Tiyatro yaşamın aynasıdır... Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası >4- SİZE ÖZEL >Köşe Yazıları
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kilitli ForumBeykoz Akşamı

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
terapist Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 01.Ocak.2007
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1803
  Alıntı terapist Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Beykoz Akşamı
    Gönderim Zamanı: 13.Eylül.2016 Saat 22:31

Beykoz Akşamı

Bir hafta sonu  ve bir Beykoz akşamı birleşsin istedik eşimle… İstemese miydik acaba? Bir kaç nesli geçen köyüm yaşamında her gün biraz daha mutsuz olduğumu farkettim. Ramazandan dolayı olacak saat 23 00 civarında olmasına rağmen oldukça kalabalıktı ortalık... Ama yüzlerce insan ile omuz omuza yürürken çok üzüldüğüm konu hiç kimseyle selamlaşamadığım yani hiç eş dost ile rastlaşamadığım oldu…  Acaba dostlarım dışarı çıkmaktan mı vazgeçtiler? öyleyse haklı olabilirler çünkü ben de bir daha çıkmam.

Deniz kenarında muhteşem bir akşamda denize hiç bakmayan, çok iyi olmasada kokusunu içine çekmeyen ,bir yerlerde oturursa denize arkasını dönen insanların arasında kendimi çok tuhaf hissettim.

İnsanlar ne tür bir aşağılık kompleksi içindeler ki  olmayan değerleri yüzünden farkedilemeyişlerini beşbin liralık arabaya on bin liralık ses sistemi taktırarak bu muhteşem akşamı dump dumpf larla geçirerek eğlendiklerini sanıyorlar…

Ne tür bir zeka susturucuyu delerek gürültü yapmanın, hatta kıyamet koparmanın kendisine ilgi oluşturacağını düşünebilir… tek ilgi ağzını bozmaktır.

Bahis mevzuu bu araçların doğan görünümlü şahin olması ne tür bir bağlantıdır? Arada ekmeğini  yemiş sonra teneke fiyatına satılmış,  satın alınmış BMW ler de yok değil...

Hangi kıt kafa gecenin köründe iç çamaşırı ile yüzmeye kalkar ve bunu kıyamet kopartarak yapar... Üstelik yüzdüğü yer açık lağımdır. Acaba; vaay beee oğlana bak amma acayip atladı helal olsun gerçi karın üstü çakıldı, donu da sıyrıldı ama olsun yine de,’ helal koçum sana’ diye düşündüğümüzü mü zannediyorlar... Sizi bilmiyorum hepinizden özür diliyorum ama ben ‘oha öküz’ diyorum.

Benim gördüklerimi siz de görüyorsunuz tekraren anlatmanı anlamı yok da… Bunca kuralsızlığın vurdum duymazlığın, saygısızlığın, rahatsız ediciliğin neredeyse tamamı yasalarla düzenlenmiş ama yine de yapılıyorsa… 

Yasa tanımaz mıyız?

Yasaları uygulamanın yaptırımı mı yok?

Yaptırımları kontrol edecek sistem mi yok?  Bilmiyorum demeliyim…  Bildiğim her şey birbiriyle çelişiyor.

Sadece bir yaz akşamının öyküsü değil sıkıntıların dizilişi...
Yıllardır Beykoz’a trafik düzeni gelmez. İsteyen istediği yerde durur, kaldırıma çıkar, yayayı yola indirir, bunu hak zanneder...  söylediğiniz zaman malımı nasıl boşaltacağım diyen bir ‘mal’ la muhatap olmak durumunda kalırsınız uğraşmaz, uğraşamaz pes edersiniz.

Bir çare gözüktü sanki... Asfaltlarımız yenileniyor. Bu iş oldukça profesyonelce yapılıyor.  Bu arada kaldırımlara ‘baba’ tabir edilen direkler dikiliyor. Bu direkler araçların kaldırıma park edilmesini engelleyecek başka işlevleri olamaz. Gönül isterdi ki şaşırmış bir  aracın kaldırıma çıkıp yaylara zarar vermesini de engellesin... Buna imkan yok neyse diğer işleve de şükür  ama bu biraz biz size kaldırıma çıkıp araç parketmenin hödüklük olduğunu öğretemedik bari direk koyalım da çıkamayın anlamına da gelmiyor mu? Bu aynı zaman da direk koyamadığımız yerlere çıkabilir, araç parkedebilirsiniz de demek değil mi?

