Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >6 - TİYATRO >Çocuk Oyunları... Mini skeçler... Piyesler metinler...
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumBir kaç tirad daha

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
terapist Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1803
  Alıntı terapist Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Bir kaç tirad daha
    Gönderim Zamanı: 15.Ocak.2009 Saat 11:06

Ful Yaprakları         Civan Canova
 
 
 RICHARD - Ben Romeo'nun Jüliet'i tanıdı?ından dah fazla tanıyorum seni. Sen de beni. Juliet'in Romeo'yu, Ophelia'nın Hamlet'i, Eva Braun'un Hitler'i, Diana'nın Charles'ı tanıdı?ından daha fazla tanıyorsun. En azından onlardan daha çok sohbet ettik. Daha çok vakit geçirdik birlikte. Ve yakında sıra ölüme gelecek. Bütün a?ıklar gibi. A?kımızla ilgili yazılı bir belge olmayacak belki, ama ilgilenenler ilerde internet kayıtlarından bulabilirler bizim hikayemizi. Ve ben, iki sevgiliye yara?an en güzel ölümü buldum. Anlatayım mı?
Siyanür dolu bir küvete girmeliyiz önce... Ya da baldıran otu... Evet, bu daha iyi. Siyanür derimizden içeri girebilir. Ve de vaktinden önce öldürebilir bizi. En iyisi baldıran otuyla kaynatılmı? köpüklü su. Üzerinde ful yaprakları. Binlerce yaprak. Önce o suya girip yıkanmalıyız... Saatlerce... Sadece dokunmalıyız birbirimize. Ellerimizle... Saçlarımızı ok?amalıyız. Omuzlarımızı, gö?üslerimizi, bacaklarımızı... Sonra çıkmalıyız köpüklerin ve ful yapraklarının arasından... Gözlerimiz kapalı, kokularımız ci?erlerimizde, tenimiz, terimiz ve baldıran otlu vücutlarımız birbirine karı?mı?, dakikalarca sevi?meliyiz. Wagner çalmalı odada. Faust bizi izlemeli perdenin kenarından, sessizce...
Gerçek a?kları göze alamadık. Ölüme bile atlayamadık gerçek a?klarımız için. Oysa nedir ki ölüm? Hiç de?ilse dü?lerimizdeki a?klar için yapmalıyız bunu. Yok olsak bile adresimiz belli olmalı bu saçma sapan bo?lukta. Madonna ve Richard. Güne? sistemi... Mars... Kainat... Özel ulak.
Gün a?ırınca, önce kapıyı çalacaklar. Meraklılar. Sonra da kıracaklar kapıyı. Sonra da, ne yazık ki iki ayrı beden bulacaklar içerde. Yki ba?, dört kol, dört bacak ve birbirine sırtını dönmü? iki yürek.
Ben ?imdiye kadar hiçbir ölüme üzülmedim aslında. Ne bir sava? esirine, ne babama, ne de ful yapraklarına... Gülüp geçmedim belki ama hiç üzülmedim. Umursamadım. Ve de... Hep korktum ölümden. Çok dü?ündüm ölmeyi ama cesaret edemedim.
Mars'a yollanacak olan kapsüle isimlerimizi yazdırdım bu sabah. Dü?ünsene, a?kımız tarihe geçecek. Adem'den beri hiçbir a?k bu kadar uzaklarda duyulmamı?, hiçbir a?ık böylesine bir gurur ya?amamı?tır. Mars'a isimleri yazılan ilk bir milyon insan arasında biz de varız Madonna. Önce uzun bir süre bo?lukta dola?acak adlarımız, sonra da bamba?ka bir gezegene dü?ecek. Ve insanlık kendini yok edinceye, kainat bir atom çekirde?i haline gelinceye kadar orda kalaca?ız. Sonsuzlu?a kazınan kutsal bir a?k. Sen ve ben. Madonna ve Richard...
 
