|
|
|
|
Gazetemiz Beykoz Postası ailesine her geçen gün yeni ve değerli bir isim
katılıyor. İşte bunlardan biri de Sinan Akbaşak. Beykoz’da sanat ve
tiyatro deyince başarılı çalışmalarıyla ilk akla gelen isim olan
Akbaşak, bu sayıdan itibaren zevkle okuyacağınız, okuduğunuzda
kendinizden bir şeyler bulacağınız yazılarına başladı. Kendisine
gazetemiz adına hoş geldin diyoruz…
Detaylar
Günlük hayatımızı yaşarken detaylara özen gösteriyor muyuz? Yoksa ihmal
ederek ya da aldırmadan mı yaşıyoruz. Bırak bu detayları dediğinizi
duyar gibiyim… Ama hayır bırakmak istemiyorum. Detayları bırakırsak, boş
verirsek çizgisizliğe, köşeleri olmayan şekilsizliğe ve hatta
amaçsızlığa sürüklenmez miyiz? Böyle olunca yaşam özet haline gelerek
geçen günlerimiz yaşanmış değil de yaşlanılmış hale gelmez
mi?
Bu tarz sorulardan çok hoşlanmadığımızı biliyorum¸ ama inanın hayatımızı
detayları acımasızca ihmal ederek yaşıyoruz ve ihmal ettiğimiz detaylar
yaşam kalitemizi düşürüyor. Diyebilirsiniz ki; ‘ben kendi yaşam
kalitemi düşürüyorum kardeşim sana ne’?... Öyle değil. Hepimizin yaşamı
zincirleme birbirine bağlı. Diyelim ellerinizi yıkamayı sevmiyorsunuz
ve ‘benden başka kimseyi ilgilendirmez’ diye düşündünüz az sonra bir
dostunuza rastladınız elini sıktınız, yavrusunun yanaklarını okşadınız,
başka bir dostunuz, ‘hastayım beni öpme’ dedi… ‘Bişi olmaz aaabi’
dediniz şapır şupur gittiniz, az sonraki amcaoğluna da aynı şeyi
yaptınız.. Eee haliyle yakın akrabanızı öpmeden olur mu ve böylece
taşıdınız mı virüsü? Şimdi düşünelim… Sizde mi kaldı tercihinizin
sonucu? Hayır değil mi?
Biraz daha detaycı olalım ve ‘bana ne kardeşim’ tarzı yaşantımızın
sonuçlarına bir göz atalım. Aracınızı kaldırıma park ettiniz… Bebek
arabasıyla gencecik anne geçemedi, yola indi… Sebep olabileceğiniz
faciayı yaşamak şöyle dursun, yazmaya yüreğim elvermedi. Aynı şekilde
hatalı park yüzünden karşı şeride geçerek, diğer araca çarpıp
yaşanabilecekler sizin sorumluluğunuz olmaz mı? Gecenin bir yarısı
canınız istedi diye mutfak tezgâhında ceviz kırarken okul servis aracı
şoförlüğü yapan komşunuzun uykusunu mahvedip sabah uyanamayışının
sebebi, ayrıca okula ulaşamayan onlarca çocuğun üzüntüsünün kaynağı
olmaz mısınız? Kapınızın önüne ya da herhangi bir yere attığınız çöpte
üreyen sineğin bir bebeğin mamasına konabileceği, üstüne basıp kayan
birinin olabileceği, ‘Niye buraları temizlemedin’ diye teftişte işine
son verilen taşeronun temizlik işçisinin evde çaresiz çocuklarının
sebebi olabileceğiniz aklınıza gelmeli değil mi? Gelmese de düşündüğünüz
olmaz mı? Hayır demezsiniz herhalde…Yani umarım…
Dostlar, rastlaştığımızda ‘merhaba’nın esirgenmesi nedendir bilemiyorum.
Doğum gününde, herhangi bir yıldönümünde, kutlanılası bir günde verilen
çiçeğin ya da hediyenin çok güzel bir şey olduğuna katılıyorum ama
sebepsiz bir hediyenin, çiçeğin, ‘nasılsın’ın neden esirgendiğini
bilemiyorum. Yüzlerce uyduruk mesaja ‘hi ha ho… Çok acayiiip, iletiiin’
diye ilgi gösterdiniz de bir kelimelik ‘geçmiş olsun’ veya ‘kutluyorum’
ları ihmal etmediğinizi söyleyebilir misiniz? Özür dilerim ama
bitmedi… Her şeyden şikayet etmeye hakkınız var, yazın, çizin, mail
atın ama iyi bir şey olduğunda da kutlama mesajı, telefonu veya mesajını
en azından bir teşekkürü ihmal etmeyin.
Olumsuzlukların ışığımızı karartması normal ama güç de verebilir.
Pollyanna’cılık değil karıştırmayın lütfen, ama mutfaktaki yığılı
bulaşık; yiyeceğinizin ve yiyebilecek sağlığınızın olduğunun göstergesi
değil midir? (Annemin yengesi Fehime Hanım’ı rahmetle anıyorum)
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk onarılan binalar tiyatro, opera
binaları olmuştur bilirsiniz… Çünkü çok çalışacak insanların ruh sağlığı
yerinde olmalıdır ve bu sanatsal destek ile mümkündür. ‘Vakit mi var’
diye okumayı bıraktığımız, geç kalarak kahvaltı etmediğimiz, spor
yapmayıp, hatta küçücük bir yürüyüşü bile ihmal ettiğimizde, hayatın
hasarlarına karşı koyamayıp olumsuzlukların mücadelesine geriden
başlarız.
Şuna inanınız ki her detay, yaşama biraz daha güzellik katacaktır.
Klasik Türk Sanat Musikisi’nin güzelliğini bir notanın altmış dörtte
biri kadar küçük notalarla bezenmesinin, senfonik müziğin güzelliğini
adını bile bilmediğimiz küçücük arada bir katkı veren enstrümanların
sağladığı gerçeğini hatırlayınız.
O halde tüm güzellikleri bulunduğu yerden çıkarıp sunmanız ve almanız dileğiyle…
Hoşça kalın
R.Sinan Akbaşak Sinan@tiyatroterapi.com
| |
Düzenleyen terapist - 17.Aralık.2010 Saat 12:06
|