Yol ortadan bölünüp  geliş gidiş olarak ayrılacakmış, böylece trafik sorunsuz akacakmış... Olur... 1150 yerde durup yolcu indirip bindiren minibüsleri, otobüsleri, mal boşaltan, para çeken, bir dakikada geliyorum diyenleri engeleyemiyeceksiniz yapmayın bence...

Sen naapıyorsun(!) dediğinizi duyar gibiyim... Otoparka verecek beş liram varsa arabamla Beykoza inerim... Yoksa çayırdaki parka bırakır yürürüm.

Aslında medenice yaşamayı öğretebilseydik bunlara gerek kalmazdı...  ha bir de yasayla kontrol ve caydırıcılık gerekiyordu  onu atlamayalım.

Medeniyet derken;  Bu medeniyet neyin nesi arkadaş... ben karşılaştıklarıma  bakınca, kendimle öğrendiklerimle, yaşadıklarımla çelişiyorum.

Yine dün akşama dönelim... Beykoz’un zarif yeri Adem’in çay bahçesini geçip Vakfıda dönünce birdenbire hayat bitti... Biz de eşimle kolkola yürüyoruz,Hem birbirimize destek oluyor, hem de duygusal bağımızı sürekli yaşamanın yolu gibi geliyor bu bize...

Levent gıdanın önüne geldik. Yola bir araba parketmiş, kaldırıma da Levent gıdanın iki metre boyundaki dondurma dolabı parketmiş ve karşıdan bir hanımefendi geliyor... görünüşü gerçekten hanımefendi ama yürüyüş hızının çok ötesinde olimpiyatlara hazırlanan sporcu gibi saatte 8 km hızla yürüyor, bizi görünce sanki daha hızlanarak üzerimize hamle yaptı... bu arada buzdolabının bitimine yakınız duraladı sadece yarım saniye duralamasına neden olduk... dikkatinizi çekerim durmasına değil duralamasına... Ve geçerken ‘aaah medeniyet nerelerdesin’ dedi  ve dayanamayıp müdahale ettim. Hanımefendi ne diyorsunuz...  Deyince efendim sağdan yürüyeceksiniz... Öyle iki kişi salınarak benim yolumu kesip bekletmeye hakkınız yok. Hanım geçtiğimiz yol iki metre, onun da  yarısından ilerideydik...  Siz koşar adım gelmek yerine normale düşseydiniz zaten sorun olmayacaktı... Medeniyet aynı zamanda özverili davranmaktır da deyince hayır efendim beni bekletemezsiniz vs, vs, vs... İnanın o hanım biraz önde olsaydı biz durur  bekler ve gülümserdik.

Eve dönüyorduk... çayır inanılmaz kalbalıktı. gecenin saat on ikisiydi.. İnsanlar yapılmaması gereken herşeyi yaparak mutlu oluyorlardı... Benim en sevdiğim ‘ateş yakmak yasaktır tabelasının altında aynı anda yakılan bir kaç ateş... Sanırım insanlar hükmedemediği durumların çokluğunda;  yasak ihlal ederek, çocuklarını, karısını döverek,  yolda kavga ederek mutlu oluyorlar.

Beykoz akşamı bitti... Durun minik bir sabah gözlemi var...

Eşimle çayırda sabah yürüyüş yapalım ve sonrası ekmek alarak dönelim istedik... Akşamın kalabalığından kalanlar...  Ah be insanoğlum... Sen insanoğlu mu değilsin, ben mi anormalim...

Dört temizlik işçisi yayılmış temizlemeye çalışıyor akşamdan kalanları... Akşam kalabalığın Pek çoğu sahur yapıp öyle gitti... Yani çöpünü onlarca çöp kutusu varken canım çayıra atarak  oruca niyetlendiler... Allah kabul etsin diyemiyeceğim doğrusu.

Güzel şeyler yazmak istiyorum... olmuyor. Bundan başka şeyler dökülmüyor tuşlardan...

 ‘Sürç-ü lisan ettiysek affola’  Bu bir bitirme uslubu... ancak sürçtüyse de söylediklerimin arkasındayım.

Sevgiyle, İyiliklerle...

R.Sinan AKBAŞAK


                                        ...................

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu Sayfa 0,061 Saniyede Yüklendi.