http://gazete.tiyatroterapi.com/ -
Evrensel Duygular... Sinan AKBAŞAK
09 Ağustos 2012, 13:02
Yine sıcak, yapış yapış bu yaz gününe her zamanki
gibi ilk iş olarak iletilerime bakarak başlıyordum.. Bu gün sevgili
dostum Ahmet Gökdalay'ın iletisi karşıladı...
Evrensel Duygular…
Yine sıcak, yapış yapış bu yaz
gününe her zamanki gibi ilk iş olarak iletilerime bakarak
başlıyordum... Bu gün, sevgili dostum Ahmet Gökdalay’ın iletisi
karşıladı. Bir ‘youtube’ linkiydi ve adından 9. Senfoni olduğu
anlaşılıyordu. Tıklattım tabii ki… İzledim. Çok tanıdık bu parça,
yıllardır çocuklarıma, öğrencilerime klasik müzik dostluğu için önediğim
ilk birkaç parçadan biridir. Ancak izlediğim İspanyanın Sabadell
kentinde planlanmış bir sokak-meydan konserinde müziğin arkasına
doğaçlama oluşturulmuş bir öyküydü. İzlerken
kendimizi düşünmeden, kıyaslama yapmadan geçmek nedense hiç mümkün
olmuyor… Bir kontrbas meydanda çalmaya başlıyor, önünde teşekkür kabul
etme şekli olan bir şapka var ve bir küçücük, sevecen ve alışkın
tavırlarla bozukluk bırakıyor… Bana
Londra Camden Town’da, Piccadilly Circus’da, Trafalgar meydanında,
Leicester meydanında ve özellikle favorim Covent Gardens’ta bıkmadan
izlediğim sokak dinletilerini anımsattı. Orada da yaşadığım keyifle
hüzün arası bir duygu oluştu yine… Dinletide
ki linkini ekliyorum, kontrbasa viyolonsel ve diğer enstrümanların
eklenmesiyle oluşan orkestra sokak konserine başlıyor ve tüm yüzlerde
sevecen bir ifade oluşuyor… Kimse öne geçmeye çalışmıyor, kimse kimseyi
itip kakmıyor, çocuklar mutlu ve hareketli ama asla dinletinin düzenini
bozmuyor… Bir çocuk aydınlatma lambasına tırmanıyor ama elektrik çarpma
ihtimali hiç yok, düşme ihtimali çok düşük yani kendine zarar verme
durumu yok ve yetişkinler, ‘hey çocuk in oradan aşağı’ … ‘ne ayıp, hiç
öyle yapılır mı?’, gibi bir şeyler söylemiyor… Çocukların bazıları da
mini şef pozisyonunda… Tabii fotoğraf makineleri elde. Bir baba minik
bebesinin kulağına ve ruhuna müziği nakşetmekle meşgul… Derken direğe
tırmanan miniğin elleriyle konuya katılımını ve şefin yaptığı işten had
safhada keyif alan güler yüzlü bakışını izliyoruz. İnsan sesinin
kullanıldığı ilk senfoni olan bu esere tüm izleyiciler katılıyorlar
paylaşım doruklara ulaşıyor… Şimdiiii
kafamıza pek çok soru neden takılıyor birlikte düşünelim… Pek çok
konuda geliştiğimiz, güzelleştiğimiz söylenebilir. Çok sevimli ve
bakımlı meydanlarımız var ama hiç sokak gösterimiz yok. Metro
istasyonlarındaki birkaç gösteri de zabıtadan kurtulabilirse gülümsemez
bir surat ve siz ne anlarsınız edasıyla sergileniyor. Acaba
toplumsal gerginliğimizin, hoşgörüsüzlüğümüzün, anlayışsızlığımızın,
kabalığımızın, boşluğumuzun, çaresizliğimizin ve …. Nerdeyse her şeyin
sebebi maddesel pek çok şeyi gerçekleştirip geliştirmemize rağmen
ruhumuzu güzelleştirip geliştirecek insani şeyleri bilemediğimiz ya da
bulamadığımız olabilir mi? İzlendiği zaman insan ruhunu dinginleştiren,
insanda gülümseme isteği uyandıran, yaratıcılığı ve beceriyi zıplatan
klasik müzik, halk ezgileri, yürekten kaleme dökülmüş mısralarda,
kelimelerde gezinti yerine; karamsar,
bedbin, kavgacı, isyankar eden acılı arabesk, duygusuz, üç bin liralık
arabada beş bin liralık müzik setinden yayılan canhıraş ‘çıstak’ larda
mı arıyoruz. Dostlar;
dünyanın bir başka yerindeki bir parkta bir iki kırıntıyla uzattığınız
elinize bir güvercin konup yiyebiliyor, bir cips paketi hışırtısına
birkaç sincap gelip esas duruşta bekleyebiliyor... Bizim güvercinimiz
bizden korkuyor çünkü kanadını yolduk, bizim köpeğimiz hırlıyor çünkü
kuyruğuna teneke bağladık, kedimiz ‘pisi pisi’ ye gelmiyor çünkü
tekmeledik… Bizim de, ‘simit kapan martı’ larımız var… Dediğinizi duyar
gibiyim ama bu bizi, yaşam alanındaki yiyeceğini tüketip avantacı haline
getirdiğimiz karaya yerleşen deniz kuşunun sorumluluğundan kurtarmıyor. Çocuklarımız
gülümsemiyor… Çünkü dur, sus, otur, ya da ‘yapma ne ayıp’, ‘koca çocuk
oldun hala…’, ‘aman düşersin’, ‘elleme bozarsın’ daha da kötüsü, ‘sen
kim oluyorsun’, ‘sen kendini ne sanıyorsun’, ‘sus! büyükler konuşurken…’
diyerek engelledik. Yoksa böyle yaparak bu günkü büyükleri mi
oluşturduk… Bilemiyorum… Her hüzün içinde sevinçleri barındırmasa da her sevinç içinde hüzünleri barındırabiliyor. Teşekkürler Ahmet (Gökdalay)… İletindeki
paylaşımın içimi ısıttı. Hüzün eşlik etse de kendimi yeniden gözden
geçirmemi sağladı. Paylaşacağım arkadaşlarım, özellikle genç dostlarımda
oluşturacağı keyif ve katkı keyfimi arttırıyor ve Teşekkürler tüm dostlarım Her seferinde yaşamak için çok sebebin olduğunu aktarabilmemin gücünü veriyorsunuz. Sevgilerim ve saygılarımla Sinan Akbaşak
http://www.youtube.com/watch_popup?v=GBaHPND2QJg&feature=youtu.be - İŞTE LİNKİNİZ... LÜTFEN TIKLAYINIZ
parça bittiğinde açılan tanıtım ekranından benzer linklere ulaşabilirsiniz...
TÜM
KÜLTÜREL DEĞERLER EVRENSELDİR... HEPSİNİ GÖRMEK, TANIMAK, SAHİPLENMEK
GEREKİR. KÜLTÜREL GELİŞİMİ TAMAMLAYAMAMIŞ TOPLUMLAR GERÇEK
GELİŞİMLERİNİ SAĞLAYAMAZLAR
|