Çoktan
seçmeli yaşam...
Liselere
giriş sınavına kalan zaman çok az. Her karşılaştığım veli tedirgin... Ne
yapacağız acaba diyor. Bu ifade tarzı sınavın hepimizi ilgilendirdiği, birlikte
gireceğiz gibi algılanabilir ama aslında öyle değil başarırsanız hep birlikte başaramazsanız siz başaramayacaksınız.
Peki nedir
bu sınav? Sekiz yıllık eğitiminizin size
kattıkları ölçülecek öyle mi? Yoksa ezberleyebildiğiniz bölümlere mi bakılacak.
Sizin hayatınızda neleri geliştirdiği ya da neleri kaybettirdiği, yaşadığınız
bunalımlar, vücudunuzun yaşadığı işkence beraberinde ailenizin yaşadığı
ekonomik sıkıntı, yaşadığı ya kazanamazsa stresi, aile içerisinde yılların
oluşturduğu bir facia, bir bunalıma mı yol açmakta...
Peki çözüm
ne olmalı, neye dikkat etmeliyiz? Böyle sorduğumuza göre yanlış bir şeyler var...
O halde ne zaman başladı? Kabahatli kim?
Geri dönme şansınız olsaydı neleri değiştirirdiniz...
Bu soruların
pek çoğuna cevap verebiliriz. Zaten hazır cevaplarla yaşayan bir toplumuz. Tek bir şey; Bu cevapları biz oluşturmadık. Bize ait değil. Olsa olsa kenardan köşeden
duyduklarımız ve konunun uzmanı olmayan ama olduğunu iddia eden kişilerin
anlattıkları... Hele bir de ağzı laf yapıyorsa etkilenmemeniz mümkün değil. Anında
tüm bildiklerinizi unutur, beyninizi yeni dinlediklerinize göre programlamaya hemen
geçiverirsiniz.
Öğrenme
yaşamımız... Nasıl başladı, nasıl geçti? Unuttuk. Farkında da değildik zaten...
Peki bizden sonraki nesil yani çocuğumuz... Çocuğumuz ilkokula başladı. Giydirdik
kuşattık, sıcak tuttuk, oyuncaklarını aldık, sonra kitapları defterleri çantası...
Vs, vs, üzerimize düşen her şeyi yaptık. Yaptık mı? Bu muydu yapmamız gereken
yani ihtiyaçlar ya da görünenler miydi sadece. Özgüven... Kişilik gelişimi... İyi
insan olma... Bu konularda da oldukça
çaba sarf ettik değil mi? Ettik ettik.
Peki başı
sıkıştığında? Koştuk hemen çözümü oluşturduk. Yaşasın, ne iyi anne babayız... Hemen
çocuğumuzun yanı başında belirip her problemi çözüyoruz. Peki ama problem
çözmeyi öğrenme? Ne gerek var ben, biz çözüyoruz ya...
Arada
yaşanmışlıklara geçelim.... Çalışma salonumuzun giriş kapısı dışarıya doğru açılıyor
ama hatalı montajı içeriye açılıyormuş havası veriyor. Çalışmadayız bir kuzum
geldi kapının kolunu çevirdi, kapıyı da şiddetle
itiyor.... Kapı bir iki santim açılır hamlesine niyetlenirken çocuk itmeye
devam ediyor. Bu hareket 'Kapının açılabileceğini' ama çocukta 'Ben açamadım' duygusunu
oluşturuyor. Üzülüyor hatta ağlıyor. Ben bekliyorum ama hemen bir veli atlıyor
ve kapıyı açıyor. Çocuk veliye karşı şükran bana karşı kötü duygular içerisinde...
Yerine geçiyor. Ben bırakılsa sorunu çözebileceğini düşünerek ve bir öğreni
oluşturmak, yani bir minik tecrübeyi hayatına katabilmek amaçlı yardım
etmemiştim. Olmadı. Artık çocuğun aklında hep 'Ya kapıları açamazsam ...' ya
yardım eden olmazsa endişesi var. Yabancı yerlere, alışveriş merkezlerindeki
kapılara göz atın bu tarza çok
rastlayacaksınız. Önünde kocaman 'İtiniz' yazıyor ama kişi çekiştiriyor ya da
tersi...
