarına rastlamak mümkün değil. Etiketin üstünde ne görüyorsanız 6 ay sonrada aynısını görebileceğiniz garanti İnsanları da gerçekten arkadaş canlısı, yardımseverler. Sokakta kaybolsanız (ki bu küçük ülkede kaybolmak çok zor ya neyse) yoldan geçen birine sorsanız hemen yardımcı olmaya çalışır hatta doğru otobüse bile bindirirler sizi. Otobüs mü yoksa troleybüs mü desem? En hoş özelliği bizim nostaljik turistik amaçla kullandığımız tramvayların burada troleybüs denen taşıtlara dönüşmesi. Bu 40 senelik troleybüslerle her sabah okula ya da işe gitmek ise çok keyifli. Özellikle Erasmus Öğrenci Değişim Programı kapsamında bu ülkede öğrenim görmek isteyenlerin sayısı hayli üst sıralarda. Çünkü bahsedildiği gibi tam bir öğrenci için uygun yaşam koşullarına sahip. Maddi avantajlarının yanı sıra güvenli bir ülke ayrıca. Bir örnek vermek gerekirse 450 bin (!) kişinin yaşadığı başkenti Vilnius’ta polis arabası görmek nerdeyse imkânsız. Hatta burada elinizi kolunuzu sallayarak Cumhurbaşkanlık binasının bahçesine girebilir, ayaklarınızı uzatarak gökyüzünü keyifle bile izleyebilirsiniz. Çünkü suç oranı düşük, herkes kendi halinde yaşıyor ve insanlar birbirine güveniyor. Bu da eğlenceyi güzelleştiren yönlerden biri. Gece geç saatlere kadar sayısız kulüp- cafe tarzı mekânlarda uygun fiyata eğlenmek mümkün. Gece otobüslerinin gündüzlerden farkı yok. Sadece çoğunluğunu gençler dolduruyor. İletişime, dil konusuna gelince, İngilizce şart tabii ki. Eğer Litvanca öğrenmek gibi bir isteğiniz yoksa İngilizce veya Rusça’ya bağımlı kalıyorsunuz. Ama bir iki ay sonra temel Litvanca cümleleri öğrenince her şey daha da kolaylaşıyor zaten. Havasına suyuna bakarsak işte burada biraz temkinli olmak lazım. İlk kar Ekim başı gibi düşüyor ondan sonra da zaten sürekli bir beyazlık sert soğuklar. Yüz felci yapabilecek rüzgarlar eşliğinde bir kış yaşanıyor bu memlekette çünkü. Ama -20’ye varan ayazda donan karın üstünde balerin edasında yürümeye çalışmakta hani pek bir eğlenceli. Eğer ben bu zorluluklara gelemem sürekli hapşırır aksırırım diyorsanız baştan bu yoldan dönmelisiniz. Ama insan alışıyor bir süre sonra, hatta sonrasında bağışıklık bile kazanıyorsunuz öyle ki bir süre sonra hasta bile olmuyorsunuz o tehlikeli devreyi atlatınca. Zaten sonra bahar geldin mi yeşillikler içinizi sarıyor. Sizde bu mavi gözlü sarışın insanların diyarında kendini bahar kelebeği gibi hissediveriyorsunuz. Yeme-içme konusuna gelince Litvan yemekleri aşırı yağlı olabiliyor. Bilmeden aldığınız herhangi bir yiyeceğin içinden yağ fışkırma olasılığı oldukça yüksek. Yavaş yavaş deneyerek atlatıyorsunuz bunları da bir süre sonra. Ama nedense patates, mantar ve sarımsak bunlar her yerde karşınıza çıkacak. Tarihine bakarsak Litvanya aslında son 20 senedir tek başına ayakta kalabilmiş bir ülke. Sovyetler çökünce bağımsızlığını ilk ilan edenlerden. Avrupa’ya ayak uydurmaya çalışıyorlar. O talihsiz 50 yıllık arayı kapatmaya çalışıyorlar. Ama hala eskiden kalma alışkanlıkları atabilmiş de değiller. Toplu konutlar, 40 senelik troleybüsler, tekeller bunlar hala eskinin izlerini taşıyor. Mesela koskoca ülkede sadece iki ya da üç tane süpermarket zinciri var. Sosyal devlet anlayışı hala yüksek özelleştirmeler henüz zirve yapmamış. Kendi halinde, kendi para birimleriyle yaşıyorlar öylece. Tıpkı bizim gibi, genç nüfusları da oldukça fazla. Her yerde sarışın ufak çocuklara rastlamak mümkün. İşte tüm bu nedenlerden ötürü gün gelir de yolunuz Baltık ülkelerine düşerse sakın bu ülkeyi es geçmeyin derim. Hem farklı bir güzellik hem de bilindik Avrupa anlayışından uzak bir deneyim yaşamak için buraya uğramalısınız. kaynakıstegenç