Eğitim mi Ceza mı? İnsanların birlikte yaşaması bir takım kuralların uygulanmasını gerektirir… Bu kurallar uygulanmadığı takdirde sorunlar ortaya çıkar, kargaşa başlar. Genellikle söylenen söz; ‘aaabi, eğitim olcek… eğ-i-tiiim’
deriz ama eğitimin, eğitilmenin tam karşısında dururuz; çünkü işimize
gelen herşey demokratik hakkımız, işimize gelmeyenler ise ; bu bööle
olmaz, napıyosun hemşerim, aah avrupa da olacak… gibi laflarla haklı
çıkmanın keyfini yaşarız. Halbuki,
senin demokratik hakların benim demokratik haklarıma tecavüz etmeye
başlayınca demokratik olmaktan çıkar taciz olur. Örneğin sizin
müziğinizin sesi beni uyutmuyorsa, gecenin bilmem kaçında gelin geliyor
diye davul zurna çalıyorsanız demokratik hak değil insafsızlık ve görgüsüzlüktür.. Köpek
beslemeyi sevebilirsiniz elbette… Ama köpeğinizi eğitmelisiniz. Sabaha
kadar gelen geçene, ota .oka havlıyorsa; ‘Köpektir bu havlar’ lafı size
kurtarmaz… Yaptığınız saygısızlıktır. Yasaya göre; sabah 08 ile akşam 19 arasında inşaat vs işlerinizi yapabilirsiniz. Gürültülü işlerinizi ise sabah 10 akşam 16 arasında
yapmanız gerekir. Konu; Yaa iki çivi altı üstü… Kırk yılda bir ses
çıkardık diye amma tantana ettiniz ya da daha kötüsü; sana ne lan…
İstediğimi yaparım. Sen kimsin… Git istediğin yere şikayet et… Tarzında
ilerliyorsa durum kötüdür. Çünkü hkkınız olduğu halde şikayet ederseniz
ispiyoncu olur, şikayet ettiğiniz halde ilgilenen olmazsa.. ‘Noooldu
koçum’ durumuna düşersiniz. Pekiii çare nedir ya da nerededir? Hepinizin eğitim… eğitim dediğinizi duyar gibiyim. Geçin onu… Bu işin eğitimi için önce istek gerekir. O bizde yoktur… Hiç olmadı. Olmaz da... Varsayalım istek duyduk, niyet ettik … 30 yıl gerekir… O kadar ömrümüz yoktur. Gerçekten hiç çare yok mudur? Var
yahu neden olmasın… Üretenlerden örnek alırız. Buradan aynı zamanda,
medeni dediğimiz Avrupa insanı, bizim oralara gidip Avrupalı olan
insanımız ülkesinde bütün kurallara uyarken nasıl oluyor da sınırı
geçince tüm eğitimini, görgüsünü, nesi varsa kapıda bırakıyor… bunu da
açıklamış oluruz. Aslında ‘Çare’ kavramını açıklamak istiyorum da… Utanıyorum… Çare; ‘Ceza’ dır.
Haydaaa… Bir eğitimcinin söylediğine bak diyorsunuz anladım. Eğer Ceza
kelimesi size üzecekse yaptırım kelimesini kullanalım. Yaptırım deyince
aklınıza dövmek, sövmek, işkence gelmesin… İstediğiniz kuralı koyun bu
kuralın uygulamasını denetleyemediğiniz ve yaptırım uygulamadığınız
sürece bir anlamı yoktur. … Çoğu yaptırımın karşılığı maddidir. Ancak
bunun sonucunda da; parası neyse veririm kırmızı ışıkta da geçerim mantığı gelişir. Peki bu nasıl çözülecek? Örneği çözüm üretenlerden alacaktık ya… Ben de Londra’dan vereceğim. İlk kırmızı ışıkta geçişinizde 4 paund ödersiniz… İkincisine gelinceee… O da 4 paunddur ancak bireysel olarak trafik
işlem merkezine gitmek, sıraya girmek, neden kırmızı ışıkta geçtiğinizi
açıklayan bir dilekçe vermek, sonrası psikolog ile görüşmek, sorununuz
yoksa (sorunlu da çıkabilirsiniz) müthiş kuyruğa girip cezanızı ödemek durumundasınızdır. Bu işlem size 4 paund ve 4 saate malolur…
Sorarım size… Bu koşulda bir daha kırmızı ışıkta geçermisiniz? Bir
minicik örnek daha... Parkedilecek alan dışı parkettiğinizde bölgesine
göre 500 paunda kadar ceza ödemeniz gerekir… Araba çoğunlukla 7- 800
paund civarındadır ve vazgeçer aracınız bırakır gidersiniz. Gece
gürültü ederseniz, birinin evine dikkatlice bakarsanız, vs vs her
konuda maddi ceza alırsınız. Kuralsız yaşamak, sizin bütün kazancınızı
ceza olarak ödemeniz demektir. Bu koşullarda kuralsız yaşaya,bilirmisiniz. Pardon
tüm ülkelerde, kraliçe başbakan, belediye başkanına gerekiyorsa ceza
yazılır… ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ kavramı sadece bizde vardır ve bu varken n’olur onu da bilemiyeceğim.
İyiliklerle… R.Sinan AKBAŞAK
............
|