Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >4- SİZE ÖZEL >Köşe Yazıları
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumDeğerli DOST

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
Sinan Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici


Kayıt Tarihi: 22.Eylül.2008
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 98
  Alıntı Sinan Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Değerli DOST
    Gönderim Zamanı: 22.Eylül.2018 Saat 08:20

Yazı uzun sayılır ama n'olur okuyun. Ne yapmaya çalıştığımı bir kez daha anlatmaya çalışıyorum. Ve uygun görürseniz paylaşın
Değerli DOST
Oldukça uzun bir süredir çocuklar için destek çalışmaları yapıyorum. Benim tarzım çalışmalar yapan insanlara herhangi bir kurum desteği olmadığı gibi sizin kişisel desteklerinizle oluşturduğum kurumun da (Tiyatroterapi) yaşaması her gün biraz daha zorlaşıyor...
Amacım paylaşmak... Rahatlatmama, gücümü yeniden toparlamama vesile oluyor .
Dostlar çocukların gelişmesi geriye, sıfıra değil eksi'ye gitmekte... Bunu siz de biliyorsunuz. Ama Amacımız 'Denize deniz yıldızı atmak' ve bunu her şeye rağmen başardığımı, başardığımızı düşünüyorum.
Oluşturduğum guruplarda çocuklara görmeyi, fark etmeyi ve düşünmeyi göstermeye, hayal etmeyi öğretmeye çalışıyorum. Bunun için tiyatroyu ve sahneyi kullanıyorum.
Bu çok bildiğiniz şeyleri örneklerle anlatmak, paylaşmak isterim.
Çocuklara tiyatronun ve sanatın neden antik çağda daha ön planda olduğunu sordum. Araştırmalarını, daha sonra bir fırsat yaratıp tartışabileceğimizi söyledim.
Sonraki çalışmamızda karşıma 'Antik çağ insana ait, heyecanlı, ilginç, inanılmaz hikayeler bütünüdür, içine girdikçe öğrenilecek keyif alınabilecek bir kavramdır...' düşüncesini sundular.
Dostlarım bu çocuklar daha küçükler ama fırsat verilip değer de verilince birer cevher olduklarını hatırlatıyorlar. Örneği izninizle devam ettireceğim... Tartışma sonrası ödül olarak İstanbul Arkeoloji müzesine götürdüm çocukları. İyi bir karardı...
Favorimiz 'İskender Lahdi'ni izlerken önümüzden den şöyle bir bakıp geçen insanlara karşın biz kimseyi rahatsız etmeden yavaş yavaş yere oturduk. İki saate yakın ve hiç konuşmadan... Herkes gözlerini kısmış, o güne, ya da hayal ettiği bir dünyaya gitmiş orada yaşıyor ve olanları izliyordu.
İnsanların tuhaf bakışları artıp, hatta bir görevlinin 'Bir şey mi oldu? ' Sözüyle yavaş yavaş dünyaya döndük. Benzer gezileri pek çok kez yaptık, yapıyoruz. Çünkü sonrası sohbet çok keyifli oluyor...
Bir kızım, iki saat süresince sanatkarı izlediğini söyledi... Yüzünde uzaklara bakarmış gibi ifade olduğunu nedenini anlamadığını, ama torununa çeyiz danteli hazırlayan bir babaannenin zarif ellerini gördüğünü söyledi.
Bir delikanlım günler aylar süren bir süslemenin bitmesine çok az kalmışken bir parçasının hasar görmesi yani kırılıvermesi halinde neler yaşayabileceğini sormuş sanatkara... 'Öyle bir şey yaşamam, çünkü o zaman yaşayamam ' yanıtını almış. 'Ölüm, yani öldürülme korkusu mu?' diye sordum... Hayır, bir mahcubiyet hissettim... Yani öyle bir durumda ... Bilemedim... Orada karıştı kafam ama anladığım kadarıyla taşı yontan değil adeta dünyaya getiren gibi hissediyor öylesi kıymet veriyordu eserine... sonrası konuşmadım hiç soru da sormadım, sadece izledim dedi.
Mutluluğun ve gururun doruklarındayım... Siz de aynı şeyi hissetmediniz mi?
Küçüklerle çalıştığımızda, Sahneye çık, adını değiştir istediğin kimlik ve cinsiyete bürün ve seni rahatsız eden tüm davranışları eleştir derim. Yıllar evvel bir kızım çıkmıştı... Çok zaman geçti ama asla unutamıyorum, paylaşmadan geçemeyeceğim. Ben kendim olarak konuşabilir miyim dediğinde, elbette dedim. Buyur sahne senin anlat...
Kardeşim birinci sınıfa başlıyor... Her şeyi yeni alınacak. Beni çok istediğim tavşan bir sırt çantası var bana da onu alacaklar. Alışveriş başladı kardeşim coştu ne görürse istiyor annem olabildiğince aldı istenilenleri ve korktuğum başıma geldi... Annem kızım senin çantan oldukça yeni lütfen bu yıl da onu kullan imkanlarımızın sonuna geldik dedi.
Tek ve minik bir cümleyle bitti konuşma... 'Kardeşimi artık hiç sevmiyorum...'
Buyrun... Kimsenin böyle bir niyeti yok ama olay buraya geldi. Peki ne yaptık?
Çok düşündüm ve devlet memuru olan babanın bir ara gelmesini rica ettim. Geldi bey... Zarif ve iyi bir insan her haliyle belli oluyor. Durumu anlattığımda, hemen gidip alayım o çantayı dedi... Aman dedim bu çok doğru olmaz sonrası her istek bir şantaj aracına dönüşür. Siz bir kaç gün sonra alın ve bir minik öyküyle paylaşın dedim.
Cumartesi günü kızım pek bir keyifli geldi... Tavşan sırt çantası vardı. Sırtından çıkartırken, ooo güle güle kullan... Ne hoş dedim. Öğretmenim, babamın uzun süredir biriken fazla mesai ücretlerini ödemişler. Babam da hemen çantayı almış, Çantayı çok istediğimi de annem söylemiş... Onları çok seviyorum. Biliyor musunuz kardeşimi de çok seviyorum ve o çok şirin, hep seveceğim... Dedi.
Tavşan çantalı kızım şimdi bir lisede edebiyat öğretmeni delikanlı ise geçen yıl hukuk fakültesini bitirmiş. Abla kardeş birbirlerini hala çok sevdiklerine eminim.
Belki de kurumumun adını 'Tiyatroterapi' koyma nedenim buralardan malum olup geldi. Şaka tabii... Ama çok iyi hissediyorum kendimi...
Ne olursa olsun yanımda olan herkese çok teşekkür ederim...
Bütün deniz yıldızları adına.
R.Sinan Akbaşak




                                            ...................................
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,096 Saniyede Yüklendi.