Pek çok sahnede perdeler açılacak, Güne dair güzel şeyler söyleyecek
insanlar... İçlerinden gelenler mi ? Duymak istediklerimiz mi? Onu da
bilmiyorum. Kimi; insanın, insana... Diye başlayacak, kimi sen
diyecek, kimi tafralı sözlerle, kimisi anlamadığın kelime oyunlarıyla
sözüm ona açıklayacak. Herkes bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünerek
söyleyecek.
Ben de bir şeyler söylemeliyim, neyim eksik? Yıllardır
söylediğim aynı sözü şenlik olsun diye paylaşarak başlayayım. Bugün bu
anda dünyada bilmem kaç sahnede, ülkemizde şu kadar sahnede perde
açılıyor. Bizim de açık bir perdemiz, yanan ışıklarımız var... Siz
buradasınız ben karşınızdayım; o halde dünyanın sanat merkezi şu anda
burası, bu noktadır... Diyordum her sene.
Sanırım artık pek böyle değil... Sanki açık perde, yanan ışık sanatın merkezine götürmüyor insanı... Hatta hiç götürmüyor.
Ismarlama işler, ısmarlama işleri sipariş veren ve imal edenler, satın
alınan sanat(!)a para ödeyen ve parayı kabul edenler, gözünden ego
fışkıran sanatçı, protokole oturtulan sanat yabancıları, tiyatroyu bir
eğlence olarak gören seyirciyseniz, vazgeçin. Çocuklarınız bir arabanın
bagajına sığdırılmış dekorumsu kargaşa, biri diğerinin ayağına çelme
takıp ha ha ha güldüğü ve kör gözüm parmağına misali mesaj
bombardımanına tutularak bir salona tıkıştırılmış, tiyatroyla eğitmek
yerine tiyatrodan soğutan oyunlara maruz kalıyorsa kurtarın.
Tiyatrocu, tiyatro sanatçısı, yazarı, eleştirmeni eğitimcisi değilim.
Kırk altı yıldır tiyatronun öğrencisiyim. Yaşadığım sürece de
öğrenciliğim devam edecek. İnanın bana her şeyi öğrenmenin temelinde
tiyatroyu anlamak öğrenmek yatıyor. Bıkmıyor musun diye soracak
olursanız hayır asla diye cevap veririm size; Ben tiyatroyu çocuklardan
öğreniyorum. Onların asla art niyet barındırmayan fikirlerinden, önce
kendi gözlerinin arkasında seyredip sonra yönelttiği sorulardan, meraklı
bakışların öğreniden sonra ışıltılı, mutlu bakışlarla yer
değiştirmesinden öğreniyorum ki bu, öğrenmede varılan tepe noktasıdır.
Çünkü ne istediğimizi sadece bu yaşlarda bilebiliyoruz. Sonrasında
etkilere açılıyor ve yönlendiriliyoruz. Ne olur çocukların fikirlerini
asla 'çocukça' bularak geçiştirmeyin.
Bakış açınızı lütfen
şuralara çevirin. Tiyatro, eğitimin başlama yaşıyla birlikte hayata
hazırlık sınıfı olarak algılanmalı, öğrenmeyi öğrenme yöntemi olduğu
kabul edilmelidir. Tiyatro bir bilimdir. Ünlü bir ismi vitrine
yerleştirip üç beş haftalık süren kurslarda, elini şöyle koy başın böyle
durmalı nefes böyle alınır saçmalıklarıyla öğrenilemez. Tiyatro
sanatçısı müzik bale opera hasılı hangi sanat dalını istiyorsanız o
dalın üst eğitimini almalısınız. Buralardan mezun olduğunuzda bile
sanatçı olmaz sanatçı adayı olursunuz. Sonrası ömür boyu sürecektir.
Sanatsız toplum olmaz, sanat kalitesiz sıradan olmaz olamaz, seyirci
sanatçıyı aşağıya çekemez, sanat seyirciyi yukarı taşır taşımalıdır.
Alkışlanan olmak da alkışlayan olmak da önemlidir.
Ata'mın “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözleriyle noktalıyorum.
R.Sinan AKBAŞAK