 
Cesaret Ana ve Çocukları     Bertolt Brecht
Çeviren: Ay?e Selen

 
 
ANA – Yazık oldu komutana... Yirmi iki çift çorap... Kaza diyor herkes. Sis sebep olmu?. Komutan alaylardan birine, “ileri”, diye ba?ırdıktan sonra atını geriye do?ru mahmuzlamı?. Ancak sis dolayısıyla ?a?ırıp cepheye dalmı?. Ve kur?un yemi?... Kala kala dört fener kalmı?... Ve kur?unu yemi?. (Arkadan bir ıslık sesi i?itilir. Cenaze töreninden kaçan erleri görür. Tezgâha girer) Ayıp, ayıp, komutanın cenaze töreninden kaçılır mı? Ya?murdan kaçıyorlar. Üniformanız ıslanır tabii. Söylentiye göre, cenazede çan çalmak istemi?ler, ama sa?ken onun emriyle kiliseler kapandı?ı için zavallı komutan mezara indirilirken çan sesi duyulmayacak. Büsbütün garip gitmesin diye üç pare top atacaklar... (Yçki isteyen askerlere) Yçki istiyorsanız paraları sökülün önce. Yoo... Çamurlu çizmelerle çadırıma giremezsiniz! Ya?mur ya?sa da ya?masa da dı?arı da zıkkımlanacaksınız. Yalnız subayları içeri bırakıyorum. Komutan son zamanlarda epey sıkıntı çekmi?, maa? ödeyemedi?i için. Ykinci Alay’da karı?ıklık çıkmı?. “Din u?runa sava?ıyoruz, para isteyemezsiniz” diye kestirip atmı?. (Cenaze mar?ı duyulur) Acırım böyle komutanlara, imparatorlara. Belki de ileride kendilerinden bahsettirecek heykellerini diktirecek ?öyle özel bir ?ey yapmak isterlerdi; örne?in dünyanın fethi gibi, bu bir komutan için yüce idealdir, zaten ba?ka bir ?eyi de beceremezler. Kısacası, kıçı çatlayıncaya kadar çalı?ır, didinir, ondan sonra da, hayatta bir bardak biradan ya da iki laklaktan daha yüce bir ideali olmayan a?a?ılık halk gelip yaptıklarının içine eder. Onların bütün güzel planları, yöneticilerin basitlikleri yüzünden hep berbat olmu?tur. Çünkü imparatorlar hiçbir ?eyi kendi ba?larına yapamazlar. Halkın ve askerlerinin deste?ine muhtaçtırlar. Haklı de?il miyim? Sava? bitecek mi dersiniz? Laf olsun diye sormuyorum, hani ucuz mal var da, alıp depoya koysak mı diye soruyorum. Ama sava? biterse, onları atmaktan ba?ka çare kalmaz.
 
julius Caesar--  William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyübo?lu

BRUTUS : Gelin öyleyse, dinleyin beni dostlar.
Cassius, sen öbür yola git,
Ykiye böl kalabalı?ı.
Beni dinleyecekler burada kalsın,
Cassius'un ardından gidecekler gitsin.
Bütün halka açıklanacak
Niçin öldü?ü Caesar'ın.

