Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Sean Penn Bir Oyuncunun Ötesinde...

Nereden Yazdırıldığı: Tiyatro yaşamın aynasıdır...
Kategori: 7 - DİĞER KÜLTÜR VE SANAT DALLARI
Forum Adı: Sinema
Forum Tanımlaması: Sinemaya dair her türlü bilgi
URL: http://forum.tiyatroterapi.com/forum_posts.asp?TID=1365
Tarih: 29.Nisan.2024 Saat 21:14
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 9.50 - http://www.webwizforums.com


Konu: Sean Penn Bir Oyuncunun Ötesinde...
Mesajı Yazan: terapist
Konu: Sean Penn Bir Oyuncunun Ötesinde...
Mesaj Tarihi: 21.Eylül.2009 Saat 18:36

Bir Oyuncunun Ötesinde...

Bir%20Oyuncunun%20Ötesinde..."Bunu nasıl becerdi? Bunca yıl heteroseksüel rolleri almayı nasıl başardı?" http://www.istegenc.com.tr/content/sinema/article.asp?lngarticleid=4651 - 81. Oscar Ödülleri http://www.imdb.com/title/tt1013753/ - Milk ’deki rolüyle ödüle aday olan http://en.wikipedia.org/wiki/Sean_penn - Sean Penn ’i takdim konuşmasına böyle başlıyor, onun oyunculuğuna şapka çıkarıyordu. Doğrusu, Milk’de canlandırdığı eşcinsel Harvey Milk karakteriyle “En İyi Erkek Oyuncu Oscarı”nı evine götüren Penn, sahiden de büyük oynuyor... töreninde “En İyi Erkek Oyuncu” adayları tanıtılırken yılların eskitemediği usta oyuncu Robert De Niro,

Sean Penn 17 Ağustos 1960’ta Kaliforniya’da sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünya geldi: Annesi de babası da oyuncuydu, üstelik babasının yönetmenlik deneyimi de vardı. Penn, daha sonra sergileyeceği politik tavırlarını da evde kazanmıştı. Zira babası Amerika’da “komünist avı”nın yaşandığı, komünist olduğu iddia edilenlerin dışlandığı dönemde “komünist” olarak damgalanmıştı. Böyle bir ortamda büyüyüp, arkadaşlarıyla sörf yapmaktan hoşlanan Penn lise yıllarından itibaren kısa filmler çekmeye başladı. 1981 yılında “Taps” adlı filmdeki küçük rolüyle kameraların önüne geçen Penn’in yeteneği kısa sürede keşfedildi ve başrollerde gözükmeye başladı. Özellikle sorunlu, öfkeli, dertli, çılgın genç karakterlerinde sergilediği performans herkese parmak ısırttı Nispeten düşük bütçeli filmlerde rol almasına, ses getiren yapımlarda pek gözükmemesine rağmen iyi “karakter oyuncusu” arayanlar için Penn’in ismi listenin üst sıralarında yer almaya başlamıştı.

Penn, aynı dönemde özel hayatıyla da gündemde üst sıralara gelir oldu. Zira 1985’te günümüzün “pop ikonu” Madonna ile sürpriz bir evliliğe imza atmıştı. O zamanlar şimdikinden çok daha çılgın, deli dolu olan Madonna ile evlilikleri doğal olarak sürekli takip edildi, gazeteciler başlarından eksik olmadı. Bu durum Penn’in daha da tanınmasına yardımcı olsa da bu evlilik, parlak ışıklar altında olmaktan zaten pek hoşlanmayan adamımızı gün geçtikçe daha da zorlamaya başlamıştı. Hatta bir keresinde kendilerini takip eden bir muhabire saldırdığı için bir ay kadar hapiste bile kaldı.

Bir%20Oyuncunun%20Ötesinde...1989'da evliliklerini noktalamaya karar verdiklerinde Penn, sinema endüstrisinin içinde bulunduğu durumdan da son derece rahatsızdı. "Piyasa" için yapılan filmlerden duyduğu sıkıntı, sırf gişe getirisi olsun diye yazılan saçma senaryolarla uğraşmaktan bıkması kendisini radikal bir karara itti: "Oyunculuğu bırakmaya karar verdim." Hayranları bu açıklamayı daha sonraları da sık sık duyacaktı. Ne var ki (ve tabii iyi ki!) her seferinde içindeki sinema aşkı baskın çıktı; yapımın büyüklüğüne küçüklüğüne, alacağı ücrete pek aldırmadan gönlünün kabul ettiği işlerde rol alarak 1990’lı yıllarda birbiri ardına müthiş filmlere imza attı: Carlito’nun Yolu (Carlito’s Way), Ölüm Yolunda (Dead Man Walking), U Turn (Kaybedenler), The Game (Oyun), The Thin Red Line (İnce Kırmızı Hat)...

Bir%20Oyuncunun%20Ötesinde...1995’te Ölüm Yolunda’da, 1999’da Sweet and Lowdown’da, 2001’de Benim Adım Sam’de (I Am Sam) sergilediği üst düzey oyunculukla “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar’a aday gösterilen Penn, bu üç adaylığına rağmen bir türlü ödüle ulaşamadı. Aslına bakılırsa bunu çok önemsediği de söylenemezdi, kimi ödül törenlerine gitmiyordu bile. Ancak 2003 yılında rol aldığı Gizemli Nehir ( http://www.imdb.com/title/tt0327056/ - Mystic River ) filmindeki Jimmy karakterine artık Akademi de kayıtsız kalamıyor, Sean Penn dördüncü adaylığında “en iyi erkek oyuncu” Oscar’ını kazanıyordu.

2000’li yıllarla birlikte lise yıllarında olduğu gibi kamera arkasına geçmeye de karar veren Penn, özellikle başrolünü Jack Nicholson’ın oynadığı polisiye-gerilim türündeki Söz (The Pledge) (2001) ve 2007’nin en iyi 10 filmi arasında gösterilen, kendisini hayattan koparıp doğaya atan bir gencin gerçek hikâyesinden sinemaya uyarladığı Özgürlük Yolu (In To The Wild) filmleriyle beğeni topladı.

Bir%20Oyuncunun%20Ötesinde...Her zaman burnunun dikine giden; ülkesinin savaş politikalarına, dünyada yaşanan haksızlık ve adaletsizlikler karşısında ses çıkarmadan duramayan; film endüstrisinde olan bitene aldığı tavırla gönülleri fetheden Penn, eşcinsel hakları savunucusu Amerikalı Harvey Milk’in siyasi hayatını anlatan Milk’de gösterdiği büyük oyunculukla “En İyi Oyuncu” Oscar’ını bir kez daha kazandı. Penn’in henüz 50’li yaşları bile görmediğini düşünecek olursak, izleyicilerine daha çok sinema ziyafetleri sunmaya devam edecek gibi gözüküyor. Tabii günün birinde kafasına esip sinemadan bütün elini eteğini çekmezse! Aslına bakılırsa, bu da kimse için sürpriz olmaz gibi. Ama biliyoruz ki, sinemadan uzaklaşamayacak birisi O. Uzaklaşsa bile söyledikleriyle, yapıp ettikleriyle her zaman insanlığın ortak vicdanına seslenecek...


incelemek istediğinizi filmler için http://www.imdb.com/ - iştegençe teşekkürler




Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2007 Web Wiz - http://www.webwizguide.com