Çok küçük
yaştan itibaren çocuğumuzu tek boyutlu bir sistemin içine hapsettik ve hatta bu
sistemin kölesi haline getirdik. Öğrettik ya da ezberlettik; Haydi en iyimser
anlatımla bilgiyle buluşturduk, ama bu bilgiyi nasıl kullanacağını öğretmedik...
Bil yeter dedik.
Dünyaca ünlü
bilim insanı ; James Dewar "Beyin paraşüt gibidir; Sadece açıldığında çalışır..." Gibi
muhteşem bir söz söylemiş. Yani bilgiyi paraşüt olarak kabul edelim ki aynen
öyledir, Evet, hayat kurtarır ama sırtınıza takmış olmanız, renginin çok güzel
oluşu, size yakışıp yakışmaması gibi değerlendirmelerin anlamı yoktur.
Atladınız ve düşüyorsunuz... Sırtınızda
çok güzel gözüküyor... Yere yaklaştınız... Açarsanız kurtulursunuz. Açmazsanız...
Biraz daha
açsak mı? Konuyu konuyu...
Su... Isıtırsak
kaynar. Bu öğrenilmiş bir bilgi, beynimizde yerini aldı ve basit bir kayıt
tekniğiyle depolandı. İtildi atıldı, ama orada...
Peki, neden
ısıtılınca kaynıyor? Gibi bir soru
oluşturmadığımız sürece bu depolanmış bilgi kullanılabilir bir bilgiye
dönüşebilecek mi? Hayır... Çeşitli soruların oluşması gerekiyor. Suda neler
oldu? Isı nasıl uygulandı? Nereden geldi? Oluşumunun bir zahmeti yani maliyeti
var mı? Bir sınır söz konusu mu, yoksa biri şekil değiştirirken diğeri de
tükeniyor mu? Sonrası sonsuz sorulara yolculuk... Yani bilginin bilgi üretmesi,
karşılaştırması, merak etmek ve yeni bilgilere ulaşılması, öğrenileceklerde
sınırsızlığın kapılarının açılması... Muhteşem.
Pekiii,
şimdilerden bir örnek versem? ya da durun lütfen n'olur... Kademeli örnek
vereyim.
1960 lı
yıllar... çocukluğum.
Soru: Su ısıtılınca ne olur?
Cevap: (Şıklar yok dikkat edin...) Sıvı haldeki bir maddeye enerji verildiğinde
bir süre sonra maddenin sıcaklığı artar ve madde kaynamaya başlar. Kaynama
belli bir basınçta, belli bir sıcaklıkta meydana gelir. Bu sıcaklığa kaynama
sıcaklığı ya da kaynama noktası denir.
70 li yıllarda
durum çok değişmez
80 li ve
hemen 90 lı yıllar... Offf, işin içine çoktan seçmeli cevaplar girmeye başlar
Soru neydi? Su
ısıtılınca ne olur?
a) Suyun
tadı değişir b) İçindeki bakteriler ölür
c) Alttaki su yukarı çıkar d) Su kaynamaya başlar
Bakınız bu
aşamada her cevap belli bir oranda doğrudur ancak istenilen cevap suyun kaynamaya başlamasıdır. Hala bir
miktar dağarcıktaki bilgileri
değerlendirip daha da doğruya ulaşmak gibi bir kavram geçerlidir.
Haydi
gelelim 2000 li yıllar artık hayatımızda çoktan seçmeli cevabı olmayan soru ve sınav yok
Soru aynı. Su
ısıtılınca ne olur?
a) Sağlıklı hale gelir
b) Daha lezzetli olur
c) Kapalı kaptaysa
taşar d) Su kaynamaya
başlar
Gördüğünüz
üzre hala bilgi ve çaba gerekiyor. Doğru cevap d olmalı
ve yakın günlere gelelim
Soru neydi? Su
ısıtılınca ne olur?
a) Su sandviçe
dönüşür b) Su
renklerine ayrılır
c) Su sırık
şeklini alır d)
Su kaynamaya başlar
Bu ne şimdi?