Sabırlı olun sözüm bitinceye kadar. Romalılar, yurtta?larım, dostlarım, dinleyin anlatacaklarımı ve ses çıkarmayın ki duyasınız beni. ?erefim adına inanın bana; ?erefime saygınız olmalı ki inanasınız bana. Aklınızla yargılayın beni; can kula?ınızı da açın ki iyi bir yargıç olasınız. Bu toplulukta Caesar'ı çok sevmi? biri varsa derim ki ona, Brutus'un Caesar'a sevgisi daha az de?ildi onunkinden. Öyleyse neden Caesar'a kar?ı ayaklandın derse bu dost bana ?u kar?ılı?ı veririm: Caesar'ı daha az sevdi?im için de?il, Roma'yı daha çok sevdi?imden. Caesar ya?ayıp da hepinizin köle olarak ölmeniz mi daha iyi, yoksa Caesar ölüp de hepinizin hür insanlar olarak ya?amanız mı? Caesar beni severdi, a?larım onun için; mutlulu?a ermi?ti, sevinirim; bir kahramandı, saygı duyarım; ama tutkuya kapıldı, öldürürüm. Sevgisine gözya?ı, mutlulu?una sevinç, yi?itli?ine saygı, tutkusuna ölüm. Köle olmayı isteyecek kadar a?a?ılık biri var mı burada? Varsa söylesin: ona kötülük ettim. Romalı olmayı istemeyecek bir odun kafalı var mı içinizde? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Yurdunu sevmeyecek kadar alçak biri var mı burada? Varsa söylesin: ona kötülük ettim. Var mı öylesi, soruyorum?

Kötülük etmedim kimseye. Ben Caesar'a, sizin Brutus'a yapabilece?inizden fazlasını yapmı? de?ilim. Ölümünün hesabı Kapitol'da yazılıp dürülmü?tür. Ne hakketti?i yerde ?an ?erefi küçültülmü?, ne de ölmesini gerektiren suçları büyütülmü?tür. (Antonius ve ba?kalan Caesar'ın ölüsüyle girerler)

Yste getiriyor ölüsünü Marcus Antonius. Onun eli yoktu bu i?te, ama o da yararlanacak Caesar'ın ölümünden, bir yeri olacak devlet i?lerinde. Hanginizin olmayacak zaten? Son sözüm ?u size: Beni bu kadar çok seven insan nasıl Roma u?runa vurdumsa, aynı hançeri kendime saklıyorum, yurdum için ölmem ne zaman gerekirse.

 
  
Jan Dark ---Bernard Shaw
Türkçesi:
Sevgi Sanlı

Verin o yazıyı bana (Masaya ko?up, kâ?ıdı kaparak parça parça eder) Varın yakın ate?inizi. Fare gibi deli?e tıkılmam ben. Seslerim haklıymı?. Sizin ahmak oldu?unuzu söylemi?lerdi. Bunların güzel sözlerine, merhametlerine güvenilmez demi?lerdi. Hayatımı ba?ı?layaca?ınıza söz verdiniz. Yalanmı?. Ya?amak nedir sizce? Donup ta? kesilmemek mi sadece? Ne kuru ekmek bulunca gam, yerim, ne de duru su içmek derttir benim için. Ama gök kubbenin ?avkından, o güzelim kırların çayırlarından, çimeninden yoksun bırakmak beni... Da?da bayırda askerlerle at ko?turmamayım diye aya?ıma pranga vurmak... Bana havasız, nemli karanlı?ı koklatmak... Sizin bu kötülü?ünüz, sizin bu sersemli?iniz beni Tanrı'dan bile so?uturken, gönlümü gene O'nun sevgisiyle dolduracak her ?eyi almak elimden, cehennem ate?inden de beterdir. Sava? atımdan vazgeçebilirim. Etekle dola?masam da olur. Sancaklar, borazanlar, askerler yanı ba?ımdan geçip gitse de öbür kadınlar gibi geride bırakmayı nefsime yedirebilirim. Yeter ki rüzgârda a?açların hı?ırtısını, güne?te öten çayır ku?unu, köyümün sa?lıklı ayazında meleyen kuzuları i?itebileyim. Ak?am çanları bana melek seslerini getirsin gene. Bunlar olmadan ya?ayamam ben. Bunları benden ya da ba?ka bir kuldan almaya kalktı?ınız için siz, biliyorum ?eytanın emrindesiniz. Oysa bana yol gösteren tanrı’dır. Tanrı'nın hikmetine aklınız ermez sizin. Beni ate?lerden geçirip ba?rına basacak odur. Çünkü öz evladıyım O'nun. Benimle birlikte ya?amaya layık de?ilsiniz sizler. ?u güzelim dünyayı yaratan Tanrım. Senin ermi?lerine dünya ne zaman kucak açmayı ö?renecek? Ne zaman ulu Tanrım, ne zaman... Son sözüm bu i?te.

