NEDEN TİYATRO
Tiyatro deyince çoğumuzun aklına eğlencelik sahne gösterileri gelir.Oysa
ki tiyatro özellikle Türkçe gibi gerçekten zengin bir dilin en doğru,en geniş
bir şekilde öğrenilip,kullanıldığı alandır.Hatta dilin diğer 'diyalekt'lerininde
tanınmasını sağlayan zemindir.
Dilimizin zenginliği benim yakıştırmam değil.Yazar Selçuk Altun'un bir
romanının adı da 'Senelerce Senelerce Evveldi' dir.Şair Edgar Allan Poe'nin
'Annabel Lee' şiirinden bir dize.Bu şiiri Türkçe'ye Melih Cevdet Anday
çevirmiş.(Şiir çevirisi çok tartışmalı bir konudur)Ancak Selçuk Altun konuyla
ilgili derlediği bir yazıda;'şiirin hem orijinalini hem Türkçesini iyi bilen
gerek Fethi Naci'nin,gerek Cevat Çapan'ın ortak görüşünün Annabel Lee şiirinin
Türkçe çevirisinin İngilizce orijinalinden çok daha güzel olduğudur.Bunun
nedenininse Melih Cevdet'in Edgar Allan Poe 'den daha iyi şair olması
değil,Türkçenin anlatım ve tanımlama gücünün İngilizceden çok daha fazla
olmasıdır'diyor.
Peki tesbit edilmiş yetmiş binin üzerinde kelimeye sahip Türkçe'yi biz
nasıl kullanıyoruz?Üçyüz,bilemedin beşyüz kelimeyle.O da yalan yanlış.
Bir milleti millet yapan açık ara birinci unsur, dilidir.Bugün dil
konusunda çok ciddi sıkıntılarımız var.Malum,her şeyin başı eğitim.Dil eğitimi
önce aileden,sonra okullardan alınıyor.İyi de ne kadar, ne derece doğru?Aileler
konusunu bir kenara bırakacak olursak,okullar da durum ne?İlköğretimden lise
sona kadar Türkçe'ydi, edebiyattı derken neyi,nasıl,ne kadar
öğretebiliyoruz?Bugün bu dersleri verenlerin durumu ne?Kendisi Türkçe konusunda
muhtac-ı himmet olanlar çocuklarımıza ne verebilir?
Bundan kırk küsur yıl önceden bir örnek vereyim;O zamanki adıyla
Beykoz Ortaokulu'nda tarih hocamız Şaziye Hanım yazılıdaki başarımdan
şüphelenmiş olmalı ki beni 'tahtaya' kaldırıp yazılıdaki sorulardan sözlü
yaptı.Hepsine doğru cevap verince'sana sözlüden on,yazılıdan dokuz veriyorum.Bir
notunu imla kurallarına uymadığıniçin kırıyorum.Dersimiz tarihde olsa Türkçe'yi doğru düzgün konuşup,yazmak zorundayız'demiş,bu da benim kulağıma
küpe olmuştu.O zamanlar tarih hocası bile imla kurallarına hakim,Türkçe
konusunda hassasdı.Şimdi bırakın tarih hocasını, Türkçe öğretmenlerinin durumu
nedir.... bilemem.
Başa dönecek olursak,bugün Türkçe konusunda çözüm mutlaka amamutlaka
tiyatronun ilköğretimde zorunlu ders olmasıdır.Türkçe'yi gerek dilin
zenginliği,genişliği,vurgulaması(diksion) bakımından en doğru en hızlı ve
çocuklar içinde en eğlenceli öğrenme yolu tiyatrodur.Tiyatro aynı zamanda
çocuklarda gözlem,algılama ve değerlendirme yeteneğini geliştirir.Ufku
genişler.Ufku genişleyen çocuk kendini(gözlem,algılama,değerlendirmelerini)
ifade etmek için Türkçenin imkanlarına başvurur.Sonunda üç beşyüz kelimeyle
değil,en azından üç beşbin kelime ortalamasına çıkan bir ortak dil oluşur.
Unutmamak lazım ki ne kadarçok şey bilirsek bilelim,bunu iletmenin
tek yolu dildir.Yani bilmek yetmez,onu aktaracak dil zenginliğine sahip olmamız
gerekir.Küçük yaşlarda tiyatro eğitimi almış bir çocuk asgari bilgiyle azami
başarıyı yakalayabilir.Çevremizden bir örnek olarak, Beykoz Vakfı Çocuk
Tiyatrosunun öğrencilerine bir bakın,kendi sınıf arkadaşlarıyla bir
karşılaştırın.Aralarında ki farkın temel nedeninin
gözlemleme,algılama,değerlendirme becerilerinin artmasının yanı sıra Türkçeyi
'limitlerinde' kullanabilmeleridir.
Hasılı bütün bildiklerimizi değerlendirip,damıttığımız
imbik,Türkçemizdir.Onu da en doğru,en etkin,en eğlenceli öğrenme yolu
tiyatrodur.Bu -ve daha pekçok nedenle- tiyatro mutlak ama mutlak ilköğretimde
zorunlu ders olmalıdır.
|