Çoktan seçmeli cevaplar işte...
Doğru için cevapları değerlendirmek gerekiyor mu? Hayır
istenilen nedir? Hiç bir cevabın doğru olma ihtimali yok ama sen bunu bile değerlendiremeyebilirsin.
Ezberlediğin cevabı ver.
Cevap neydi??? Eeee hala ezberleyemedin mi yahu... Kaynaaar
Şimdi benim
kafam karıştı... Niye bunları anlattık?
Bilgiyi depolayacaktık, gerektiğinde yorumlayarak
değerlendirecek doğruyu bulacaktık. N'oooldu peki? Sistem boş ver öğrenmek uzun
iş, ezberle yeter dedi.
Elin oğlu ne yapıyor
Son iki
yılda üretilen veri insanlığın doğuşundan bu güne kadar üretilenden daha
fazla...
Çişinizi
yaptığınız klozet anında tahlil yaparak gerekli veri karşılaştırmalarını da
yapıp doktordan randevunuzu alıyor.Bu arada randevu ve çalışma programınızı
değerlendirip uygun saati buluyor.
Karınız
kredi kartıyla Florida da yemek yerken sizin Şanghay'da eczaneden satın aldığınız
malzemeyi belirleyip eşinizi
aldattığınıza karar verip eşinizin avukatını arayabiliyor.
Yeni
slogan... Organ mı lazım? Üretsene
Sentetik Biyoloji
A)
Yukarıdan Aşağıya:
Varolan
yaşam formlarını değiştirip, doğada olmayan yaşam formları yaratmak.
B) Aşağıdan
Yukarıya:
Kimyasal
süreçlerle, hiç yoktan yepyeni yaşam formları yaratmak.
İnsanın genetik haritasını çıkaran
Prof. Craig Ventor
2010 yılında ilk yapay DNA’yı
bir hücrenin içine yerleştirip, ondan doğada olmayan yapay DNA’lı yeni hücreler
üremesini sağladı. Bu hücre tarihinin «ebeveyni bilgisayar»
olan ilk «Yapay Canlı»sı unvanını aldı.
Güney Danimarka Üniversitesi’nden Martin Hanczyc
su içinde deterjanla stabilize edilmiş yağ damlacıklarından olağanüstü derecede
canlıya benzeyen «ön-hücreler» oluşturdu
«Kanser hücrelerini bulup ortadan kaldırmak
için insan vücuduna enjekte edilebilir yapay yaşam formları üretebiliriz.»
Jim Al-Khalili - Johnjoe McFadden /
Kuantum Sınırında Yaşam
« Eğer kanseri kontrol etmeyi ve onu
düzenlemeyi başarırsak, o zaman kanser kronik bir hastalık gibi olur ve sorun
çözülür. Bazı kanser türleri için bunun 5 yılda mümkün olacağını,10 yılda ise
kanserin tamamen çözüleceğini düşünüyorum.
Ardından, muhtemelen kansersiz bir yüzyılımız
olacak.»
Microsoft Research Kıdemli Araştırmacısı
Jasmin Fisher’in The Telegraph’da 20 Eylül 2016’da yayınlanan açıklaması
Uçsuz
bucaksız gerçekler denizi önümde keşfedilmemiş, bekliyor.»
Isaac Newton 1643 - 1727
Öğrenmenin en mutlu eden tarafı bildiklerini başkalarına öğretebilecek olmaktır
R.Sinan Akbaşak
Lütfen şimdi kendinize şöyle bir bakın ve
gördüklerinizi değerlendirin.
Bravo... Aklınızdan geçenler için kutluyorum sizi... Haydi öyleyse.
İyiliklerle kalın.
R.Sinan Akbaşak
|