Sinemanın Klasik İsimleri; Anthony Hopkins |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
terapist
Yönetici Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1803 |
Alıntı Cevapla
Konu: Sinemanın Klasik İsimleri; Anthony Hopkins Gönderim Zamanı: 18.Aralık.2008 Saat 10:45 |
Sinemanın Klasik İsimleri – Anthony Hopkins Sinema dünyasında klasik olarak anılmayı hak etmiş bir kişi varsa, o da Anthony Hopkins’tir. Sir unvanını göğsünü gere gere taşıyan, üstelik kendine pek de yakıştıran Hopkins’in vasat oynadığı bir rol bile görmek mümkün değildir. Ola ki vasat bir role denk gelmişse bile onu bambaşka bir hale çevirmek Hopkins için çocuk oyuncağıdır. 1937 doğumlu Philip Anthony Hopkins, İngiltere’nin Galler bölgesinde doğmuş olmanın getirdiği asaleti ve ciddiyeti üzerinde barındırıyor. Empire dergisi tarafından “tüm zamanların en iyi 100 film yıldızı” listesine alınan oyuncu için biz bu listenin 10 kişilik versiyonu olsa onda bile yer buluyoruz. Bu fikirde olan bir tek biz değiliz zaten; 1992’de “Kuzuların Sessizliği” filmindeki rolü ile Oscar ödülünü, “The Remains of the Day”, “Nixon” ve “Amistad” ile Oscar adaylığını kendisine bahşeden Akademi üyeleri de benzer şekilde düşünüyor anlaşılan. 17 yaşında Londra Royal Academy of Dramatic Arts’ta oyunculuk eğitimine başlayan aktör, 1960’ta “The Quare Fellow” isimli oyunda rol alarak ilk sahne deneyimini yaşamış. Tiyatro oyunculuğuna çok ısınan aktörün sinemaya geçişi 1967 yapımı “The White Bus” filmi ile olmuş. 1974 tarihli televizyon dizisi “QB 7” ise onu daha geniş kitlelere tanıtan yapım olarak kabul ediliyor. Kendisi sahnelere geri dönüş yapmak isteyerek “Equus” isimli oyun ile Broadway’e geçmiş olsa da sinemanın ondan vazgeçmeye niyeti yokmuş ve gitgide daha önemli roller verilmeye başlamış Hopkins’e. Memnuniyet verici bir durum bu, yoksa nasıl gidip de izlerdik Broadway sahnelerinde kendisini... Neyse, sıra dışı yeteneğinin göz dolduruyor olması sinema yapımcılarının onun peşinden koşmasına neden olmuş doğal olarak. Ama 1991 yapımı “The Silence of the Lambs”, yani” Kuzuların Sessizliği” filmindeki cani yamyam Hannibal rolündeki, insanın kanını donduran oyunculuğu onun bugün bulunduğu yere gelmesindeki en önemli adım olarak görülüyor. Burada Jodie Foster’dan başka önüne gelen herkesi çiğ çiğ yemeye kararlı tüyler ürpertici karakteri oynarken bile gizliden gizliye bir asalet barındırmaya devam etmişti bünyesinde. 1993 tarihli “The Remains of the Day”, Hopkins’in sinemadaki en önemli rollerinden bir diğeri. Kabul ediyoruz, film birazcık ağır tempolu ama izlemediyseniz yine de kaçırmamanız lâzım. Hem sevgili Superman’imiz Christopher Reeve’i anmak için de iyi bir fırsat. 1995 tarihli “Nixon”da, adından da anlaşıldığı gibi ABD başkanı Richard Nixon’ı canlandırmış Hopkins. “Surviving Picasso” ve “Amistad”, yine rol aldığı unutulmaz filmlerden ikisi. “Instinct” filminde gorillerle samimi olan antropolog rolünde de çok etkileyici bir performans sergilediğini unutmayalım. Üç saate sıkıştırılmış bir pembe dizi olarak özetleyebileceğimiz “Legends of the Fall”un en iyi şeyi (en iyi karakteri mi desek?) de yine Hopkins’ti bize göre. “Kuzuların Sessizliği”nin devamı olan “Hannibal”ı da elbette burada saymalıyız. Burada Jodie Foster’ın yerini Julianne Moore almıştı. İzlemesi daha kolay, nispeten hafif rollerden de kaçmamış ünlü aktör. Örneğin Brad Pitt’in canlandırdığı karakterin babası olarak yer aldığı “Meet Joe Black”, Antonio Banderas ile birlikte oynadığı “Mask of Zorro” ve Tom Cruise’lu “Mission Impossible II”. Etkileyici sesiyle anlatıcı olarak yer aldığı “How the Grinch Stole Christmas”ı da atlamayalım. Kendisine hayran olmak için muhteşem oyunculuğu başlı başına bir sebep tabii ama bazı küçük detayları verelim şimdi onunla ilgili: Hannibal Lecter’ı canlandırırken Anthony Hopkins, konuşurken gözlerini hiç kırpmamış. Bu da karaktere çok daha tüyleri diken diken edici bir hava vermiş. Hopkins, aynı zamanda usta bir piyanist. “Hannibal” filminde piyanosunu kendi çalmış. Asaleti ile birleştirdiği usta oyunculuğu sebebiyle kendisine İngiltere’de “sir” unvanı verilmiş. Ama ABD vatandaşlığına geçince bu unvanı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmış. Unvan sonuçta elinden alınmamış ama İngiltere ve ABD çifte vatandaşı olarak yaşayan sanatçı, sadece İngiltere’deyken Sir olarak anılabiliyor. 1991 yılında, “Spartacus” filmi tekrar yayınlanmak için elden geçerken, Sir Laurence Olivier tarafından canlandırılan Marcus Licinius Crassus karakterinin, Tony Curtis’in oynadığı Köle Antoninus’u kışkırttığı bölümün kaybolduğu ortaya çıkmış. Anthony Hopkins, Sir Laurence Olivier’nin sesini taklit etmiş ve filmin kurtarılmasını sağlamış. Hopkins, 1990 tarihli “Dylan Thomas: Return Journey” belgeselinde ve 1996 tarihli “August” filminde yönetmenlik ve bestecilik yapmış. Ödülleri, şöminenin üzerine sığmayacak kadar fazla oyuncunun. Yukarıda saydığımız Oscar dışında, kariyerinin en başında tiyatro sahnesinde sergilediği başarı sonucu kazandığı “Gelecek Vaadeden Sanatçı”, En İyi Aktör, “Equus” oyunundaki performansı ile aldığı “Drama Desk Award, En İyi Aktör”, “The Lindbergh Kidnapping Case”teki rolü ile “Emmy, Üstün Performans Gösteren Aktör”, “The Bunker”daki rolü ile “Emmy, En İyi Aktör”, “The Silence of the Lambs” ile aldığı “New York Film Critics Circle Award”, “Chicago Film Critics Association Award”, “BAFTA Award”, “The Remains of the Day” ile aldığı “Los Angeles Film Critics Association Award”, “National Board of Review Award”, “BAFTA Award” ve “San Sebastian Premio Donostia Lifetime Achievement Award”, ödüllerinin bir kısmı. Daha fazlası sıkıcı olacak diye yazmadık. İlk gençlik yıllarında çok sorunlu, başarısız ve dikkat çekmeyen bir tip olduğunu söyleyen Hopkins, insanın nereden nereye gelebileceğine canlı bir örnek. Bir daha söylemek geliyor içimizden: Dünyanın en iyi oyuncularından biri. kaynakiştegenç Düzenleyen Terapist - 18.Aralık.2008 Saat 10:49 |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |