Anadol... Bir efsane... Ve ilk yerli Otomobil
Türk
otomotiv tarihinde sarsılması güç bir yere sahip olan ve günümüzde
bile hayranları bulunan Anadol, yerli otomobil fikrinin pratikteki
yansıması olarak oldukça başarılı sonuçlar elde etmişti. Öyle ki 30 yılı
aşkın bir süre önce üretimi sonlandırılmış olmasına rağmen günümüzde
hala ender de olsa yollarda Anadol model otomobiller görmek mümkün.
Peki, Anadol’un tarihçesi ve hikayesi hakkında ne kadar bilgiye
sahipsiniz? Adı nereden geliyor, hangi serileri var ve ne tip badireleri
atlatmayı başardı?
1928 yılında Ankara’da Otokoç firmasını kuran ve 1946’da da Ford’un
temsilciliğini alan Vehbi Koç, sonraki yıllarda Türkiye’nin yerli
otomobiline sahip olması gerektiği fikrine daha fazla inanmaya başlar.
Öyle ki bunun için hazırlıklara girişir ve Ford ile ortak bir çalışma
bile yapar.
Bu girişimlerini bir adım öteye taşımak için de 1959’a gelindiğinde
Ford Otosan kurulur. Ford kamyonların montajının yapıldığı bu fabrika
çalışmaya devam ederken fuarda gördükleri, cam elyaf ve polyesterin bir
araya gelmesiyle oluşturulan fiberglastan yapılan bir araç, Koç
ailesinin dikkatini çeker. Maliyeti Düşürmek Mümkün mü? O
yılların Türkiye’sinde yaklaşık 100 bin otomobil vardır ve yılda en
fazla 3 bin yeni araba satılabiliyordur. Yerli otomobil üretilmesi için
yapılan araştırmalarda sac karoser kalıpların üretilmesi için 50 milyon
dolara yakın harcama yapmak gerektiği ortaya çıkar. Her bir otomobilin
kalıp maliyeti de 4 bin dolar civarındadır. Bu da neredeyse otomobilin
satılabileceği fiyatla aynı olduğu için akıllara yatmaz. Ancak
sonradan, daha önce dikkatleri çeken düşük maliyetli fiberglas malzeme
tekrar akıllara gelir ve karar verilir: Yeni otomobil fiberglas
malzemeden üretilecektir. Tüm bürokratik zorluklara ve
hantallıklara rağmen, fiyatı 30 bin lirayı geçmemesi ve 10 adet
üretilmesi şartıyla izinler alınır. Ford şase ve motorlar dışındaki tüm
malzemeler Türkiye’de üretilir. İsim için de 10 bin lira ödüllü bir
yarışma açılır ve yurt içi-yurt dışı olmak üzere 86.318 adet başvuru
yapılır. En sonunda da Anadol isminde karar kılınır. Markanın logosu
olarak da Anadolu’nun sembol figürlerinden Hitit geyiği kullanılır. Anadol A1 Yollarda  Şubat
1967’de üretilen ilk Anadol, 26.800 liradan satışa çıkarılır. Ayrıca
kalorifer ve radyo taktırmak için 1.000’er lira ödemek gerekir. 1.2
litrelik motorla üretilen iki kapılı Anadol, ilk 1750, ikinci yıl ise
8000’e yakın üretim yapılır. A1 olarak da bilinen modelin ardından 1969
ve 1971 yıllarında makyajlı modeller de piyasaya sürülür. 1972 Akdeniz
Oyunları için tasarlanan yeni Anadol A1 ise aynı zamanda MkII olarak
da biliniyor. Anadol A1’in en önemli başarılarından biri de
Renç Koçibey ve Demir Bükey tarafından kullanılarak 1968 Trakya
Rallisi’nde birinciliği elde etmesiydi. Ayrıca bir başka Türk yarış
pilotu İskender Aruoba da 30 bin km’lik ve 8 ay süren
Avrupa-Afrika-Asya Rallisi’ne Anadol A1’i ile katılmış ve yarışı
tamamlamıştı. 1975 yılında bu modelin üretimine son verildiğinde 19.715 adet Anadol A1 satılmıştı bile. Anadol Pikap ya da P2  1971
model Anadol’un tesadüf sonucu ortaya çıkan pick-up modeli, birden
fazla isme sahip: Anadol Kamyonet, Anadol P2 ve Anadol Pikap. Otosan
fabrikasındaki malzemelerin taşınması için üretilen model, mühendisler
tarafından beğenilince bu şekilde piyasaya sürülmesine karar verilir.
