Tiyatroterapi Dünya Tiyatro Günü Bildirgesi 27 Mart 2018
Bugün, Dünya Tiyatro Günü... İlk defa bir sahnede değilim. İlk defa arkamda açılmış bir perde, önümde gözlerime kilitlenen ışıltılı gözler yok. Bu bir tercih mi derseniz, değil... Hoşnut musun derseniz, bilemiyorum. Pek çok sahnede perdeler açılacak, Güne dair güzel şeyler söyleyecek insanlar... İçlerinden gelenler mi ? Duymak istediklerimiz mi? Onu da bilmiyorum. Kimi; insanın, insana... Diye başlayacak, kimi sen diyecek, kimi
tafralı sözlerle, kimisi anlamadığın kelime oyunlarıyla sözüm ona
açıklayacak. Herkes bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünerek
söyleyecek. Ben de
bir şeyler söylemeliyim, neyim eksik? Yıllardır söylediğim aynı sözü
şenlik olsun diye paylaşarak başlayayım. Bugün bu anda dünyada bilmem
kaç sahnede, ülkemizde şu kadar sahnede perde açılıyor. Bizim de açık
bir perdemiz, yanan ışıklarımız var... Siz buradasınız ben
karşınızdayım; o halde dünyanın sanat merkezi şu anda burası, bu
noktadır... Diyordum her sene. Sanırım artık pek böyle değil... Sanki açık perde, yanan ışık sanatın merkezine götürmüyor insanı... Hatta hiç götürmüyor. Ismarlama
işler, ısmarlama işleri sipariş veren ve imal edenler, satın alınan
sanat(!)a para ödeyen ve parayı kabul edenler, gözünden ego fışkıran
sanatçı, protokole oturtulan sanat yabancıları, tiyatroyu bir eğlence
olarak gören seyirciyseniz, vazgeçin. Çocuklarınız bir arabanın bagajına
sığdırılmış dekorumsu kargaşa, biri diğerinin ayağına çelme takıp ha ha
ha güldüğü ve kör gözüm parmağına misali mesaj bombardımanına tutularak bir salona tıkıştırılmış, tiyatroyla eğitmek yerine tiyatrodan soğutan oyunlara maruz kalıyorsa kurtarın. Tiyatrocu, tiyatro sanatçısı, yazarı, eleştirmeni eğitimcisi
değilim. Kırk altı yıldır tiyatronun öğrencisiyim. Yaşadığım sürece de
öğrenciliğim devam edecek. İnanın bana her şeyi öğrenmenin temelinde
tiyatroyu anlamak öğrenmek yatıyor.
Bıkmıyor musun diye soracak olursanız hayır asla diye cevap veririm
size; Ben tiyatroyu çocuklardan öğreniyorum. Onların asla art niyet
barındırmayan fikirlerinden, önce kendi gözlerinin arkasında seyredip
sonra yönelttiği sorulardan, meraklı bakışların öğreniden sonra
ışıltılı, mutlu bakışlarla yer değiştirmesinden öğreniyorum ki bu, öğrenmede
varılan tepe noktasıdır. Çünkü ne istediğimizi sadece bu yaşlarda
bilebiliyoruz. Sonrasında etkilere açılıyor ve yönlendiriliyoruz. Ne
olur çocukların fikirlerini asla 'çocukça' bularak geçiştirmeyin.
Bakış açınızı lütfen şuralara çevirin. Tiyatro, eğitimin başlama
yaşıyla birlikte hayata hazırlık sınıfı olarak algılanmalı, öğrenmeyi
öğrenme yöntemi olduğu kabul edilmelidir. Tiyatro bir bilimdir. Ünlü bir
ismi vitrine yerleştirip üç beş haftalık süren kurslarda, elini şöyle
koy başın böyle durmalı nefes böyle alınır saçmalıklarıyla öğrenilemez.
Tiyatro sanatçısı müzik bale opera hasılı hangi sanat dalını
istiyorsanız o dalın üst eğitimini almalısınız. Buralardan mezun
olduğunuzda bile sanatçı olmaz sanatçı adayı olursunuz. Sonrası ömür boyu sürecektir. Sanatsız
toplum olmaz, sanat kalitesiz sıradan olmaz olamaz, seyirci sanatçıyı
aşağıya çekemez, sanat seyirciyi yukarı taşır taşımalıdır. Alkışlanan
olmak da alkışlayan olmak da önemlidir. Ata'mın “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözleriyle noktalıyorum. R.Sinan AKBAŞAK
|