Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

YORUMSUZ YORUM

Nereden Yazdırıldığı: Tiyatro yaşamın aynasıdır...
Kategori: 4- SİZE ÖZEL
Forum Adı: R.Sinan AKBAŞAK Yazıları
Forum Tanımlaması: Bakışın Yansımaları...
URL: http://forum.tiyatroterapi.com/forum_posts.asp?TID=1267
Tarih: 19.Nisan.2024 Saat 06:57
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 9.50 - http://www.webwizforums.com


Konu: YORUMSUZ YORUM
Mesajı Yazan: terapist
Konu: YORUMSUZ YORUM
Mesaj Tarihi: 29.Temmuz.2009 Saat 11:01
   Merhaba bu haftaki köşe yazımı http://www.gazetebeykoz.com - www.gazetebeykoz.com   dan ekliyorum.
Bu şekilde daha çok insana ulaşacağımı düşünüyorum.. Sevgilerimle


       http://www.gazetebeykoz.com/haber/yazar.asp?yaziID=284 - http://www.gazetebeykoz.com/haber/yazar.asp?yaziID=284


  

              YORUMSUZ YORUM

    

Birilerinin bizim adımıza yorum yapmasından hoşlanıyor muyuz?

Bende sanki son dönemlerde çoğumuzun yorumları dinleyerek fikir sahibi oldukları izlenimi uyanmaya başladı.

Acaba yorum yapmak çok kolaya kaçmak mı?

Çünkü yorum yaptığınız düşünceyi hazır buluyorsunuz, onun için uğraşmak çabalamak gerekmiyor.Halbuki bir düşünceye ulaşabilmek için her şeyden önce merak etmek gerekiyor.Yani bir şeyi merak edeceksiniz sonra düşünmeye başlayacak ve merakınızı araştırmalarla gidermeye  bilgiye ulaşmaya çalışacaksınız.Emek gerekiyor.Ama kolayı var…Düşünceyi birisi üretmiş siz karşı çıkarak veya onaylayarak yorum yapıyorsunuz ve başka birileri de sizin yorumunuza dayalı bilgi oluşturuyor.Yani siz araştırıp düşünüp üretiyorsunuz, birisi sonucu okuyup yorum yapıyor,en sonuncu yorumu okuyup hııım diyor evet  böyledir…

Kurtuluş Savaşı’mızın sonuçları hakkında, oluşum ve gelişimine dair bilgi olmadan yorum yapılabilir mi ?

1923’de Cumhuriyet ilan edilmiştir demek o güne gelen süreci göz ardı ederek olabilir mi?

Newton’un kafasına ağaçtan bilmem ne düşmüş ve yer çekimini; Arşimet tas yüzünce suyun kaldırma kuvvetini bulmuş denilebilir mi ?

 
Yorum yapmak da rastgele olmamalı…Ama evet demek en kolayı… Çünkü ilk kez dinliyorsanız ve konu hakkında pek de bilgi sahibi değilseniz konuşmacı da etkiliyse evet çok çabuk çıkacaktır.Evetin nedenlerini pek de açıklamak gerekmez.Ama ya hayır demek… İşte o hem yürek hem de nedenini açıklayacak bilgi ister…
 
Hayır demek karşı düşünce üretebilmektir. Her şeye hayır demelisiniz anlamına gelmesin lütfen.Tabii ki doğru onaylanacaktır.Zaten doğruyu onaylamakla beğendiğinizi onaylamak hemen fark edilecektir.Aynı şekilde hayır demek de bilgiye dayanıyorsa güven ve samimiyet , klasik bir karşı çıkmaya dayanıyorsa cehalet ve kompleks kokusu yayacaktır. Şimdi karşımıza  tv lerde yada herhangi bir yerde çıkan  evet veya hayırları değerlendirelim.Maalesef hayırların çoğunda kompleks evetlerin çoğunda geçiştirmek yakalayacağız.Keşke böyle olmasaydı…

Bilenlerin bilgiye doğuştan ulaşmadığını unutmayınız. Bir konu, kişiler ve canlandırılmasını istediğim çalışmamızda yaklaşık bir haftanın sonunda ilerleme kaydedemeyen öğrencilerim benden benzer bir  örnek istediklerinde yaklaşık yarım saat içerisinde oluşturmuştum.Bir öğrencim hayranlıkla bir haftada çözemediğimiz olayın benzerini yarım saatte çözdünüz dediğinde şu çok klasik ama onların ilk defa duydukları cevabı vermiştim.Evet yarım saat ama 35 yıl artı yarım saatte…Her geçen gün birikimlerimizle büyümeliyiz...