Bazı değişikliklerin ardından satılığa çıkarıldığı 1971 ile üretimine
son verildiği 1991 yılları arasında ise toplamda 36.892 adet üretilerek
markanın en çok üretilen modeli olmayı başarır. Anadol A2 ile Yaşanan İlkler  1970
yılında piyasaya sürülen Anadol A2, dünyanın fiberglas gövdeli ilk 4
kapılı sedan otomobili unvanına sahip. Güvenlik testine tutulan ilk
Türk otomobili de olan A2, 35.668 adet satmayı başarır. Bu dönemde
Anadol araba modellerine talep o kadar artar ki Anadolu’nun çeşitli
şehirlerinde ön kayıt büroları kurulur ve insanlar satın almak için
sıraya girer. Spor Model Anadol STC-16 Piyasada  A4
olarak da bilinen Anadol STC-16, 1973-1975 yılları arasında üretilir.
En sportif Anadol unvanına sahip modelde, 1.6 cc’lik Ford Mexico motoru
kullanılır. Tasarımı ise Belçika Kraliyet Sanat Akademisi’nden mezun
Eralp Noyan ve ekibi tarafından yapılır. Türkiye ve dünya rallilerine en
çok katılan yerli otomobil unvanı da Anadol STC-16’ya ait. Yolların Yeni Hakimi Anadol A5  1973
yılında piyasaya sürülen Anadol A5, diğer adıyla Anadol SV-1600,
dünyanın ilk fiberglas 5 kapılı station wagon otomobili olarak
biliniyor. Üretiminin sonlandırıldığı 1982 yılına kadar toplam 6.499
adet Anadol SV-1600 üretilir. Anadol A6 ya da ‘Böcek’  1975
yılında üretilen ve fütüristtik bir tasarıma sahip olan Anadol Böcek,
202 adet, 1977 yılına kadar da toplam 203 adet satar. Anadol A6’nın en
büyük özelliği ise ihtiyaçlara göre farklı versiyonlarının
tasarlanabilmesidir. TRT dış çekimleri için martı kanat versiyonu,
askeri versiyonu, çekici versiyonu ve off-road versiyonu bulunan Anadol
Böcek, hala en garip tasarımlı otomobiller arasında yer alıyor. Anadol’da Sona Doğru: A8  1981-1984
yılları arasında üretilen Anadol A8-16, Volvo ve SAAB otomobillerden
esinlenerek tasarlanır. 4 kapılı Anadol A8, toplamda 1.013 adet
üretilirken ön tamponunun tasarımı nedeniyle Anadol Balta Burun olarak
da anılır. Aslında O Hiç Üretilmedi: Anadol A9  Daha
sonra Peugeot 405’e esin kaynağı olduğu kabul edilen Anadol A9,
prototip olarak üretilmesine rağmen seri üretime hiçbir zaman geçmez.
Daha sonra ortadan kaldırılan bu prototiple birlikte Türkiye’nin
1980’lerdeki karmaşık durumu, maliyetlerin artması, siyasi ve ekonomik
belirsizlikler nedeniyle Anadol’un üretimi 1984 yılında sonlandırılmış
olur. Türkiye’nin yerli otomobil üretme girişimleri için bir
milat olan ve toplamda 87 bin adet satılan Anadol, tüm zor şartlara ve
imkanların eksikliklerine rağmen büyük bir başarı olarak kabul
edilebilir. Bonus: Anadol’un üretime başladığı
yıllarda Yeni Zelanda’da da İngilizler tarafından bir otomobil
üretilmesi gündeme gelir. 1967 yılında geliştirilen Anziel Nova
arabaların esin kaynağı ise Türk Anadol’dur. Her ne kadar Anziel Nova
sadece prototip modellerle sınırlı kalsa da bu da Anadol’un başarısını
ortaya koyması bakımından önemlidir.
|