 

Kadıncıklar ---Tuncer Cüceno?lu

PARLAK - ?imdi, Abdullahcı?ım.. Ylk filmimi çevirmekteyim. Cüneyt abi ba?rolde. Kız da Türkan Sultan. Cüneyt abi gariban, bizim gibi. Türkan Sultan varlıklı bir pezevengin kızı. Cüneyt abi de yoksul bir pezevengin o?lu. A?k ferman dinler mi, bir görü?te vuruluyor Cüneyt abimize. Bulu?acaklar. Türkan Sultan arabasıyla, yoksul delikanlı Cüneyt abimizin bekledi?i Sarıyer sırtlarına gelmektedir. Cüneyt abi uzaktan arabayı tanıyor. "Sultan, Sultaaaan" diye ko?arken, aniden bir kamyon. (Müzik sesi yapar) altına alıyor Cüneyt abiyi. Kör oluyor kör. Artık o, kör bir kemancıdır! Ona acıma, gözleri açılacak sonunda. Bana acı asıl. Dublör benim! Kamyon bana çarpıyor, Cüneyt abi yatıyor. Sahneyi yeniden çekiyorlar, kamyon bana çarpıyor, Cüneyt yatıyor. Be?enmiyorlar yeniden çekiyorlar, kamyon yine bana çarpıyor. Cüneyt yatıyor! Türkan'ın sevgisi sahte de?ildir. Babasının kar?ı koymalarına ra?men, Cüneyt'in çalı?tı?ı, kör keman çalıp arabesk söyledi?i meyhaneye gelmektedir, her gece. Buraya dikkat. Ye?ilçam'da bir kahve vardır, siz görmediniz oraları. O kahvede bizim figüran takımı bekler. (Duygulanır.) Bir rol verilir umudu ile beklerler. (Yeniden ne?eli.) Y?te o kahvede, günlerdir bir rol verilir umuduyla bekliyoruz. Bir minibüse doldurdular hepimizi. Yallah Sarıyer sırtlarındayız. Y?te o meyhanedeki içki içenleri oynayaca?ız. Hani dedim ki, madem içki içenleri oynayaca?ız, filme uygun olarak sosyal gerçekçi olsun, ba?tan bir iki kadeh atalım. Tam bizim sahne geldi ki hepimiz zom, aynen. O Memduh olacak ba?ırdı! Rejisör. "Ben sizden meyhanede içer gibi yapacak adamlar istedim. Bunlarla olmaz." Ben de vallaha da billaha da sırf latife olsun diye, kolumla da destekleyerek "Ye?ilçam'da ayık adam nah bulursun!" demi? bulundum. Birden, ba?ta Memduh abi olmak üzere, setçisi, ı?ıkçısı, kameramanı ve hatta Cüneyt'in üstüme do?ru geldiklerini gördüm. Fatma abla var ya, o da çekimi seyrediyormu?, ayakkabıyı çıkarttı?ı gibi yallah üstüme! Yer misin yemez misin? Hani, Cüneyt karateci ya, kolumu kırmaya çalı?ıyor, Fatma topuklusuyla ba?ıma, hele o Türkan yok mu, bir de hanımefendi derler, ver ediyor tekmeyi. Memduh abi desen, durmadan kafa atıyor! Tam bayılıyordum ki Memduh'un ?unu söyledi?ini duydum: "Bu pezevengi!" Yani beni! "Bu delikanlıyı, en seri vasıtayla Ystanbul il sınırları dı?ına çıkartın, bu ya?tan sonra hapishanelere giremem!" Gözümü açtı?ımda burdaydım, Ankara'daydım.
 
 
 


Düzenleyen terapist - 15.Ocak.2009 Saat 11:22
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,121 Saniyede Yüklendi.