 
Bilmiyorsak bilmiyorum diyelim ve öğrenme kapımızı açık tutalım.Bilmiyorum demek diğer bahsettiğimiz konuları bildiğimizin  güvencesidir. Yine gözlemleyin…Her şeyi bildiğini söyleyen insanlara, hiç uzmanı olmadıkları konularda ahkam kesenlere bir bakın . İfadenin  tanıdık ama bilgi sahibi görüntüsünden uzak geleceğinden eminim.

 

Size anlatılarıma destek olacağına inandığım bir iki anı aktarayım…

Lise yıllarım kimya öğretmenimiz saygıyla anıp son mezunlar toplantısında elini öpme şansını bulduğumuz Sadık Kılıç hocamız karbon kimyası işleniyor ve biz formüler olarak aspirini oluşturduk.Sadık hocam aspirin ağrılara iyi gelir deyip tam geçiyordu ki “Hocam nasıl ağrılara iyi geliyor” dedim, durdu. “Seni tanıdığım kadarıyla vakit geçirmek için soru soracak biri değilsin ancak ben sana bunu yarın açıklayayım çünkü bende hiç bu şekilde düşünmemiştim. Ancak sonra da sana bir sorum olacak mantıklı bir cevap isterim” dedi.Ertesi günkü dersimizde Sadık hocam birkaç dakika içerisinde aspirinin nasıl kanı sulandırdığını ve nasıl ağrıyı giderdiğini kimsenin vaktini çalmadan ve öyle konsantre anlattı ki hem hiçbir açık kalmadı hem de aradan geçen 35 yıla rağmen anlattıklarını aynen tekrarlayabilecek kadar iyi anladım.Sorusunu da sordu, “Niye bu soruyu sorma ihtiyacı hissettin” diye. “Hocam bir kalp problemim var ve doktorum bana aspirin kürü uyguluyor okuldaki süre dahil günde 8 aspirin alıyorum” dedim.”Anladım..kanı sulandırmak için olmalı ..akışkanlaşan kan kalbi daha az yoracaktır.. iyi fikir”  dedi .

O zamanlar kavram pek yeniydi , artık çok bilinen bir durum.Ama Sadık Hocam her söylediğini bilerek söyleyen ezberlerden ve komplekslerinden arınmış seviyeli bir insan olarak anılarımın arasında önemli bir yere yerleşti ve 35 yıl sonra görür görmez tanıyıp elini öptüm ve bu anımı mezunlar günündeki toplantımızda tüm katılımcılarla paylaştım.Bir  soruya bu şekilde yaklaşıp araştırarak dönebilen  öğreticilerin hala var olduğu düşünmek istiyorum.

 

Bir anımı daha affınıza sığınarak aktarmak istiyorum.Yerel seçimler yakın, televizyonda İstanbul Büyükşehir adayları bir açık oturumda bir araya gelmişler.Zülfü Livaneli de aday ve bir gazeteci doğrudan Livaneli’ye “Siz sanatçısınız İstanbul’u nasıl yöneteceksiniz ?” gibi tuhaf bir soru sordu.Tam olarak böyle olmasa da hatırladığım bu ve senin ne işin var tarzı bir yaklaşımdı.Livaneli de soruya bir soruyla cevap verdi.”Sizce beş yıldızlı bir otelin müdürü patlıcan musakka yapmayı bilmek zorunda mıdır? Onun işi patlıcan musakkayı en iyi yapanı bulmak ve görevi ona vermektir” dedi. Başka hiç bir söze gerek kalmadı..

 

Ben; her şeyi bilmek zorunda olmadığımızı ama her söylediğimizi bilmemiz gerektiğini.. bilmiyorsak bilene sormanın,  ondan öğrenmenin  erdem olduğunu biliyorum.

Patlıcan musakkayla bile ilişkisinin sadece yemek olduğunu bildiğimiz insanların, fıstıklı baklava yapmakla görevlendirilmedikleri toplumda yaşamayı hak ettiğimizi düşünüyorum.

 

Sinan Akbaşak

http://www.gazetebeykoz.com/ - gazetebeykoz.com
 



Cevaplar:
Mesajı Yazan: smt-gnr
Mesaj Tarihi: 29.Temmuz.2009 Saat 15:48
Teşekkür ederim! hocam ......

-------------
    @@@@ baleva @@@@
        +smt-gnr+


Mesajı Yazan: Misafir
Mesaj Tarihi: 04.Ağustos.2009 Saat 19:03
Öğrenmenin tadına vardığında insan ancak yaşama dört elle sarılıyor bence. Yaşamdaki Diğer iki kolumuz olan Hocam size Teşekkür, Sevgi ve Saygılarımla.  

-------------



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2007 Web Wiz - http://www.webwizguide.com