Birlikte Emek Vermeliyiz
Yaşam
oldukça renkli ve herkesin kendine özgü davranışları var. Temel amaç
toplumsal düzenin ve kişisel yaşamın sınırlarını oluşturmak… Sınırlar
olmazsa veya doğru belirlenmemişse kargaşa olacağı örneklerle
yaşanıyor. Kurallar yani yaşamı düzenleyen çizgiler alışkanlıklar
olarak oluşmaya başlıyor, alışkanlıklar sonradan kurala dönüşüyor. Hayatımıza
dair iyi ya da kötü olarak değerlendirebileceğimiz pek çok alışkanlığı
ilk gençlik hatta çocukluk yıllarımızda kazanmaktayız. Bu
alışkanlıklarımız ileriki yaşlarda tercihlerimiz şeklinde anılmakta ve
pek de doğru olarak bizi biz yapan tercihlerimizdir diyebilmekteyiz. O
halde yetişmemizin ilk yıllarında gerek aile bireyleri gerekse de
eğitimcilerimiz tarafından özellikle doğru alışkanlıklara
yönlendirilmememiz gerekmelidir. Peki, bu her zaman böyle olabiliyor
mu? Acaba ebeveynler ya da eğitimciler olarak bazen gösterdiğimiz
toleranslar çocuklarımızın başarma yerine kaçmasına sebep olmuyor mu?
Sabahleyin kalkmakta geciken yavrumuza haydi beş dakika daha yat
toleransı, ya kahvaltı gibi çok değerli bir öğünün atlanması ya da
servisin kaçması sonucunu doğurmuyor mu? Halbuki hayır yavrum
kalkmalısın uykun olduğunu biliyorum ama gecikmen tüm günün düzenini
bozacaktır demek ve akşamları vaktinde yatmasını alışkanlık haline
getirmesine yardımcı olmamız daha doğru olmaz mı?. Örnekler
hayli çok ve anlatmaya kalktığımızda uzayıp gidiyor. Ben isterseniz
şöyle yapayım. Sürekli öneri getirmektense, yaşamda yapabildiklerimden
örnekler vereyim. Çalışma
alanım çocuklar ve bu çalışmaları Beykoz Vakfı sanat merkezinde
yapıyorum. İsterseniz çalışmalarımızda ne tür prensipler oluşturmaya
çalıştığımdan bahsedelim. Uygulamalara birlikte karar verdiğimizden ve
uyma ya da uymama gibi değerlendirmenin ’Fikir tartışması’ şeklinde
oluştuğundan anlatımıma ‘Ben’ değil, ‘Biz’ şeklinde devam edeceğim. Öncelikle
geliş gidiş saatlerimizde düzen uyguluyor ve buna herkesin uymasını
istiyoruz. Bu düzenimizi anlatırken de yaşamda hiç kimseyi bekletmeye
hakkımız olmadığını anlatıp, biz özen gösterirsek başkalarının da bize
özen göstermesi gerektiğinin böylece öğrenilebileceğinden bahsediyoruz. Zaman
zaman minik görevler verip bunların yapılmasını istiyoruz. Buradaki
amacımız görev bilincini oluşturmak. Nasıl yapıldığını eksik ya da
fazla yapılmış olmasından ziyade samimiyete önem veriyoruz. Bu görevler
araştırma, inceleme yazma, ezberleme gibi hayatımıza katkısı
olabilecek her konuyu kapsıyor. Hiçbir
mazereti kabul etmiyoruz. Mazeretlerin kendimize saygımızı
kaybettirdiğini anlatıp, mazeretlere sığınıp hatta içinde boğulmaktansa
yapmadım, yapmak istemedim, çok ilgimi çekmedi… İtirafının doğru değil
ama daha samimi olabileceğini anlatıyoruz. Hayata
dair prensipler oluşturabilmek adına (saplantılar değil) yapmamız
gereken bir görevi yaparken başka bir görevi ihmal etmememiz
gerektiğini anlatıyoruz. Örneğin bu gün spor yapamayacağım çünkü yarın
yazılım var söyleminin iyi bir şey uğruna başka iyi olaydan parça
koparmak demek olduğunu ve doğrusunun her ikisini de yapmak olduğunu
belki biraz uykudan birazda dinlenmeden alınabilecek zamanın her
ikisine de yetebileceğini konuşuyoruz. Çalışmaya
gelemeyeceğim Arkadaşımın doğum günü var, gelmezsem çok üzülüp
küseceğini söyledi. Bu yaklaşımının hayatın programlanmasının bizim
elimizde olması gerektiğini ama dostlarımızın bizi tercih yapmak
zorunda bırakmasının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini konuşuyoruz. Tabii
ki anlayış gösterilecek durumlar olacaktır ancak bunlar basiti
içermemelidir. Hastalık kabul edilebilir ama hasta olmamak için çaba
sarf edilmelidir. Örnekler uzayıp gidebilir ve tartışılabilir de ancak
temel düşüncemiz genç insanın mazeretlere boğulup kaçışlar yaşaması en
temel tarifiyle kendisine haksızlıktır. Bu haksızlık alışkanlığa
dönüşürse kendine saygısızlığa doğru yolculuğu başlatabilir. Sonrası
tüm olumlu hareketlerin yerini basitlere bırakması anlamına gelecektir.
İşte gerçek hareket noktası bence budur. Yetişmekte
olan insanın önüne basit değil önemli ve düzgün örnekler konmalı hatta
düzgünler arasından seçme şansı tanınmalıdır. Bu arada en önemli
örneğin ebeveyn olduğu unutulmamalıdır. Toplumu oluşturan her birey, yani hepimiz sorumluyuz. R.Sinan AKBAŞAK
Beykoz Olay gazetesinde yayınlanan yazımın linki
http://www.beykozolay.net/birlikte-emek-vermeliyiz.html - http://www.beykozolay.net/birlikte-emek-vermeliyiz.html
|